content

24 Kas

Küçükusta Karatay’a Karşı

Prof. Dr. Canan Karatay’ a 21.11.2016′ da şu e-postayı gönderdim:

“Değerli hocam, birçok hastam sizin onlardan gıda entolerans testi istediğinizi söylüyor. Bu testlerle ilgili bir yazı yazdım, okumanızı rica ediyorum. Bu testlerin hiçbir bilimsel değeri yoktur, insanların parası çarçur edilmektedir. Bilgilerinize sunuyorum. Selam ve saygılarımla.”

**

untitledBenim ona özel olarak yazdığım e-postaya gönderdiği ve yazımın altına yorum olarak koymamı istediği 22.11.2016 tarihli cevabı aynen şöyle:

“Ben şiddetli alerjisi olan bütün hastalarımdam istiyorum. Her türlü çevresel faktörleri araştırıyorum. Barsak florası bozuk olan, gaz şikayeti olan ve kabızlığı olan, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, kaşıntısı olan, deri hastalıkları olan ve IgE v re TPO değeri yüksek olan hastalarımdan istiyorum. Haşimato hastalığı olan, tiroid nodülü olan hastalarımdan istiyorum. Genel muayene sonucu gerekli olanlardan, istiyorum. Sİzin yazdığıınız gibi her hastadan mutlaka istemiyorum.

Maruziyeti önlemek alerji tedavisinde en başta gelen önlem alma olduğu için öneriyorum. Ve de son derece iyi sonuçlar elde ediyorum. Alerji demek organizmada yangın var demektir. Bu yangının nedenini bulmak tüm hekimlerin görevidir. Hastanın kişisel olarak tanınması önemlidir. Bütün hastalarından istemiyorum, gerekenden istiyorum. Rica ederim bunu açıklayın.

Bütün hastalarım da memnunlar, iyileşiyorlar ve de gereksiz yere ilaçları kullanmıyorlar. Kullandıkları ilaçları da bırakıyorlar.

**

Canan Hoca’ nın yazısından tartışmayı herkese açık olarak yapmak istediği kanaatine vararak ben de cevabımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

BİR: Bu baştan savma, bilimsel hiçbir değeri olmayan ve “hamaset” kokan satırlar beni tatmin etmediği gibi aynı zamanda üzdü de.

Canan Hoca’ dan gıda tolerans testlerini isteme sebeplerini -hadi “binlerce” olmasa da hiç değilse birkaç tane literatürle- beni ikna edecek şekilde yazmasını bekliyordum.

Heyhat!

Verdiği cevabın “her gebeden mutlaka şeker yükleme testi isteyenlerin” veya “kolesterolü yüksek olanlara statin yazanların” dillendirdiği gerekçelerden mantık olarak hiçbir farkı yok.

İKİ: Benim “her hastadan mutlaka” istiyorsunuz gibi bir ifadem yok.

Dediğim sadece, “ona da gitmiş olan birçok hastanın bu testleri istemiş olduğunu söylemeleri” ki cevabından da bu testleri hakikaten “oldukça sık” istediği apaçık belli oluyor.

Çünkü test isteme gerekçeleri arasında âdeta “yok, yok!”

ÜÇ: Bütün hastalarının memnun olup iyileşmelerine, gereksiz yere ilaç kullanmamalarına ben de memnun oldum ancak bu durumun bu testlerle bir alâkası olabileceğini sanmıyorum.

Bu memnuniyet ve iyileşmeyi Karatay’ ın “çoğunu” benim de desteklediğim “doğru beslenme tavsiyeleriyle” ilişkilendirmek daha akla yatkındır.

Hastalar entoleransları (!) olan gıdalar yasaklandığı için değil, zaten işlenmiş şeker, un, trans yağlar yani “hazır gıdalar” yasaklandığı için iyileşiyorlar.

Gıda entolerans testlerinin mantığı da teşhis değeri de yok

Gıda entolerans testlerinde ölçülen IgG4, o besine karşı bir entolerans, alerji veya hipersensitivite olduğunu göstermediği gibi tam aksine düzenleyici T hücreleri aktivitesiyle bağlantılı immünolojik toleransın bulgusudur.

IgG4 varlığı bir başka ifade ile “vücudun o yiyecekle karşılaştığını gösteren fizyolojik bir cevaptan başka bir şey değildir.

Herkeste yediği gıdalara karşı IgG sınıfından antikorlar üretilir ve bu antikorların kandaki seviyesi genlere ve diyete göre değişir.

Domatesin birinde obeziteye yol açarken başkalarında baş ağrısına, kabızlığa, yorgunluğa, astıma, kaşıntıya, nodüle, uykusuzluğa, burun tıkanıklığına veya herhangi bir hastalık veya semptoma sebep olması “akıl ve mantıkla” bağdaşmıyor.

Ah, keşke öyle olsaydı!

Gıda tolerans testleri zararlı da olabilir

Gıda tolerans testleri gereksiz para ve zaman kaybına yol açması ve kafa karışıklığı yaratması yanında zararlı da olabilir.

Yüzlerce yiyeceğe karşı yapılabilen bu testlerde sağlıklı yaşamak için yenmesi şart olan birçok gıda (mayalar, soğan, sarımsak, domates, maydanoz, tere, roka, fındık, ceviz, balık, yoğurt, peynir, zeytin, tereyağı, kahve, çay) “sakıncalı” çıkabilir.

Bu gıdaların yasaklanması işe yaramadığı gibi tam aksine beslenme bozukluğu ve hastalıklara da davetiye çıkarır.

Bir yiyeceğe karşı IgE aracılıklı anafilaksisi olan birinde IgG normal bulunduğu için o yiyeceğin yenmesine izin verilerek kişi zorla anafilaksiye de itilebilir.

Neredeyse her gün alerjik bir hastalığı olan kişilerle karşılaşan bir hekim olarak bugüne kadar bir tek kişiden bile bu testi istemedim!

Gıda entoleransı nasıl anlaşılır?

Peki, gıda entoleransı diye bir tablo yok mu ve nasıl teşhis edilir?

Gıda entoleransı diye bir klinik tablo elbette var ve çok yaygın olduğu ve giderek de arttığı kanaatindeyim ama bu tabloların ortak bir mekanizmaları yok.

Mesela halk arasında yanlış olarak “süt alerjisi” diye bilinen “laktoz entoleransının” sebebi bağırsaklarda laktaz enzimi eksikliğidir ve bunu gıda entoleransı testi ile göstermek mümkün değildir.

Gıda entoleransını göstermenin en basit yolu, doğru ve detaylı olarak “gıda ve semptom günlüğü” tutulmasıyla beraber şüpheli yiyeceğin diyetten çıkarılması (eliminasyon) ve tekrar diyete sokulmasıdır.

Teşhis için altın standart metot ise çift-kör plasebo kontrollü besin yükleme testidir (double-blind, placebo-controlled food challenge test).

IgG ölçülmesi yanında vega test, saç testi, kinezyoloji testi, lökositotoksik test ve daha başka birçok işe yaramayan “test” vardır.

Bu testleri sadece bunlardan kazanç sağlayan üreticileri ve uygulayıcıları methediyor.

Gelelim neticeye

BİR:Sözden ibaret hasta memnuniyeti” bilimsel bir delil olamaz.

Canan Hoca’ dan gıda entolerans testlerini istemesinin “bilimsel delillerini ve bunların kaynaklarını” bildirmesini merakla bekliyorum.

Gebelikte şeker yüklemeye haklı olarak karşı çıkan Canan Hoca’ nın saydığı klinik tablolar için gıda entolerans testi istemesi anlaşılmıyor.

ÜÇ: Canan Hoca’ nın haklı olduğunu düşündüğüm konularda sonuna kadar “arkasında” durduğum gibi aklıma yatmayan durumlarda da ikna olana kadar “karşısına” dikilirim.

DÖRT: “Araştırın, öğrenin” diye öğüt veren Canan Hoca’ nın gıda entolerans vagonundan inmesi için paraşütünü açması gerekiyor.

BEŞ: Sadece ilacın değil tıbbi tetkiklerin de “big farma” sı olduğunu unutmayalım.

Avuç avuç ilaç içen insanlar şimdi de “kavanoz, kavanoz vitamin” içmeye başladı!

ALTI:Gereksiz” ilaca olduğu gibi “gereksiz” vitamin, mineral, antioksidan, balık yağı ve benzerlerine de, gereksiz tıbbi tetkiklere de karşı çıkalım.

GEREKSİZ TIBBİ TETKİKLER DE TIPKI GEREKSİZ İLAÇLAR GİBİ İNSAN SAĞLIĞI İÇİN ZARARLIDIR.

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank