content
24 Ağu

Sessizliğin Sesinin Düğümleri Üzerine

Bir önceki yazımda farkındalık olgusunu işlerken farkındalığın en yakın arkadaşının sessizlik olduğunu düşündüm. Sessizlik  konuşmaya başlandığı anda anlamını yitiren his, çoğu zamanlarda aldığımız derin bir nefestir, gülümsemedir ve yüzümüzdeki mimiklerdir...Ama çoğu zamanlarda aranılan birşeydir. Kalabalık bir kenttesiniz  insanların o gürültünün içinde kaldıklarında değerini anlayabildikleri olgudur sessizlik... Suskunluk söyleyememe, anlatamama, belki de beklenen cümlelerin kurulamaması, duyulamaması içten içe insanı yıpratmasıdır. Dile getirilemeyen sözler, cümleler varsa sessizlik içsel bir hesaplaşmadır o zaman. Çoğu zaman da  en vurucu bir ifade biçimidir.

Düşünsenize birisiyle tartışma anında olduğunuzda ya da kendinizi ifade etmek istediğinizde kelimelerin yetersiz kaldığı yerlerde verilebilecek cevaptır. Anlatabiliyorlarsa... Anlatabiliyorsak...

Sessizlik bence sadece olumsuz birşeyleri sineye çekmek veya tamamdır ifadesi değildir. Bazen çok memnun kaldığımızda sözlerle belirtilemeyecek zamanlarda başvurulan sığınma limanımızdır. Bazen de bu durum korkutur insanı... Küçük sarsıntılarla hissettirir kendini adım adım. Hani, şöyle derler ya: '' Fırtına öncesi sessizlik ...''? Susarsınız, susarsınız biriktirdikçe biriktirirsiniz dağ dağ içinizde, ya patlarsınız, ya da kaçarsınız...

Genel geçer durumdur bu aslında... Hereketsizlik ve durağanlığın pek sevilmediğini ve tasvip edilmediğini belirten kelimedir. Durağan bir evreden sonra muhakkak ortalığı karıştıracak, yeri yerinden oynatacak bir halin izlenmesi beklenir... Siz ne yaparsanız yapın karşınızdaki kişinin sizi anlamadığını düşündüğünüz anda ona yapılabilicek en güzel duruş şeklidir sessizlik... Sessiz bir hale bürünüp çok derinlerde anlam içeren mesajdır. Sessizliğin farkedilemeyen bir sesi vardır bazı diyolaglar da sessizliğin sesi karşındakinin kendisine gelmesini beklemektir kimi zaman.

Sessizlik, soğukkanlı olabilmektir olaylar karşısında... Hayatta karşılaştığınız olaylar, bir yerde bir zamanlardaki içinizdeki didiklenmişlikler, örselenmişlikler, insanı bu hale getirir. Neydi? ''Pişmiş tavuk ve başına gelenler...'' Başına gelen olaylar karşısında artık sinirleri yıpranmış ve aşırı tepki vermektense akıllıca düşünüp  daha sonra telafisi zor olacak sorunlara sebebiyet vermek istemeyen en uygar  insan davranışıdır sessizlik.

Hiç tasvip ve tahamül edemediğim  bir anlık sinirle etrafındaki eşyalara zarar veren, elindeki bardağı veya cep telefonunu yere fırlatan sırf sinirini atmak için karşısına çıkan ilk insana saldırmaktan kendisini alamayan aksi insan davranışları da yok değildir hani... Sinir anlarında birşeyler kırmak gerekirmiş falan filan. Neden insanlar içindeki cerahatleri patlatmak için yok etmeyi, kırmayı, dökmeyi, bozmayı tercih ederler, dışarıya, balkona veya pencereye çıkıp derin nefes alıp vermek yerine, ya da elini yüzünü boyunlarını yıkayarak nötürleşmek  yerine neden kırmayı tercih ederler. Oysa ki, su ve suyun nötürleyici etkisi, sessizliğin biriktirdiği cerahatlerin en sakin ve en aklı selim tedavisinin çözümüdür.

Soğukkanlı bir insan, hiçbir şey olmamış  gibi davranır. Örneğin iş hayatındasınız bir telefon geldi çok kötü bir haber aldınız ahizeyi büyük bir şokla kapattınız hatta hayatınızı alt üst eden bu haber ve yüzünüzde ki sinir katmanları, gözünüzden çıkan ateş, kulağınızdan çıkan dumanlar  sizi ele vermiyorsa, etrafınızda ki insanlar tarafından bir gram bile anlaşılmıyorsa o halde siz soğukkanlı olmayı başarmışsınızdır. Tabi bu durumun dezavantajı da olabilir yıpratır sizi... Gözyaşlarına en hakim olanlardır bu insanlar... Ağlasalar bile bundan ne toprak, ne gökyüzü ne de güneşin haberi olur... Tek şahitleri kendileridir...

Şu da var ki, soğukkanlı olduğunuz için kimse sizi alkışlamaz... Ağlamanız gereken yerde ağlamanız, gülmeniz gereken yerde gülmeniz, kadar doğal bir şey de yoktur bu bağlamda.

Sessizliğin her bir düğümü, onu sabırla çözmek için aklıselim bir ruh halini gerektirir. Akl-ı selim bir ruh hali için de, derin nefes alıp, elinizi, yüzünüzü ve boynunuzu, mümkünse ayaklarınızı yıkayarak negatif enerjilerin suya akıtılması gerek.

Evrenin sorumluluğunu iliklerine kadar hissedebilmektir... Dünyanın en güzel nimetlerine sahip olmaktır gerektiğinde sessiz ve soğukkanlı kalabilmek...

Her şey yerli yerinde yaşandığı zaman ne güzel oysa ki. O halde, değerini bilmek gerekmez mi?

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

4 Kere Cevaplanmış to “Sessizliğin Sesinin Düğümleri Üzerine”

  1. 1
    GÜLTEN YILMAZ Says:

    söz gümüşse sükut altındır demişler atalarımız. bence boşa da dememişler. Fakat öyle bir insan gurubu varki, vara yoğa sesini duyuracak şekilde konuşarak üstünlük kurmaya çalışan, ve işin garibi başaran. bu tür insanlar kendilerinden daha üstün insanların önüne bu çığırtkanlıkları ile, yapamayacakları şeyi -en iyi şekilde yaparım. diye bağrındıkları için geçiyorlar. Yani Nurdancım, yeri geldiğinde sessiz kalmamak kendini iyi ifade etmek lazım, ama bunu sana diyen ben de olmak üzere haddini bilen insanlar, "bu tür arsız insanlar karşısında sessizlik evladır" der ve susar iyi de yapar.
    Yazılarının devamı diliyorum. syg'lar

  2. 2
    CEM Says:

    çok güzel olmuş.

  3. 3
    dr. ahmet fidan Says:

    Sevgili Nurdan,
    Face profilinde bulunan dizelerini de yazının sonuna ekleseydin keşke.
    Çok hoş olmuş. Eline sağlık.

    Ben yoruma ekliyorum profiline eklediğin dizelerini izninle....

    "Sesler kadar sessizliklerin çığlığı çözer çoğu zamanlar bir çok şeyi,
    Sessizlik, düğüm düğüm bağlar, seslerin açmazlarını ve yersizliklerini..." (Nurdan Geldi)

    Kalemine sağlık.

  4. 4
    Nurdan Says:

    Sayın Ahmet Fidan çok naziksiniz. Sonsuz teşekkürler...



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank