content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

05 Nis

Sivas Davası Yeniden Açılmalı -I-

Yıllardır Sivas madımak olayı ile ilgili çok şey söylendi, çok da ağıt yakıldı. Tabi ki tartışılacak, tabi ki ağıtlar, gözyaşları olacak. 33'ü dumandan boğularak/yanarak, 4'ü de bilahare otelde ve sokakta kurşunlanarak öldürülen 37 “can” için ne kadar üzülsek, ağlasak değer.

Ve bu girişten sonra da "fakat" diye devam edip yüreğimin sesine leke sürmeyeceğim. Çünkü hiçbir gerekçe ve hiç kimsenin hiçbir hakkı başkasının yaşama hakkından daha değerli değildir.

Şimdi olayın seyri ile ilgili bazı çarpıcı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Öyle bilgiler ki, 20 yıldır gerçeği öğrenmememiz için bizleri nasıl karanlığa mahkûm ettiklerini ortaya koyacak cinsten.

Ama önce 1993 yılındaki olayları kısaca hatırlayalım ki Madımak faciasının sebebini yakalayabilelim. Zira 1993’teki bütün olayların aynı amacı hedeflediğine inanıyorum.

24 Ocak 1993: Gazeteci Uğur Mumcu cinayeti (ki aynı günden itibaren “dincilerce! öldürüldü” dendi)

5 Şubat 1993: Adnan KAHVECİ ailesiyle birlikte Bolu Gerede'de “ters yola gir(diril)erek” trafik kazasında hayatını kaybetti.

17 Şubat 1993: Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref BİTLİS, şaibeli raporlarla "buzlanma"dan dolayı uçağının düşmesiyle yaşamını yitirdi.

17 Nisan 1993: 8. Cumhurbaşkanı kuşkulu bir şekilde ÖZAL vefat etti.

24 Mayıs 1993: 33 asker (şimdilerde ETÖ’nün planıyla olduğu iddia edilen bir provokasyonla) şehit edildi.

2 Temmuz 1993: Aziz NESİN ve bir grup aydın ve sanatçının kaldığı Sivas Madımak Oteli ateşe verildi, 37 kişi öldü.

5 Temmuz 1993: Ve Erzincan dindarlığıyla ön plana çıkan Başbağlar'da 33 vatandaşımız öldürüldü.

4 Eylül 1993: DEP Milletvekili Mehmet SİNCAR JİTEM tarafından öldürüldü.

22 Ekim 1993: Diyarbakır’da Tuğgeneral Bahtiyar AYDIN JİTEM tarafından katledildi.

4 Kasım 1993: JİTEM'in kilit isimlerinden Yüzbaşı Cem ERSEVER öldürüldü. Bunları tesadüf diyecek kadar saf olmadığımızı bilelim.

Madımak yangınından birkaç gün önce,

Divriği yakınlarında PKK eylemleri olduğu ve olacağı gerekçe gösterilerek polis gücünün büyük bir kısmı oraya kaydırılıyor.

Yıllar yılı Banaz'da yapılan şenlikler (SHP kontenjanından Sivas’a vali olarak atanan İNÖNÜ’nün ‘özel kalemi’ olan) Ahmet KARABİLGİN tarafından Sivas’a alınıp program 7 güne çıkarılıyor. Bunun yanlış olduğunu söyleyenleri de şiddetli bir şekilde tersliyor.

Olaydan hemen önceki gün vali, “Pir Sultan'ı seviyorum, çünkü Osmanlıya başkaldırmıştı. Siz de başkaldırın.” (Kim, kime..?)

Aziz NESİN özellikle o günlerde "halkın inanç ve değerlerine hakaret üstüne hakaretler ediyor ve bütün memlekette Aziz NESİN'e büyük öfke meydana geliyor. Sivas’a geldiğinde katıldığı panelde de, "O sizin Allah’ınız, benim değil" diyerek tepkilere pik yaptırıyor. Aziz NESİN’in bu laflarını yangına ve faciaya mazeret olsun diye değil, planlayıcıların işini kolaylaştırıcı unsur olduğu için anlatıyorum.

Madımak faciasından bir gece önce şehre, “ATATÜRK büstü-heykelinin kırıldığı” şeklinde yayılan şayiada da halkın tepkisi zirve yapmıştır. Hâlbuki olay tamamen bir “gizli el” operasyonudur. Bir tarafı askeriyeye, öteki tarafı emniyete bakan ve bu iki kurumun kontrolünde olan 2 metrelik platformun üstündeki Atatürk heykeli “kırılmadan, vidaları sökülerek” yere atılıyor. Bu heykel ancak uzun uğraşlar sonucu vidaları sökülebilecek sağlamlığa sahip olan bir heykel. Hiç hasar görmeden devrilen heykelden askeriye ile emniyetin habersiz olmaları mümkün değil…

Bunları üst üste koyup topladığımızda olay öncesinden başlatılan plan ve programın harfiyen işlediği görüyoruz.

Bu sebeple,

Kimse olaydan bir hafta önceki Divriği saldırısını ve emniyet güçlerinin oraya kaydırılmasını,

Banaz'daki kutlamaları valinin Sivas’a alarak 7 güne çıkarmasını,

Valinin "baş kaldırın" teşvikini,

ATATÜRK heykelinin askeriye ve emniyetin gözleri önünde sökülüp sonra da "heykeli kırıp yıkmışlar" yaygarasını "hepsi tevafuk, tesadüf, insanlık hali" gibi gerekçelere sığdırıp inanmamızı beklememelidir. 20 yıldır bu izahı yapılmamış gerçeklerle ülke insanının kahir ekseriyetinin inancına, değerlerine, Alevi-Sünni kardeşliğine söylemediklerini bırakmadılar.

Sadece bunlarla kalsa neyse. Bakın, olaydan birkaç saat öncesinde ve sonrasında neler yaşanmış:

Olay sabahı valiye durumun kritik olduğu söylenmişse de vali bey gerekli tedbirleri almayı uygun görmemiştir. Mesela dönemin alay komutanı "yetkili vali beydi, vali beyin bizden bir talebi oldu mu ki biz yerine getirmedik" demiş. Durum gittikçe ağırlaşmasına rağmen sabah toplanan kalabalığı dağıtmak için vali kılını kıpırdatmıyor. Emniyet müdürü dönemin Sivas Belediye Başkanından halkı teskin etmesi için bir konuşma yapması talebinde bulunuyor.  Belediye Başkanı Temel KARAMOLLAOĞLU bundan vali beyin haberinin olup olmadığını sorduğunda aldığı "hayır" cevabı üzerine valinin "haberi ve onayı" olmalı diyor. Ancak bu şekilde valinin izni alınarak belediye başkanının kültür müdürlüğü önündeki halkı dağıtması mümkün olabiliyor.

Durum cuma namazı sonrası daha da tehlikeli boyutlara varmasına rağmen vali olayı takip etmek yerine "erlerin yemin törenine" katılıp durumdan uzak kalmış ve 5 saat sonra gelecek olan Madımak yangınına gözlerini kapatmıştır. Anladığımız o ki hükümetiyle ve bütün birimleriyle devlet bu facianın meydana gelmesi için –en temkinli ve iyimser ifadeyle- her şeye göz yummuştur.

Twitter: @AhmetAY_

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank