content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

08 Mar

Bu Çocuklar Kimin Nesi, Tecavüzcüleri Kimin ..?

Kaç kez yazmak için klavyeye dokunmak istedim. Defalarca niyetlenip yazayım dedim ama ya doğru değilse? Ya “alçaklar böyle bir iğrençliği yapmadıysa ve ‘birileri bunu haber yapıp alçakça’ kullanmak istiyorsa” diyerek yazmayı geciktirdim. Ama her hal-u kârda haberortada yalanlanmamış bir adilik olarak durmaktadır.

Günlerdir Pozantı cezaevinde “taş atan çocuklara” yapılan iğrenç ve insanlık dışı tecavüzü tartışıyoruz. Bu tartışmada ne yazık ki çocuklara reva görülen insanlık dışılığı değil de gerekçelerini ön plana çekiyoruz.

Bir kere şunu baştan belirtmem gerekir ki, bizim çocukluğumuzdan beri askere gidenlerin % 100’ü orada gördükleri dayağın, küfürlerin, hakaretlerin envai çeşidini anlatırlardı. Kıt’asına birkaç gün önce gidenlerin bile “kıdemli” oluşlarının vermiş olduğu “hak” ile daha önce kendilerine reva görülen dayak ve küfürleri yeni gelen erlere fazlasıyla uyguladıklarını duyardık.

Hatta karşılaştıkları hakaretleri anlatırken bazılarının ağladıklarına da tanık oluyorduk. Kaldı ki bu askerler onurlarının zedelenmemesi için kimi haksızlıkları anlatmadıkları da oluyordu.

Hapishaneler için de aynı şeyi söylememiz mümkün. Kimi filmlere hala da konu olan “kıdemli mahkûmların” yenilerini haraca bağladıkları, onları özel işçileri gibi çalıştırdıkları, buna uymayanların emdikleri sütün burunlarından getirdikleri Çin ve Maçin’de bile duyuldu. Bunların bir daha olmaması için ciddi bir önlemin alındığını ben duymadım.

Hal böyle iken, sübyan koğuşlarının duvarları konuşamayacağına göre orada olup biten iğrençlikleri kimden duymayı bekliyoruz? Niçin bekliyoruz?

Öykülerde, filmlerde, tiyatrolarda anlatılan “sübyan koğuşları” bu ülkenin adalet bakanlığını, hükümetini konunun üzerinde düşünmesine ve yetkililerin gerekli önlemleri almasına vesile olmamışsa daha ne olsun? Hem askerlik ve hem de cezaevleriyle ilgili bütün bu yaşananlara rağmen hala ciddi bir islah çalışmasının olmayışı ayrı bir dert.

En son Pozantı cezaevinde ihmal ve aymazlıktan dolayı taş atan çocukların başına -üstelik insan eliyle- gelen felaketin izahını kim yapabilir?

Felaket diyorum, gerçekten de o çocuklar için bir felakettir. Çocuk yaşta bu istismar, istismar yetmez bu sapık ilişkiye mecbur edilmeyi hangi çocuk unutabilir? Hiçbir çocuk unutamayacağına göre bunların geleceklerini nasıl etkilediğini tahmin edebiliyor muyuz?

Bunu çok iyi bilmeliyiz ki, insanın beynine ve kalbine işlemiş her acının bir karşılığı olur. Bu çocukların çektikleri iğrençliklerin karşılığının ne olacağını yazıyı bitirmeden önce -yüreğim yeter ise- yazmaya çalışacağım.

Hukuk devleti, adil devlet, sosyal devlet, demokratik ve laik devlet derken mangalda kül bırakmıyoruz. Kimi zaman (hatta daha önce istendiği zaman) halkın iradesine tecavüz edildi, laiklik kabul edildiği günden beri laikliğe tecavüz edildi. Defalarca “laiklik tehlikede” diye demokrasiye tecavüz edildi. Adaleti sağla(ya)mayınca hukukun, hak aramalarına tecavüz edildi. Bütün bu bozukluklar sonucunda tabi ki sosyal devlet ilkesine tecavüz edildi. Tecavüz edilmediği dönemlerde de hep taciz edildi…

Ama böylesi hiç görülmedi.

Devletin üç kere güvencesi altında olan bu çocuklara (eğer haber doğruysa- ki inşaallah doğru değildir) tecavüz ediliyor ve devletin nece zaman sonra haberi oluyor. Böyle bir şey olabilir mi? Çocuk çocuktur, vatandaştır, tutukludur ve dolayısıyla da devleti üç kere onun her türlü güvenliğinden sorumludur.

Devlet çocuk olan bu vatandaşlarının pek çok hakkını görmezden gelmiştir. Bu durum çocuğun “çocukça suçlar” işlemesine cevaz vermese de devlet çocuğunu affetmemiş, devletinin yasalarınca suç olan bir eylem ortaya koyduğundan dolayı yargıçları onu cezalandırmıştır. Devlet çocuğunu kendi cezaevlerine almakla bir kez daha güvenliklerini üstlenmiştir. İşte, gelin görün ki devlet üç kere emniyetlerinden sorumlu olduğu çocuklarına sapıkların tecavüz etmesini engelleyememiştir. Engelleyememiştir diyorum çünkü “engellememiştir” demenin sorumluluğunu taşıyamıyorum, ağır gelir.

En denetlenebilir yerlerin böyle “tecavüze açık olması”na kim, ne diyebilir? Çocuklarını bu kadar iğrençliklerle karşı karşıya bırakacak bir devletin çocukların yanında ne itibarı ve güvenirliği kalır? Bu konuda cezaevi müdürü ve personelinin açığa alınması, yerlerinin değiştirilmesi yetmez. Bu görevlilerin işlerine derhal son verilmeli ve bunlar acilen yargı karşısına çıkarılmalıdır. Tabi ki zaman kaybetmeden de bütün cezaevleri baştan sona benzer pislikleri yaşamadan mercek altına alınmalıdır.

İnanın anlatacak o kadar çok şey var ki anlatmaktan hayâ ediyorum. Ama başta söylemeyi sona ertelediğim cümlemi tamamlamak istiyorum.

Bu çocuklar uğradıkları kalleşçe ve acı felaketin etkisiyle büyüdüklerinde kendilerine tecavüz edenleri… yok, hayır cümlemi tamamlamayacağım.

Bu ayıbı bir nebze de olsa temizlemek istiyorsak yapılacak en uygun şey, yargı ve idare acilen bu iğrençliğe sebep olanları hak ettikleri cezaya çarptırmalı ve çocukları derhal ailelerine kavuşturmalıdır.

Nasıl olsa bu baharda gerçekten güzel şeylerin olacağını bekliyoruz. Sur Belediye Başkanı Sayın Abdullah DEMİRBAŞ’ın tedavisi için sürmekte olan “yurt dışı yasağı” kaldırılmış bulunuyor. Üstüne çocukların ailelerine dönüş jesti çok iyi bir muştu yerine geçer.

Haydi çocuklar evlere...

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank