content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

06 Ağu

Sivilleşelim, Hep Beraber

Ülke büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçerken bu süreci 50 yılda ancak alabilirken 5 günde yaşamak her ülkeye nasip olmayacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Türkiye son 50 yılın en büyük değişikliğini yaşıyor. Bu değişikliğin şimdiye kadar sağlanamamasının sebebi askerin vesayetiydi. Yani bugüne kadar böylesi bir değişiklik yaşanamadıysa buna en büyük engel askerin konumuydu. Bunu da sağlayan büyük-küçük herkese empoze ve enjekte edilen “asker millet” algısıydı. “Her Türk asker doğunca” millet de doğal olarak “asker” oluyordu. En kapalı, en denetim dışı; yargısı ayrı, harcaması kontrol “ötesi”, iç işleyişi –her erkek askerlik yaptığı halde- “bilinemezlik”le yürüyen bir kurum olan TSK on yıllardır “en güvenilir kurum” olarak biliniyordu. Darbe yapan, idamlara imza atan, (sıkıyönetim, olağanüstü hal dönemlerinde bile) anarşi ve terörün önüne geçemeyen asker/ordu/TSK her ankette “en güvenilir kurum” çıkınca halkın/milletin askere (zımnen de olsa), “her ne yaparsanız yapın hakkınızdır” teslimiyetiydi. Neticede asker de insandı, bizim insanımız… “Biz bize benzediğimize göre” hepimizin hatalarını askerlerin de yapabileceğini düşünmedik. Düşünenler de düşüncelerini yüksek sesle dile getiremediler. Bu gibi düşüncelerini seslendirenler de en kestirmesinden “vatan haini” yaftasıyla saf dışı bırakılınca “en eski tas, eski hamamda” kullanılmaya devam ediliyordu. Askerlik yapanlar bilirler, en ağır küfürlerin, dayakların olduğu askerlikte bugüne kadar Allah’ın bir tek kulu itiraz etmedi veya edemedi. Buna itiraz olmayınca, asker bunu şöyle okudu; “ne yapılırsa yapılsın yeridir”. Evet, hakikaten yapılanın yasal olup olmadığına bakılmaksızın kabul görmenin açıklanacak bir yönü bulunmaktadır. Her neyse bu anlayışla bu günlere gelindi. Artık dünya üst üste yenilikler (devrimler demeliydim) yaşamakta; her bir yıl teknolojide ve iletişimde devrimler olurken, bunu müteakiben sosyolojik dönüşümler de gerçekleşmektedir. Bütün bunlar olurken bizler 1940 yılların Türkiyesi olarak kalamazdık. Nitekim toplumsal dönüşümün beraberinde kurumların değişip dönüşmesi, çağın koşullarına göre güncellenmesi gerekiyordu. Mesela; Dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde bizde olduğu gibi YAŞ diye bir kurul bulunmamaktadır. Keza MGK… Ülkenin yönetimine bu kadar müdahil olan, hükümetleri istifaya götürecek güçte bir “tavsiye” kurulu mu olur? Açık toplum böyle bir vesayeti kaldırabilir mi? Düşünün, Askeri bürokrasi, imzalara hazır hale getirdikleri kararları/metinleri halkın egemenliğini temsil eden seçilmişlere imzalatıyor. İşin tuhaf tarafı, seçilmişlerin bu kararlarda hiçbir dahli bulunmuyor. Uygar dünyada milletin egemenliğini zedeleyici bu tür uygulamaları kabul etmek mümkün değildir. 1960 darbesinden sonra Türkiye’de iki başbakan ve iki kabine sistemine geçilmişti. Bir tanesi halkın oylarıyla gelen seçilmişler, diğeri de atanan askeri kurmay… Böyle bir demokrasi, böyle bir sivil iktidar ancak bizde olurdu. Bu olsa olsa vesayet rejimi olur ki bunu da artık ülke insanları olarak görmek isteyen yok. Şimdi; Sivilleşen, demokratik yapısını kavî hale getiren Türkiye artık bunun gereği adımları atmaktan imtina etmemelidir. Militarizmin her türlü kalıntılarının silinmesi ülkenin geleceği için kaçınılmazdır. Modern ordu, modernliğin kurallarını, şartlarını taşımalıdır. Yoksa en çok flamaya, en büyük bayraka, en görkemli baloya, en yüksek sesli marşa sahip olmak bizi modernleştirmez. Bunun dünya standartları var. Mesela; En acil olanı hala yüz karası bir şekilde Genel Kurmay internet sitesinde bulunan 27 Nisan e-muhtırasının siteden kaldırılması gerekir. Tabii ki Türkiye’deki doğru işleyişin “görüntüde demokrasi”den ibaret kalmaması için yasal ve anayasal düzenlemelere gidilmelidir. Özellikle asker eğitimlerde “kurmayların müfredatının” değiştirilip çağdaş ve uygar bir ülkeye yakışır ve aynı zamanda ülkenin değişen konsepti de dikkate alınarak yeniden hazırlanması gerekmektedir. Demilitarizasyon süreci yaşayan ülkemizin asker(i) görüntü(sün)den kurtulmasının bir yolu da Genel Kurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasıdır. Bunu müteakiben MGK’nın antidemokratik, dayatmacı görüntüsü ve yapısı derhal değiştirilmeli, YAŞ benzeri kurullarda sivil iradenin ağırlıklı olması ve askerin sadece Genel Kurmay başkanı tarafından temsil edilmesi elzemdir. Şu an itibariyle demokrasi ve sivilleşme adına elde edilen kazanımların arzu edilen seviyede olmadığı bir gerçek ise de hedefe varmak için oldukça iyi bir noktaya geldiğimizi söyleyebiliriz. Şimdi genelkurmay başkanının askeri otoriteyi çağdaş ülke normlarına kavuşturmasının zamanıdır. Sivil otoriteye bağlı, demokrasiyi bütün birimlerince içselleştirmiş ve sindirmiş bir TSK, ülkenin uçuşa geçmesine en önemli katkıyı sunacaktır. İşin garip tarafı ülkede demokrasi ve özgürlükler arttıkça birilerinin rahatsızlığı artmaktadır. O birileri kendini çok iyi biliyor.

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank