content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 Ağu

Toplumların Helaklarının Sebepleri (I)

Ve onlar, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler. 23/8” Ahde vefa, mü’minlerin sıfatından sayılmış ve fasıklar da; “Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları(iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri)

koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 2/27” böyle tanımlanmıştır…

Günümüzde sözünü yerine getirmemek sadece münafıklık alameti olarak bilinir. Oysa bununla beraber, helakin, Allah ve meleklerin lanetine müstahak olmanın altında da sözüne bağlı kalmamak yatmaktadır. Zira eski ümmetlerin helak ve lanete düçar olmaları, ahitlerini bozmalarından ötürü olduğu bildirilmektedir. “İşte ülkeler…! Onların çoğunda, sözünde durma diye bir şey bulamadık. 7/102” “Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı… İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık… 5/12-13”

AHD/AHİD: Çeşitli ilimlerde farklı anlamlarda kullanılan bir terim olmakla beraber Ahd, masdar olarak, “Bir şeyin yeri­ne getirilmesini emretmek, talimat ver­mek; söz vermek” manalarına geldiği gibi, isim olarak, “Emir, talimat, taahhüt, antlaşma, yükümlülük, itimat ve­ren söz” anlamlarına da gelir. Ahid’de hem yemin, hem de kesin söz verme an­lamı vardır.

İslam’da; “Sözünü yerine getirmeyen nifak” ile vasıflandırılmıştır. Peygamberimiz (s.a.s.), akdi bozma, ahde vefa göstermeme ve verilen sözden caymayı münafıkların alametlerinden sayarak şöyle buyurmuşlardır: "Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münafık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar." "Kıyamet günü her vefasız kişinin arkasında bir bayrak bulunacak ve vefasızlığı ölçüsünde o bayrak yükseltilecektir. Bilin ki, vefasızlık açısından kamu yöneticisinden (bayrağı) daha büyük (bir) vefasız yoktur."

Ayrıca söz, o kadar önemsenmiş ki Allah, kendisine eş koşan müşriklere dahi verilen sözlere de sadık kalınmasını istemiştir: “Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını (ahdlerini),süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever. 9/4”

Ahd/Yemin, sadece islam kültürünün önemsediği bir ahlaki anlayış değildir. Semavi kaynaktan beslenen tüm ümmetlerin ahlakıdır ahde vefa… Sıradan bir kavram olmayan Ahd/Yemin; ahdin dinî ve kutsî yönünü, söz verme de ahlâkî yönünü teşkil eder. İşte bu yüzden ittifak hükümlerini (Allah ile İsrâiloğulları arasında yapılan ahdin hükümlerini) içerdiğinden Yahudi ve Hıristiyan kutsal kitaplarına Ahd-i Atîk ve Ahd-i Cedid denilmiştir.

İslâmiyet'e göre Allah, insan­lardan ahid almıştır. “Hani Rabbin (ezelde)Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da, ‘Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir. 7/172” Allah, yemin ederek: “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. 95/4” dediği insan, o anatomik/beden güzelliğine dalıp ruhun verdiği Bela (Evet) sözünü unuttuğunda ise: “… Onu, aşağıların aşağısına indirdik. 95/5” demektedir. Bu neticenin farkında olup sakınanlar ise gerçek akıl sahipleridirler… Allah, bu gerçeği şöyle açıklamaktadır: “(Bunu) ancak akıl sahipleri anlar. Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır. 13/19-20”İşte, insanın bu seviyeye düşmesini engelleyecek bariyer olan ve “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler! Onu insan yüklendi.33/72”  ayetinde geçen ve Yahudi ile Hıristiyanlardan alınan ahid de bunların arasındadır.

Hatırlayın ki Allah, bizden önce İsrâiloğulları'ndan, namaz ve zekât farzlarını yerine getirmeleri, peygamberle­rine inanıp onlardan taraf olmaları, Allah'a güzel takdimlerde bulunmaları, Allah'tan başkasını mabud kabul etmemeleri, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve düşkünlere iyilik etmeleri, birbirlerini öldürmemeleri, birbirlerini yurtlarından çıkarmamaları konusunda söz almıştır.

Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, (fakirlere gönülden yardımda bulunarak) Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve and olsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır. 5/12”

Fakat onlar, Allah'a verdikleri sözü yerine ge­tirmemiş, ahitlerini bozmuş ve bunu alışkanlık haline getirmişlerdi de bundan ötürü azaba düçar olmuşlardı. Musa'ya (a.s) karşı geldikleri için üzerlerine azap çö­künce bunun kaldırılmasını istemişler, Mûsâ (a.s.) da onlara, Allah'a verdikleri sözü hatırlatmıştı. “Hani, biz İsrailoğulları’ndan, ‘Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz’ diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. 2/83”

Allah, İsariloğulları gibi tüm ümmetlerden söz almıştır. Dolayısıyla bizden de söz almıştır.

Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki)emanetlerinize de hainlik etmeyin. 8/27” Allah, ahde vefa konusunda bizi de uyarmakta ve şöyle demektedir: “Ey iman edenler! Akitlerinizi (sözleşmelerinizi) yerine getirin.5/1” Verdiğimiz sözleri unutup yerine getirmediğimiz için, bizleri kim uyaracak Musa misali!

Peki, bizler bu uyarıya rağmen sözlerimize ne kadar bağlıyız… “… Verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. 17/34”  hitabını sürekli hatırımızda tutmalıyız…

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank