content
21 Şub

Merhameti En Son Hak Edenler, İhanet Edenlerdir

Merhameti En Son Hak Edenler, İhanet Edenlerdir

Hayata karşı içlerinde biriktirdikleri bütün öfkeleri, hırsları kendilerine değer veren, onları önemseyen kişilerden çıkarmak ister bazıları. Yaşadıklarının intikamını kendilerinden vazgeçmeyeceklerini sandıkları kişilerden almaya çalışırlar akılları sıra. Onlar benzer acıları çektikçe, kendi egolarını tarifsiz bir hazla şişirir dururlar.

Sevene eziyet etmek bir sevgi biçimidir kimileri için.

Sevmeyi böyle böyle öğrenirler… Eziyet ettikleri insanın gözyaşlarına tutunarak, onlara acı çektirerek… Sadistçe…

Beşer zulmeder ama kader adalet eder derler…

Bazıları yaptıklarını yanına kar sayarlar ama adili mutlak olan Allah, imhal eder, yani mühlet verir; ama asla ihmal etmez. Bir de bakarsınız ki zalim, zulmünün karşılığını beklenmedik bir anda olanca şiddetiyle görmüş.

Ancak insanlar bu cezanın yaptığı zulmün, haksızlığın karşılığı olduğunu bazen anlayamazlar haksızın yaptığı yanına kaldı zannederler. Bazıları ise Hakk’ın kuldan intikamı kul ile aldığını unuturlar da, başlarına geleni kul etti sanırlar.

Bir kelâm-ı kibârda şöyle söylemiştir âlimler:

   "Dünya üç şeyle cennet olur:

   -Elden, dilden ve gönülden infakla;

   -Allah'ın kullarını ayıplamayıp affetmekle;

   -Zalimin zulmüne, zulüm ile mukabele etmeyip hidayetine vesile olmakla."

   Diğer bir kelâm-ı kibârda, insan içinde kendini bilenler üç sınıftır, denmiş ve şöyle buyrulmuştur:

   “Rüzgârı bile incitmeyenler,

   Ad ve sıfatlarını söylemekten hayâ eden mahviyet ve tevazu sahipleri,

   İlâhî emanet ve mahlûkâta Hak nazarıyla bakanlar."

İncitmeyip, incinmeyen, kalbi selim insanlardan olmak zordur. Yapılan her haksızlığın yolu hep aynı sonla bitmeye mahkûmdur. Eden elbet misliyle bulur. Siz hiç aksine şahit oldunuz mu? ‘Yiğitlik intikam almak değil, tahammül etmektir’ der, Shakespeare ama biz insanlar, bize yapılan haksızlığa, zulme ne kadar tahammül gösterip affedici olsak da Allah kulunun intikamını er geç alır, zira Allah intikam alanların da en güçlüsüdür.

Bazıları acıtır insanın canını… İnsafsızca vurup kaçarlar… Arkalarına dönüp bakmazlar bile.

Sözleriyle kanırtırlar bağrınıza batırdıkları hançeri… Hızlarını alamaz tuz ekerler bazen açtıkları yaralara insafsızca. Gönülde bir ömür gözyaşıyla arınmayacak lekeler bırakıp çeker giderler. Genelde hatırlamazlar bile bıraktıklarını, katran karası sayfalar arasında…

Merhamet bence en büyük hasletidir insanın…

Ama öyle enaniyetli insanlar vardır ki, acıma hislerini merhamet sanırlar. Yürekleri nasırlaşmış kişilerdir bunlar. Ağlayamadıkları için anlayamazlar. En fazla acırlar soğuk soğuk…

Acıma, acınılacak şeyden biran önce kurtulmak ve başa gelmesini engellemek için oluşturulmuş bir nevi savunma mekanizmasıdır. Nefsimizi acınan varlığın yerine koyarak, karşılaştırmadan elde edilen egoist duygudur, merhamet değildir bu, acımak içten içe aşağılamaktır aslında…

Merhamet ise bambaşkadır. Merhamet insani bir zaaf değil aksine rahmetten gelen muhabbettir. Aklın idrak edemediğini kalbin ve vicdanın idrak etmiş olma halidir.

‘Dertliyi ızdırap çekerken gördüğümde, duyduğu utanç utandırdı beni zira ve yardıma yeltendiğimde ona, fena incittim gururunu.’ demiş Zerdüşt.

Büyük yükümlülükler, kişinin minnet duymasını temin etmez, bilakis kindar yapar ve unutulmazsa eğer küçük iyilik, kemirgen bir kurt olur çıkar.

"Nazlı olun kabul ederken! Lütuf yerine geçsin böylece kabul edişiniz!" bunu tavsiye ederim, hediye edecek bir şeyi olmayanlara…

Bir de ihanet edenler vardır… Merhameti en son hak edenler.

Kimileri sevdiğine ihanet eder, kimileri ana-babasına, kimileri devlete ihanet eder, kimileri ise verdikleri söze…

Bir de insanın kendine ihanet etmesi durumu vardır ki, bu da kendini sevmeyen ve asla sevmeyecek olan birine sadakat gösterip, ona bağlanmakla olur genelde. Sanır ki insan, o ne kadar çok severse kaybetme ihtimali o kadar azalır. Hâlbuki öyle olmaz, ne kadar çırpınsa da insan ufacık bir tebessüm için, olmadı mı olmaz… Sevgi nedensizdir…

İnsan nefsine eziyet ederek, ihanet etmiş olur kendisine emanet edilene… Her ihanetin bir affedeni vardır kendisi değilse ihanet ettiği eğer.

Cesaret ve marifeti gerektirir ihanet; sorumluluk ister... İhanet eden illaki bilir, gün gelip aynı hainliğe maruz kalacağını ve bazı hataların bedelinin asla ödenemeyeceğini…

Bazen de insan verileni alır, verileni görür ama vereni görmez, bu da ihanetin farklı bir boyutudur. Bir nevi nankörlüktür ki, bu da sahip olduklarının değerini asla bilememektir.

Ve unutmak…! Hem nankörlüktür, hem ihanet…!

İnsanoğlu unutur, hatırlatılmazsa…!

Belki bir anlık gaflet, kaygı, hırs, boşluk veya nefsidir insanı ihanete sürükleyen ama işte o anlık hatanın bedeli olan azap, ihanet ettiği onu affetse bile, vicdanında ölene kadar sürer.

İhanet karşındakini kaybetmeyi en başından göze almaktır. İhanet edenler geceleri uyuyamazlar aslında. Ve en çok da onlar farkındadır ihanet ile elde edilenin, vicdanlarında açtığı derin yaralara asla merhem olmayacağını ve ihanet ile gelenin, kaybedeceklerinin yerini asla dolduramayacağını.

İhanet acıtır insanı... En çok da yumuşak karnınızı öğrenecek kadar yakınınızda olup, yaralanacağınız yeri en iyi bilen kişiden gelen ihanet kahreder insanı. İhanet, ihaneti kabullenmeyip gidenin arkasından tek söz söyleyememenin ve hiç bir şeyi içinde meşrulaştıramamanın kahredici ağırlığına razı olmaktır aynı zamanda…

Ve son olarak SÜKUT… Yapılan haksızlıklara, ihanet edenlere ve acı çektirenlere karşı yaptıklarını hiçe sayarcasına, sessiz kalmak… Susmak çaresizlik değildir!

Susmak bazen edep’tir, bazen erdem, ama en mühimi susmak verilecek en güzel cezadır ihanet edene!

Mevlana’nı dediği gibi; Cana eziyetten başka bir şey vermeyecekse söylenen, hadden aşkın olacak söz kabından taşacaksa eğer... Susmak gerek! Çünkü ne kulaklarda onu anlayacak bir kudret var, ne de anlayışında ona uygun bir kabiliyet…

‘Nice cazip duruşların konuşma başlayınca dökülüverir yıldızları..
İmaj ve asıl arasındaki dev aynasıdır mükâleme…
Susmak güzeldir.
Öfkeyle üzerimize salınan kelimelere karşılık hangi kelimeyi cepheye sürersen sür yenilecektir izan, kabaracaktır öfke…
Susmak güzeldir.

Sevda söze dökülence perişan… Muhabbet arz olunca yalın…
Aşk ilan edince arsız…
Susmak güzel…’

Susmak en güzel ceza acı çektirene!

Sussan da bir duyan var elbet, içinde haykıran sesi…

Nice sessiz çığlıklar vardır ki Allah işitir…

Etiketler : , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank