content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

05 Nis

Tokulcuk

Her insanın olduğu gibi benimde çocukluk yıllarıma ait unutamadığım hatıralarım var. O yılların çok çabuk geçtiğini düşünürüm nedense. Kendimize ait bir çevrede, aynı adetlerin geçerli olduğu bir coğrafyada, kendimize has bir yaşama şeklimiz vardı. Günümüzün büyük bir kısmı oyunla geçerdi. Oyuncaklarımızı genellikle kendimiz yapar, çok az hazır oyuncak alırdık. Bulunduğumuz beldenin kendine has toplu oyunlar da oynardık.

Karadeniz’in şirin bir sahil köyünde ikâmet ederdik. Köyümüzde elektrik yoktu. Gaz lambası ile aydınlanır, elektrikli hiçbir eşyayı kullanamazdık. Samsun, Ordu karayolu üzerinde Perşembe ilçesine bağlı bir köydü. Altmışlı yıllardı. Türkiye daha televizyon denilen sihirli kutu ile tanışmamış, komşuluk münasebetleri azalmamıştı. Komşumuzun diş ağrısını biz de hisseder derdiyle hemdert olurduk. Tarıma dayalı köyün komşuluk ilişkileri sağlam, ekonomik yapısı bozuktu. Yinede komşularımıza yardım eder veya komşularımız bize yardım ederdi. O zamanlar bunun adına aptallık denmezdi.

Böyle adet ve hasletlere sahip köyümüzde, o yıllarda bizler çocuktuk. Büyüklerimiz bize bildiği bütün iyi huyları evde öğretmeye çalışırdı. Çok azımız bu iyi davranışları okula gittikten sonra unuturdu. Bizlere haktan, saygıdan, sevgiden bahsederlerdi. Yalandan, dolandan, talandan uzak durmamızı öğütlerlerdi. Açıkgözlük ve uyanıklık gibi terimlerin anlamı bu günkü gibi değildi. Şehire gidince nasıl aldanmamamız gerektiğini daha önce gidenlerden öğrenirdik. Şehirde okumuş yazmış kişilerin fazla olduğunu, bazılarının çok uyanık olduğundan bahsederlerdi. Uyanıklık terimi o zamanlarda şimdiki gibi anlaşılıyordu.  Anlamında fazla bir değişiklik olmamıştı.

O zaman oynadığımız oyunlardan biride “tokulcuk” adı verdiğimiz, disk şeklinde taşlarla küre biçimindeki taşlara atış yapardık. Bizim oralarda o zamanlarda yuvarlak  olan şeylere “tokul” denirdi. Tokulcuk:“ küçük tokul” demekti. İyi dönerdi. Sadece taşların dönenine isim verilirdi. O zamanlarda sadece yuvarlak taşlar dönebilirdi. Teknik  ilerlemediği için başka şeyler dönemezdi. Şimdi ise dönenler daha çok.

Tokulcuk oynadığımız taşlarımızı kuytu yerlere saklardık. Sabahtan sakladığımız yerden alır, oyunumuza devam ederdik. Günlerden bir gün taşımı akşam sakladığım yere sabah erken gitmiştim. Taşı almak için elimi uzattığım da elime bir poşet geldi. İçesi tamamen bozuk para doluydu.O zamanlar bir ekmek ki bu gününün ikilik ekmeyi kadar vardı yüz kuruştu.Paraların tamamı ise beş kuruş, on kuruş karışımı idi.Tamamı kaç lira olduğunu bilmiyorum. Bir gazete 25 kuruştu. Ben bu paralarla her gün gider bir gazete satın alırdım. Bu uzun süre böyle devam etti. Bir gün gazeteyi satan bakkal babamı çağırmıştı. Babama  “senin çocuk her gün gazete alıyor, bu kadar parayı nereden buluyor? diye sormuştu.”  Babam bu soruyu büyük bir merakla bana sordu. Ben durumu net olarak açıklayamasam da sırrım açığa çıkmıştı.O günden sonra gazete alamadım.Bakkal bir yanlışlık yapmamam için benim bu durumumu babama iletmişti. O zamanlarda köyümüzün ahlâk anlayışı içinde böyle şeyler de vardı.

Aradan yıllar geçti. Sigara ve içki gibi maddelerin on sekiz yaşından küçük kişilere satışı yasaklandı. Ama bakkalda tane işi sigara satıldığı günler de oldu, öğrenciler ve paket alamayacak kadar parası olmayanlar için. Önceleri bu kadar parayı nereden buldu diye babama şikâyette bulunan adam öğrencilere tane işi sigara satmaya başlamıştı. İşte ahlâk anlayışımızın ne hale geldiğinin bariz göstergesi.

 

 

 

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank