content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

25 Oca

Senden Adam Olmaz!

Ergenlik dönemiyle beraber günümüz anne-babalarını zorlu bir süreç beklemeye başlar. Eğer çocuklukta anne ve babanın bir sistemi olmamışsa, çocuklarına gereken ilgi ve sevgiyi gösterirken diğer yandan önemli alışkanlıkları sevgi ve şefkat içerisinde verememişlerse işler birkaç kat daha zorlaşır.

Büyümenin kendi içinde getirdiği bedensel ve hormonal değişimler ergeni, çocukluğun masum dünyasından yetişkinliğin sorumluluklarla anlam kazanan dünyasına taşır.

Anne-baba için hep çocuk kalacak olan ama artık çocuk gibi davranmaması gerektiği bir ergenle baş etmek her zaman zordur. Bir şeyin “zor” diyerek zorlaştırılmasına taraf olmadığım halde, bir gerçek var ki ergenlik dönemi, egonun kendini ortaya koymaya başlamasından olsa gerek, hem ergen için hem de anne-baba için zor bir dönemdir.

Anne-babanın seçenek sunarak zamanında geri çekilmesi, ergene her durumda yanında olduğunu söyleyerek net bir tavır içinde olması gerekir. Net olmakla saldırgan ve tahahküm edici olmak karıştırılmamalıdır.

Doğru olduğuna inanılan bir düşünce ve davranışın arkasında durmakla, ergene bu düşünce ve davranışı dayatmak, uyum sağlamadığında eleştirerek yargılamak ve zaman zaman onu aşağılamak arasında fark vardır.

Anne -babanın aralarında net ve tutarlı olmaları gereken en önemli zamandır ergenlik. Eğer bu dönemde baba, çocuklarıyla ilgili yaşadığı hayal kırıklıklarından dolayı kendi dünyasına çekilmiş ve anneyi ergen çocuklarla baş başa bırakmışsa, annenin işi daha zor olacak üstelik bir sonuç da alınamayacaktır.

Ergenlik döneminde eşlerin çocuklarına karşı benzer düşünceleri savunan, en azından aynı evde yaşarken belli doğruların, vazife ve görevlerin herkes için geçerli olduğunu göstererek yaşamaları çok önemlidir.

Eve geliş saati, paranın ne kadar verileceği, evdeki sorumlulukların nasıl paylaşılacağı gibi birlikte yaşamanın olmazsa olmazlarının ergenlik döneminde tekrar tekrar hatırlatılması, ergenleri aşırı hassas ve isyankar yapabilir. O nedenle bu gibi konularda eşlerin hemfikir olup benzer davranışları örnek olarak göstermeleri ve aynı fikri savunmaları önemlidir. Örneğin “Evin kızı/oğlu eve istediği zaman gelemeyeceğini bilmeli!” diye düşünen bir anne olduğunu varsayalım. Baba “Ben çocuklara güveniyorum, istedikleri zaman gelebilirler!” diye düşünüyorsa, o evde düzenden bahsedemeyiz.

Özgürlükler bile bir arada yaşamanın kuralları tarafından sınırlandırıldığında insanlar daha mutlu yaşayabilirler.

Herkesin kafasına göre yaşadığı ama kimsenin kimseyi takmadığı, yemek masasında birliktelik yerine herkesin kendi tabağına istediğini doldurup kendi başına yemeyi alışkanlık haline getirdiği evlerde, bireyler daha özgür ama daha mutsuz olacaklardır.

Ebeveynlerin birbirlerine “Ben söylemiştim zaten!” diyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalıştığı aile üyelerinin birbirlerini sürekli eleştirerek, itham ederek ve birbirlerini beğenmeyip değiştirmeye çalışarak yaşadığı evlerde ergenlik de içinden çıkılamaz bir hal alır.

Ergenlik döneminde ergenin nefsi ve dürtüleri zaten onun aleyhine her zamankinden fazla çalışırken, ebeveynlerin de evladına duayı keserek, onu dünya ve nefsi karşısında yalnız bırakması, küsüp kendi kabuğuna çekilmesi, ergeni daha fazla savunmasız bırakır.

Ergende olumlu değişmeler az da olsa görüldüğü halde, anne-babanın hâlâ dünde kalıp, “Dün sen öyle değildin, bugün değişmiş olsan da bu beni memnun etmiyor!” diyerek suçlaması da ayrı bir sorun oluşturur. Ergen olumlu olarak değiştiğinde, onu değişmişliğiyle kabul etmek ve onun yanında olduğumuzu hissettirmek, anne-babalara sanki ergene “teslim olmak” gibi geliyor. Oysa kesinlikle böyle değil! Suçlamamak, teslim olmak ve doğru bildiğimiz şeyi değiştirmek demek değildir!

Suçlamamak, “Seni kabul ediyorum, davranışın için dua ediyorum. Seni değiştirmeye çalışmıyorum ama ben doğrunun başka türlü olduğunu düşünüyorum.” demektir.Net olabilirsek suçlamaya, iğnelemeye ihtiyacımız da kalmaz.

Diğer yandan bilelim ki onlar bizim çocuklarımız olsalar da bizim istediğimiz gibi olmayacaklar. “Niye benim istediğim gibi olmuyor?” diyerek kendimizi sürekli hırpalamak ve ergeni suçlamak, ergenle ebeveyninin arasına açmaktan başka işe yaramaz.

Bunun yerine “Ben ne yapabilirim?” diye bakmak daha işlevseldir. Kendi vazifemizin dışında ne yaparsak yapalım, ne kadar çırpınırsak çırpınalım, yaratıcımız o noktada bir sonuç vermeyecek.

Ergenin iradesinin geçerli olmaya başladığı bu özel dönemde anne-baba olsak da Rabbimiz bize çocuğumuzun iradesine karışma yetkisi vermiyor. İzin de vermiyor, karıştırmıyor. Ne desek duvara konuşuyormuşuz gibi, ergenin kendisinin seçmediği ve dinlemediği hiçbir noktada sonuç alınamıyor. Hatta ne kadar ısrar edilirse uzaklaşma ve anne-babayla ergenin birbirinin itmesi o kadar güçlü oluyor.

O zaman anne-babaya düşen, bütün bu hakikatleri kabul etmek ve ergenlik dönemine giren çocuklarıyla ilişkiyi samimiyetle devam ettirmektir. Bir yandan dua ederek yanlarında olduğunu hissetmek ve onlara kızmadan bu dönemde genç olmanın ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu bilerek, onları nefisleriyle baş başa bırakmamaktır.

Bu arada ergenlik döneminin bir edepsizlik dönemi olmadığını da gençlerin hatırlaması gerekmektedir. Ergenlik ayrı, edepsizlik ayrıdır. Hesap vermek istemediği için, haber vermekle hesap vermeyi birbirine karıştırarak, anne ve babasına “Bana karışamazsınız!” diyerek yaşamak ve tüm dünyasını anne-babasıyla savaşmaya hasretmiş birer ergen gibi davranmak da en başta o ergene zarar verir.

Ergenlik koltuğuna bir oturup bir daha hiç kalkmadan “Ben ergenim bana özen gösterin! İnsan bir kere genç oluyor, bırakın gençliğimi yaşayayım!” diyerek, ergenlikle serseri olmayı karıştırmamak lazımdır. Sanki anne-babasını demirden ve hiç ölmeyeceklermiş, onların da kendilerine göre dertleri yokmuş gibi düşünen gençlerin de hüsrana uğrayacaklarını hatırlatalım.Ve gençlik sonrası ömürlerini şimdi anne-babalarını suçlayarak geçirdikleri gibi, bu defa da kendilerini suçlayarak geçireceklerini söyleyebilirim.

Sonuç olarak bir arada yaşarken en güzel ve keyifli yaşayabilmenin şartının “Yanımızdaki bize ne söylüyor?” diye dinlemekten geçtiğini söyleyebiliriz. Eğer yürekten dinlersek ergenlerin davranışlarıyla ve tutumlarıyla bize ne söylediklerini anlamak mümkün olur. Eğer biraz fazla uzaklaşmışlar ve bizimle bir araya gelmemek için efor sarf ediyorlarsa bilelim ki fazla eleştiriyor ve nefes almalarına izin vermiyoruz demektir.

Kendimize dönüp “Ben nerede yanlış yapıyorum ve neyi düzeltebilirim?” dedikten sonra karada-denizde ölüm yok bize ve sevdiklerimize. Ama ümitsizliğe kapılarak “Bu çocuktan adam olmaz, benden de!” diyorsak bu kimseye hayır getirmeyecektir. Bizim işimiz adam olacak olanla, olamayacak olanın ayırmak değildir. Bizim görevimiz herkese ‘’adam’’ gibi ‘’ hz. İnsan ‘’ davranmaktır yanlızca .
 

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank