content

23 Eyl

Hangi Marka Köfte Yenilebilir?

Fikir Sahibi Damaklar Grubu Lideri Sayın Defne Koryürek’in, grubunda yazdığı yazı ile yazımıza başlıyorum:

Sevgili dostlarım,

Burger King'in hamburgerlerinde sağlığa zararlı bakterilerin tesbit edildiği bugün Türkiye'de de artık endüstriyel gıda üretiminden ve bunun yaratacağı felaketlerden somut örnekler dahilinde konuşabileceğimiz bir döneme girmiş bulunuyoruz.

Et ve et ürünlerinde endüstriyel üretim sığırın ot yediği meralardan çekilip mısır silajı yedirildiği damlara kapatılmasıyla başlamıştı, ülkemizde. ardından "modern" ve "hijyenik" koşullarda etin işlendiği tesisler inşa oldu. ISO, BRC, HACCP gibi sertifikasyonlar çıktı, bu işletmelerin aldıklarında gururla önümüze koydukları. ancak bu süreçte Kayseri'nin erken sonbahar rüzgarında kuruyan pastırması da tarih oldu, mera hayvanının omega 3 içeren kendi yağında saklanan kavurma

da, Afyonun sucuğu da! zira bu belgelere sahip pek çok firma İstanbul'da bile "fırın" tabir edilen özel odalarda, "kazan" denilen özel mikserlerde doğal şartların yarı süresinde hem de yıl boyu imal edebilir oldular, endüstriyel ölçeklerde hem de. biz de marketleregidip fiyat karşılaştırması yaptık! ucuz/pahalı diye.bayıla bayıla da yedik, markasını referans göstererek.

Bugün, o modern ve hijyenik zincir sayesinde 10 liraya çocuklarımıza öğle yemeği satan bir müessese ve adı güven timsali bir tedarikçinin kalitesini konuşuyoruz. mesele o kadar ayyuka çıkmış bir mesele ki, normalde büyük reklamverene ilişkin olumsuz haber pek bulunamazken, biz bizzat gazete haberlerinden okuyoruz, hem de:

21.09.2010, Milliyet

İlk kez Taraf gazetesinin yayımladığı Burger King'in etlerinde sağlığa uygun olmayan bakterilerin bulunduğu haberi, Tat Konserve'nin açıklamasıyla yeni bir boyut kazandı. Burger King'in et

tedarikçilerinden Tat Konserve Sanayi A.Ş. Maret İşletmesi'nden yapılan açıklamada, şirketin üretim sürecinde ve ürünlerinde sağlığa aykırı hiçbir sorun bulunmadığı, ISO ve BRC belgelerine sahip, HACCP ve gıda güvenliği sistemlerinin büyük bir titizlikle uygulandığı Maret'in, 25 yıldır girdiği her denetimden tam not alarak çıktığı ifade edildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi: "Maret tesislerinde Burger King için üretilen hamburger pateleri, her parti için listeria ve salmonella tetkiki de dahil olmak üzere, her türlü laboratuvar analizi yapılıp

sonuçları temiz çıktıktan sonra tesis kapısında Burger King tedarikçisi Fasdat şirketine teslim edilmektedir. Tüm analiz raporları şirkette yıllardır mevcuttur. Bu şekilde teslim edilen hamburger

patelerinde bakteri yoktur, olmamıştır.

Bu teslimattan sonra tedarik zincirinde (nakliye depolama, müşteriye sunma) oluşabilecek aksaklıklar, bozukluklar nedeniyle bu malların kontamine olmasından Maret İşletmesi sorumlu değildir. Kaldı ki, habere konu olan vaka da Burger King, ürün tedarikçisi olarak da birden fazla firmayı kullanmaktadır. Bu firmalardan bir tanesinin malında aylar öncesinde kontaminasyon tespit edilmiştir."

Tüm ürünler aynı ortamda Söz konusu bakterilerin, ortamdan kolaylıkla bulaşabildiği ve sağlam

malları da kontamine edebildiğinin ifade edildiği açıklamada şöyledenildi: "Burger King için üretilen hamburger patelerinin, kendiistekleri doğrultusunda, aynı tip (her üretici için) karton kolilerde, herhangi bir koruma bariyerini haiz olmayacak şekilde paketlendiği ve tüm üreticilerin mallarının aynı ortamda Fasdat tarafından depolandığı göz önünde bulundurulur ise bu bulaşmanın daha da kolay olacağı anlaşılır. Dana dilimli jambon ürününde de yapılan analizin pozitif olduğu söylenmektedir. Bu ürün yüksek ısıda işlem görmektedir. Bahsi geçen bakterinin bu sıcaklıkta teknik ve bilimsel olarak yaşamasınaimkan yoktur. Bu da kontaminasyonun daha sonra oluştuğuna dair bir gösterge olarak kabul edilebilir."

Ürünlerinin kontrolleri altında bulunduğu her aşamasından sorumlu oldukları, teslim ettikleri her üretimden örnek alarak analiz yapılıp ve ancak parametrelere uygun oldukları tespit edildikten sonra teslim edildiği belirtilen açıklamada, raporların hem kendilerinde saklanmakta hem de müşteriye ibraz edilmekte olduğu vurgulandı.

Açıklamada, "Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın test amacıyla numune aldığı kuruluşun Maret işletmeleri olmadığını hatırlatmak isteriz.

Maret olarak, nedeni olmadığımız halde haksız yorumlarla ilişkilendirilerek, itham edildiğimiz bu olay hakkında, bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak ve tüketicinin endişelerini gidermek amacıyla bu açıklamayı yapma gereği duyuyoruz" denildi.

Fikir Sahibi Damaklar Grubu lideri Sayın Defne Koryürek’ in ‘’Gıdanın Endüstriyel Üretimi ve Neticeleri ‘’ başlıklı yazısına sizler için ‘’ Hangi Marka Köfte Yenilebilir ‘’ başlığını koyduk.

Bizim köfte markamız ‘’ Evde, Elde ‘’ markasıdır.

Anneler, evde yaptığınız köftelerden çocuklarınıza yediriniz. Sanayi makinalarında yoğrulup, makina ile şekil verilip sonra azıcık ısıtılıp soğuk hava depolarında bekletilen yanında da bedava kola verilen köftelerden değil. Reklamlardaki köfteci  ‘’ mideniburdabozdurger’’ değil!

Makinaların, endüstrinin ürettiği hazır köfteler sadece cicili bicili renkli sinamaskop vari dükkanlarda değil okul kantinlerinde de çocuklarımızın midesine gönderilmektedir.

Bizlerin, çocuklarımızın, bebeklerimizin, gençlerimizin, hepimizin mideleri sanayiinin endüstrinin çöplüğü değil. Midemize göndermek istedikleri ‘’ modern, Hijyen ’’ laflarını, dökümanlarını alsınlar hatıra fotoğrafı çektirsinler!

Anneler, kendi kasabınızdan kendinizin seçeceği etten, kendi ellerinizle yapacağınız köftelere güvenin.

İlköğretime, ortaöğretime giden evladınız var ise velisi olarak okul kantinlerinde fast food’ları yasaklatın. Kantinlere meyveler koydurtun. Okul kantinlerine dışardan hazır yemekler değil bizzat orada pişirilen ama içinde ithal değil yerli et koydurun.

Şimdi size yedirilen ithal etin deli dana hastalığını belki şimdi değil beş yıl sonra görebileceksiniz.

Nisan 2010’ da ithal et kapısı aralanmadan önce ‘’ Eşşek, at ‘’ dediler tüketiciyi et fiyatlarının yükseleceği ile korkuttular, ithalat yapılmaz ise et fiyatları 50 TL’ ye çıkacak diyerek yaygara koparttılar.

İthalat ile deli dana’ lı etler yemekten ise ülkemin at, eşşek etini yemeye hazırım diyen insanların  da var olduğunu biliniz.

‘’Avrupa, deli danalı eti tüketicisine yedirmez, onlar medeni’’ laflarına inanmayınız. Deli dana İngilterede çıktı. Orada ve Almanya dahil devam ediyor. Hayvanlardan insanlara geçen hastalık sayısı Avrupa ve ABD’ de ülkemize nazaran daha fazla! Bu gerçek Türk halkından gizleniyor.

İthal hayvanlarda hastalık olabileceğini Veteriner hekimler Odaları defalarca yayınladılar. Veteriner hekimlere inanmıyor iseniz, inanacağınız makamlara sorunuz.

Tüm kesilecek ithal kurbanlıklarda hastalık şüphesi vardır. Şüphenin olduğu yerde şüphe giderilmeden inancın bir gereği olan kurban ibadetine geçilip geçilmeyeceğini takdirlerinize bırakıyorum

Tıp doktorları ‘’ hastasın oruç tutma ‘’ diyor tutmuyoruz.

Veteriner hekimlerimiz de hem  ‘’ hayvanların doktorudurlar’’ hem de hayvandan insana geçen hastalıklar konusunda uzman hekimlerimizdir.

Veteriner hekimlerimiz ‘’ ithal hayvanlar da hastalık şüphesi var’’ demelerine itibar etmelisiniz.

Satın alacağınız ithal kurbanlıkların kan, idrar, dışkı muayene ve tahlilini yaptırın öyle satın alınız. Çünkü bu yıl hayvan pazarların da gözle hayvan muayene yılı değildir. Çünkü Tarım Bakanlığı ithal hayvanların nasıl muayene edileceği ile ilgili yayınladığı tebliğde her bir hayvanın değil % 5’ inin muayenesini size uygun görüyor. Ülkeye ithal edilen canlı hayvanların tamamının kan ve idrar, dışkı tahlili yapılmadan ithaline izin veriliyor.

Kanını, idrarını, dışkısını tahlil ettirmediğiniz kurbanlıklar şüphelidir, sağlığa da uygun değildir.

Üstelik deli dana hastalığına yakalanmışlık, ancak hayvanda bu hastalığın ilerlemiş olmasında veya ölümünde tesbit edilebiliniyor olması ithal hayvanlara daha bir vehamet kazandırıyor.

Yahnisi bol ucuz et, siz tüketicilere pahalıya mal olacak!

Hayvan seçiminde size bir bilgi verelim: Kulak küpesi TR (Türkiye) ile başlamayan veya küpesiz olan tüm hayvanlar ithaldir.

Sevgili bilinçli tüketiciler;

Biz gıdaya çekin düzen verme ile ilgili yazılarımızı artık bir aksiyon haline getirdik:

Süt ve Süt ürünlerinde süt tozunun tüketicinin tercihinde olması için Tarım Bakanlığı’ na dilekçeler göndermeye başladık.

Tarım Bakanlığı sanki ‘’ Türkiye’ deki tüm tüketiciler bu dilekçeden göndermez ise etiket yönetmeliğini değiştirmem’’  demek istercesine davranıyor. Ama bunu siz değiştirtebilirsiniz!

Ekmek birinci öneme sahip gıdamız.

Et Üçüncü öneme sahip gıdamız.

Süt ve süt ürünleri ise ekmekten sonra ikinci öneme sahiptir. Sütümüze, yoğurdumuza, sahip çıkmak için linkimizdeki https://www.bilgiagi.net/tuketicilerin-sut-tozu-dilekceleri/24794/ dilekçeyi Tarım Bakanlığı’ na gönderelim.

Sizlerden alkış, takdir değil sadece dilekçeyi gönderdim şekinde küçük bir notunuzu kendimiz için değil gelecek nesiller, kundaktaki bebekler, çocuklar için bekliyoruz.

O dilekçe örneğini tüm tanıdıklarınıza lütfen dağıtınız.

O dilekçe örneğindeki istekleri destekleyen STK linkleri:

http://groups.google.com.tr/group/cigsutureticileri

http://groups.google.com.tr/group/fikir-sahibi-damaklar

http://www.sutplatformu.com

Tükoder-Balıkesir Şubesi-

Etiketler : , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

2 Kere Cevaplanmış to “Hangi Marka Köfte Yenilebilir?”

  1. 1
    Adnan SERPEN Says:

    Sayın Çapar Kanat,

    Yorumlarınızdan dolayı kutlarım,ellerinize kaleminize sağlık.Gıda sanayi endüstriyelleştikçe ve dünya nüfusu artışına bağlı olarak dünya üzerinde et ve canlı hayvan ticareti arttıkça ve paketlenmiş gıdaların piyasaya sürülmesinde ticari çıkarlar nedeniyle dayanma süresinde artışlar daima gıda kaynaklı hastalık risklerini gündeme getirecektir.Özellikle küresel sermaye odaklarının paradan ve kardan başka bir şey düşünmeden,bazı ülkelerin bütçelerinden fazla devasa bütçeleri ile gerektiğinde her türlü gücü kullanarak satın aldık ları kuruluşlarla zoraki iş birliği sonucunda oluş turdukları endüstriyel gıda üretimleri global sağ lığı tehdit etmektedir.Özellikle bizim gibi az ge lişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri tehdit eden en büyük tehlike; serbest piyasa ve küreselleşme masal ları ile süslenmiş ve makyajı yapılmış vahşi kapi talizm uygulamalarına maruz kalmalarıdır.O nedenle bu riskleri ortadan kaldıracak,mecbur kalınmadıkça endüstriyel gıda üretimine başvurulmayarak yerel ve geleneksel beslenme,gıda üretim ve pazarlama şart larının bilimsel gelişmelere uygun kendi bilim in sanlarımızın önerileri doğrultusunda geliştirilme sine yönelik çalışmalara ağırlık verip kafa yorma mız gerekir.En güzel yenilebilir köftelerin yöresel ve geleneksel köftelerimiz olduğunu unutmayalım,sa hip çıkalım,saygılarımla.

    Adnan SERPEN
    Veteriner Hekim
    İZMİR

  2. 2
    ÜMİT BORA Says:

    Çapar Bey,
    Bu yazınız da süt açıklamalarınız ve bilgileriniz gibi olmuş kutluyorum.
    Bilgileriniz tüm yurda yayılmakta ve insanlarımız bilinçlenmekte tedbirlerini almaya başlamışlardır.
    Tüm açıklamalarınızı olduğu gibi bu yazınızı da geniş kitlelere yaptığım haberlerimde kullanacağım.
    Yıllarca gıda konusunda bilim adamlarının çıkıp açıklama yapması için yazdım durdum.
    İlk açıklamalar Platformlarımızdaki Veteriner Hekimlerden geldi.
    Daha sonra Veteriner Hekimler Odaları bir bir açıklama ve bilgilendirmeye başladılar.
    Bu çağrılarım devam etti ve Ziraat Odaları da konuşmaya ve bilgilendirmeye başladılar.
    Anacak ne gariptir ki, Gıda Mühendisleri Odalarından bu güne kadar hiç ses çıkmıyor ve sususyorlar, neden acaba?
    Katkısız ve doğal gıdalar çok önemli olduğu gibi, katkılı ve üretim aşamasında hayvanlara verilen yemlerin ne olduğu da çok çok önemlidir.
    Bakın biz yıllarca et ve süt de olacakları yazıp uyardığımız gibi, bir başka gıda maddesi olan doğal balıkçılığımızın nasıl yok edilmekte ve aynı et, süt gibi yoklara karışmakta olduğunu da yazıyor ve uyarıyoruz.(Bu uyarılarımız halen devam etmektedir)
    Ayrıca her yıl 300 bin ton doğal balığımızın BALIK UNU yapılıp, özellikle getirilip KÜLTÜR BALIKLARINA yedirilmesini bu doğal balıkların yok oluşunda önemli bir girişim olduğunu açıklıyor ve uyarıyoruz.
    Ayrıca Kültür Balıkçılığının kıyı ve koylarda üretilip, deniz dibi canlı yaşamı da yok ettiğini açıklıyor ve bu hususta yaptığımız çevre eylemlerini de örnek olarak gösteriyoruz.
    İşte bu konuda da Veteriner Hekim Odaları'nın açıklama ve bilgilendirmelerini, bu sığ sularda üretilen balıkların sağlıklarını açıklamalarını boşuna bekliyoruz.
    Çünkü Veteriner Hekimler işlerine gelen konularda ortaya çıkıp konuşurken KÜLTÜR BALIKÇILIĞININ BU ŞEKİL ÜRETİLMESİ konusunda hep susuyorlar.
    Konuştukları durumlarda da hep KÜLTÜR BALIKÇILIĞININ YANINDA OLUYORLAR VE ONLARI ÖVÜYORLAR.(Halbuki bu kıyılarda kurulu Balık Çiftliklerinin üretim balıkları zaman zaman virüslere dayalı ölüyorlar.İşte bu virüslerden ölen balık ölümleri raporları açıklanmadığı gibi, ölen balıklara ne olduğu da resmi ve gayri resmi açıklanmıyor.Veterinerlerimiz de bu konuda ağızlarını açmıyorlar.Ben bu konuları TV.lerden dile getirdiğim için hakkımda 40 bin TL tazminat davaları açıldı, hepsini ben kazandım)
    Et ve süt de sağlıklı bilgilerini döktürürken neden üretilmesi hergün tartışılan bir konuda Veteriner Hekimler susarlar?
    İşte size müthiş bir çelişki ve çifte standart.
    Yorumu okuyucularınıza bırakıyorum.
    Sevgiler, kolay gelsin

    Ümit Bora-Çevreci Yazar



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank