content
13 Ağu

Seri Ramazan Cinayetleri

Biz de Batıdaki gibi hunharca işlediği bir ya da bir kaç cinayet sonrası, maktüllerini evinin bodrumuna, bahçesine hatta buzdolabına koyup saklayan katiller henüz yok. Biz de belli bir planlama ile çeşitli oyunlar kurgulayıp cinayetleri mesajlar içeren ve cinayetleri arasında ilişkiler kurduran seri katiller de yok. Öldürdüğü bedenlerle oyun oynayan, onlara manalar yükleyen, kendine ve cinayetine hayranlık besleyen ve kendisine saygı duyulmasını bekleyen kimseler yok. Bunlar Batıya has katiller. Biz de birini boğduktan sonra kesip biçip parçalarını saklayacak bodrum katı, buzdolabı yok mu, elbette var. Fakat biz de herkesin bir karşı komşusu, evine giren çıkan bir teyze oğlu, lise arkadaşı da var. Biz de hala akşamın bir saati gelip yatıya kalan uzak akrabalar var. Biz de hala ansızın telefonunuzu arayan ya da çat kapı çıkagelen askerlik arkadaşları var.

Bir katil, cinayetini işledikten sonra saatlerce uğraşıp cesedi saklayacak hale getirecek vakti bulsa bile, saklayacağı yer neresi olacak? Biz de hala koca koca oğlanlar, kızlar aileleri ile birlikte yaşarlar. Evleniriz ve iç güveysi gelir erkeklerimiz. Yuvamızı ana-babamızın ocağında kurarız. Bir hanede iki anne, iki baba, çocuklar vardır. Dayılar, halalar bile beraber yaşar Anadolu'da. Çoğumuzun evinde bir anneanne, kayınvalide ya da ihtiyar bir dede var. Biz hala akşam sofralarına birlikte oturur ve babamızın parçalayıp pay ettiği ekmeği yeriz. Bizi hala mahallenin berberi tanır, manav bilir, kasap veresiye yazar haftalarca. Biz koca bir aileyiz dostlar.

Biz hala büyük bir aileyiz, güzel bir aileyiz. Siz apartmana girerken saat biraz geç vakitse, yöneticinin ışığı yanar. Evinizden biraz gürültü patırtı gelse, alt komşunuz duvarı yumruklar. Komşunun kızı elinde bir fincanla kapıya dayanıp ayçiçek yağı ister. Kadınlar gün düzenlerler ve akşam kocaları gelene kadar oturur, sohbet eder, örgü örerler. Biz hala birbirini önemseyen, birbirini merak eden koca bir aileyiz. Şeytan katilliğin mutlak gereği yalnızlığa bizde yer yoktur.  Bizden yamyam katil çıkmaz.

Seri katil de çıkmadı pek. Mersin'li çiviciyi ve İstanbul'lu mobilyacı katilini saymazsak, adli tarihimizde seri cinayet bulamazsınız. Seri cinayetler şeytani bir zekâ gerektirir. Seri katile iç dünyasında bir hesaplaşma, insana nefret ve muamelesinde bir sanatkârlık lazımdır. Seri katil, yaptıklarının takdir edilmesini ister. Şaşkınlık ve korku yarattıkça hoşlanır, daha iyi bir kurgu ve daha yaratıcı bir ölüm için çaba gösterir. Kurbanlarını seçiminden cinayet yerine, kullanacağı ölüm aletinden cesedin akıbetine kadar her şeyi planlar. Yakalanmaktan korkar fakat korkusunun nedeni yargılanmak değil, planının devamını hayata geçirememektir. Bu nedenle pek çok seri katil işini tamamladıktan sonra ya kendiliğinden teslim olur ya da yakalanmak için bilerek iz bırakır.

Bizden seri katil çıkmaz. Ruhumuza aykırı. Biz hangi işimizi planlayarak, yerli yerinde ve zamanında yaparız ki? Hangi yaptığımızı hem kendimizi, hem de izleyenleri sadece ve gerçekten önemseyerek yaparız ki? Bizim içimizden bütün insanlığa nefretle dolu kimse çıkmaz. Bizim için Hatice, bacıdır, anadır hala. Bizim için Recep evlat babası, esnaftır hala. İçimizden biri durup dururken tanımadığı kimseleri takibe alıp, ansızın boğazlarına çökmez, gırtlaklarını kesmez. Bizden hiç birimiz evine davet ettiği birini cebren etkisizleştirip akıl almayacak hallere koymaz. Eve gelen misafirdir. Evin bir mahremiyeti vardır. Biz yanında yavuklusu olan delikanlıya haksız da olsa celallenmez, kızdan utanır, başımızı öne eğeriz.

Zeki bir milletiz. Ancak menfaatimize ya da kestirmesine çalışan bir zekâ yapımız var. Şarklı kurnazlığı deyimi buradan gelir. Doğrudur, kurnazız. Fakat bunu, birini hunharca öldürüp ortaya bir sanat eseri çıkarmaya uğraşmak üzere kullanmayız. Zaten sanattan bi-haber bir toplum olduğumuzdan, cesedin kanından, elbisesinden, bedeninin parçalarından bir Salvador Dali çıkarmak, cinayet mekânından bir Louvre koridoru yapmak ya da bir sonraki cinayetle ikisi arasında bir ilinti kurgulayıp bundan keyif almak bizim işimiz değildir. Kaldı ki; bunu dışarıdan biri gelip yapacak olsa, algılayacak ve yorumlayacak olan yine bizim kriminalistler olduğundan, manasız bir cinayet diye kapanacak bir dosyadan başka bir şeyimiz kalmaz.

Büyük bir aileyiz. Herkesin birbirinden haberdar olduğu, içinde ahlakı hala var olan, düz mantıklı ve biraz da üşengeç bir ailenin evlatlarıyız. Ne barbarca cinayetler, ne de şeytanca seri katliamlar yapamayacak kadar uysal bir aileyiz. Birikimimiz Doğan gazeteleri, eğlencemiz Sinan Çetin dizileri, heyecanımız Acun Ilıcalı yarışmaları, kederimiz direklerde patlayan top sesini bastıran tribün tezahüratları ve sohbetimiz elektrik, ekmek zammıdır bizim.

İyi ki böyleyiz. İyi ki hala cenazelerde 'İyi bilirdik' diyoruz tanıdığımıza da tanımadığımıza da. İyi ki hala sebze-meyve alırken 'pazarlık' yapacak muhabbetimiz var. İyi ki hala mahallenin namusunun kollayan külhanbeylerimiz var kahvede oturan.

Anneannemizin mendili, anamızın beyaz yakalı önlüğü ile okul yolunu tutmuşuz iyi ki. Beslenme saatlerinde birlikte doymayı bilmişiz. Ağlasak da, sızlasak da sünnet olmuşuz, erkekliğe ilk adım olduğunu iyi ki anlatmış babamız ve güzel olan; sırf anlatan babamız olduğu için anlamışız, gıkımız çıkmamış.

Bu hafta Ramazan ayı bitiyor. Davulcular memleketlerine dönecek, topladıkları üç-beş kuruşla ayları geçirecek. Camilerden mahyalar kaldırılacak. Bayram sonrası mezarlıklar yine sahipsiz kalacak. Çarşıdaki heyecanlı, açgözlü alışveriş bitecek, her şey eski halini bulacak. Biz büyük aile, sahurlar, iftarlar, teravihler için bir sene bekleyeceğiz. Her bir pirinç tanesine şükretmiş, bir bardak suyun kıymetini ve sabrın erdemini biraz daha iyi anlamış olarak bekleyeceğiz.

Biz kendi halimizde sofraya çöküp hocanın telaşlı telaşlı okuduğu (kendisi de iftar açacak, doğaldır) ezanı beklerken, neler oldu, biliyor musunuz? Emniyet Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı resmi rakamlarına bakalım. Türkiye genelinde tam 116 ölümlü trafik kazası meydana geldi. Bunların çoğunda aşırı hız ve alkol vardı. Yüzlerce kişi anasız, babasız, evlatsız, sakat kaldı. 2821 tane hırsızlık gerçekleşti. Hane ve işyeri hırsızlıklarında konutlara girildi, eşyalar paralandı, işyerleri darmadağın edildi. 194 adet cinsel taciz vakası ihbar edildi. Bunlardan 100'e yakınının mağdurları küçük çocuklardı. Aileleri perişan oldu. 63 adet cinayet işlendi. Kesici-delici aletlerle olduğu gibi, taşla, sopayla, kazma kürekle ve odunla vurularak, dövülerek öldürüldüler. Bunlardan 20'ye yakını kadındı. Daha geçen haftaydı. Bir adam, 8–10 yaşlarındaki öz be öz yeğenini bir çayıra götürüp ırzına geçtikten sonra boğazlayıp öldürdü. Yaptığını inkâr etmedi ve hüküm giydi de o yüzden böyle yazabiliyorum. Daha yazacağım da var ama yazamıyorum, içim almıyor. Bütün bunlar bu topraklarda, Ramazanda mı oluyor?

Bize ne oluyor? Sevdiğine mektuplar karalayan, bir yamaca çıkıp türküler yakan, Munzur'da, Zigana'da, Toros'ta, benim dağım Ağrı'da efsaneler yazan bize neler oluyor? Menderes'in suladığı topraklardan çıkan, Vakfıkebir'in ekmeği, Çukurova'nın başağı ile doyan bize, size ne oluyor? Bu insanlar neden birbirlerini odunla vurarak öldürüyor? Bu insanlar neden bir kadının ağzını kapatıp ırzına geçiyor? Neden bir dükkâna girip soyuyor, tezgâhı, camları kırıyor ve Recep amcanın emeğini, helalini gasp ediyor? Şimdi ben tecavüze uğrayan o küçük kızın anasına, babasına ne cevap vereceğimi düşünüyorum. Şimdi ben bunu yapan dayısını düşünüyorum. Şimdi ben bir Sait Faik okumamış, bir Özdemir İnce dizesi ezber etmemiş, bir Charlie Chaplin sessizliği izlememişleri dert ediyorum. Satılık köşe yazarları ve çengel bulmaca kültürü ile harman edilmiş, bildiği türküler 'arabada beş/evde onbeş' diye devam eden ve Recep İvedik'e kasıla böğüre gülen zekâyı düşünüyorum.

Bizden seri katil çıkmaz ya; sevineyim mi, üzüleyim mi bilmiyorum. Bir dengemiz vardı bizim. Allah ile dünya arasında bir denge tezahür etmiş ve biz de sıkı sıkıya dengelenmiştik. Akşama kadar aç dolaşıp iftar yolu gözlerken, içimizden akıp giden nedir? Bizi dünyalığa sırt çevirten fakat topun patlamasıyla çala kaşık sofraya götüren nedir?

Molla Hüseyin ile Bektaşi'nin oğullarına neler oluyor? Yanı başımızda bir savaş, kıyım var. Amerika'nın topları, füzeleri senelerdir oraları döverken, Irak'lı bir annenin el işi kiliminde postallar gezerken, Er Ryan'ı Kurtarmak' ı izleyen kim? Almanya tarihinin en büyük sahtekârlığında niçin bizim parmağımız oynuyor? Bütün bunlar Amerika'nın Allah'ı adına, bütün bunlar Türk'ün Allah'ı adına yapılıyor ve işte burada, daha geçen hafta bir adam, küçük bir kız çocuğunun ırzına geçtikten sonra boğazlayıp atıyor.

İftar boğazımda bir düğüm oluyor. Küçükken annem, sobanın üzerindeki güğümde su kaynatır, o suyu soğuk suyla ılıtıp bizi yıkardı. Kendi kendime düşünürdüm; bir güğüm suyun hikmetine bakın ki, içimi dışımı tertemiz yapıyor. Şimdi gelip geçen Ramazandan arda kalan günahları yıkamaya, Aras'ın suyunu kaynatıp, Hazar'da ılıtsak yetmez.

Batının seri katillerinde, yamyamlarındaki yalnızlık, kendi başına buyrukluk ve çarpılmışlık, her sene Şark'a biraz daha yaklaşıyor. Kimse görmüyor, işitmiyor. Bizim ailenin elindeki gazetelerden, kavga eden koca koca devlet adamlarının salyaları akıyor. Bizim ailenin televizyonundan, kumarhane şansının güldürdüğü, emeksiz milyonların dağıtıldığı şaklabanlıkların kahkahaları çınlıyor.

İftar sofrası bu sene de toplanıyor. Çatallar, kaşıklar birer birer kaldırılıyor. Büyük ailemizin reisi içeride namaza dururken, kızlar mutfakta bulaşığa girişiyor. Karanlık sokaktan, teravihe giden cemaatin sesleri geliyor. Soframızdan biri odasına çekiliyor. Doymuş karnına şükür ediyor. Sonra okumaya başlıyor. Meksika'yı okuyor, Tarabya'yı, Yağmur Ormanları'nı okuyor. İber Yarımadası'nın, Gökçeada'ya benzerliğini ya da toz şekerin nasıl imal edildiğini okuyor.

Sevdiğini düşünüyor. O'nu ne kadar hasretle beklediğini. Gül cemaline ne dizeler bezediğini düşünüyor. O'nun, tam da o saat, o dakika ne yaptığını merak ediyor. İyi ki seviyorum diyor. Saatler dönerken, sahur geliyor. Okuduğuna da, yazdığına da şükür ederek, sahuru selamlıyor. Bir cana verilecek en muazzam zararın; onu yalnız bırakmak olduğunu anlıyor. İşte bu yüzden, bizden hala ne seri katil, ne yamyam cani çıkmıyor.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank