content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

20 Eyl

Kaç Parçaya Bölünüyoruz?..

12 Eylül referandumundan sonra gördük ki, referandum sonuçları 2007 yerel seçimlerinin sonuçları ile aşağı yukarı aynı. Sadece ufak farklar var, o da MHP oylarının bir kısmı ile BBP ve DP oylarının tamamına yakınının evete kaymış olması.

Bildiğimiz gibi Trakya, Marmara bölgesinin Ege kıyıları ile Ege ve Akdeniz bölgesi kıyıları hayır ağırlıklı çıktı, tıpkı 2007 yerel seçimlerinde CHP ve MHP ağırlıklı olduğu gibi.

Bu sonuç gayet normaldi, çünkü referandum partiler tarafından öyle bir mecraya kaydırıldı ki, partilerin güven oylaması şekline dönüştürüldü. Anayasanın içeriği ilgili dişe dokunur hiçbir mücadele olmadı.

Hal böyle olunca yukarıda da belirttiğimiz gibi, sonucun böyle çıkması gayet normaldir ve korkulacak bir şey yoktur.

Yine ayrıca;

Ülkemiz bir dönüşümdedir ve bunun sancılarını yaşamaktayız. Kaldı ki, böyle küçük farklılıkların olması bizleri kaygılandırmaktan uzak olmalıdır. Denilecektir ki bu farklılıklar ülkemiz geneline neden homojen bir şekilde dağılmadı da gruplaşmalar şeklinde oldu?

Bunu Türkiye Cumhuriyetini kuranlara sormalı, bu farklılaşma onların eserin değil mi?

Aslında bu haftaki yazımın konusu bu olmamasına rağmen, neden onların suçu olduğunu kısaca anlatıp geçeyim.

Malum olduğu üzere “kurdurulan” Türkiye Cumhuriyeti, kurdurulurken batı değerleri esas alınmak şartı ile kurduruldu. Dolayısıyla kendi halkını kucaklayıcı ortak kültür oluşturma kaygısı yerine, hiç kimseyi memnun etmeyen, Anadolu’ya yabancı değerler dayatılarak yeni cumhuriyetin değerleri oluşturulmaya çalışıldı. Hal böyle olunca, Anadolu’nun diğer bölgelerinden dış dünyaya daha açık olan kıyı bölgelerimiz seçmenlerinin ekseriyetinin seksen yıldır bizi cendereye sokan sistemin has savunucuları olmaları gayet normaldir.

Hala zannediliyor ki/zannediyorlar ki modern yaşam veya demokratik düzen batının yaşam biçimini aynen kopya etmekten geçiyor!..

Bu konuyu burada kesip asıl konumuza dönelim.

Türkiye içinde bulunduğu coğrafya ve kendini oluşturan milletin tarihi süreci itibariyle, istese de istemese de bölgesinde belli vazifeleri olan, olmazsa olmaz davranışlar içersinde olması gereken bir devlettir.”Beni kimse ilgilendirmez, sınırlarımdan bir karış sonrası benim için okyanus ötesi kadar uzaktır” demek kendini inkâr etmekten öte realiteye de uygun değildir.

Eğer bu sav gerçekten doğru olsa idi ABD, Rusya, Fransa, gibi devletler kendilerinden binlerce kilometre uzaklarda şanslarını denemezlerdi. Kaldı ki, büyük ve müreffeh olmak, gücümüzle doğru orantılı olarak tarih sahnesinde belli vazifeleri yüklenmekle olur.

Bu yazdıklarımla ülkemizin kamplara ayrışmış gibi gösterilmesinin ne alakası var? Şu alakası var…

Bugüne kadar bizim beyinlerimize işlenen “yurtta sulh, cihanda sulh”, ya da “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” gibi gerekçelerle içimize kapandık. Dünyada kendinden başka soydaşları ve dostları olmayan, bütün sınırdaşlarının kendini parçalamak için fırsat kolladığı gibi paranoyalarla misak-ı milli sınırlarına kendini hapsetmiş bir toplum olmak dayatılmıştı. Dolayısıyla böyle bir toplumun bütün dünyasını kendi iç çekişmeleri oluşturacaktı. Orta doğuda ne olmuş,Avrupa nereye gidiyor, Sovyetler Birliği yıkılacak mı, yıkılma sonrası dünya nasıl şekillenecek?...gibi aslında geleceğimizi çok yakından ilgilendiren konular sanki sadece bir avuç entelektüelin beyin jimnastiği imiş gibi gösterildi/gördük.Ama iç paranoyalar öyle körüklendi ki, taraflar birbirlerini vatan hainliği ile suçlamaktan hiç çekinmediler.Yani,aslında kendisiyle de barışık olmayan bir toplum yaratıldı.

Hâlbuki Anadolu’da altı yüz yıl tarih sahnesinde kalmış bir imparatorluğun mirasçıları olarak yaşadığımızı, Balkanlardan, Kafkaslardan ve Orta doğudan Anadolu’ya göç edenlerin, ortak bilincimiz olan imparatorluk kültürü nedeniyle Anadolu’da bir araya geldiğimiz bize öğretilmedi. Geleceğe bu perspektiften baktırılmadık. Ortak kaderimizin, yani geçmişimizden aldığımız mirasımızı geleceğe aktarmak bilinci bize hiçbir zaman öğretilmedi. Ya ne yapıldı? Sanki gökten zembille inmişiz gibi cumhuriyet kurulduğunda toplum yeniden kurgulanmak ve tasarlanmak istendi, geçmiş yok sayıldı. Ve bütün dayatmalar ve kavgalar bu kurgular ve tasarılar üzerine oldu.

İşte, şimdi bu bakış açılarımızın sakatlığından dolayıdır ki, kendimizi Anadolu’ya göre şekillendirip, sevinçlerimizi ve korkularımızı ona göre düzenlemiyor muyuz?

Eğer ufkumuz dünya ölçeğinde olmuş olsa idi, ne bölünme paranoyası yaşardık, ne de dünya âleme bu paranoyayı deklere ederdik.

Konu ile alakası pek yok, ama küçük bir not olarak belirtmiş olayım
AKP’nin hayır çıkan illerde neden hayır çıktığı konusunda çalışma yapma kararı alması ülkemiz geleceği için önemli bir çalışma olacaktır.

Bu arada bir komplo teorisi üreteyim;

Ayırımcılığı en çok körükleyenlerin “hayır”cı entelektüeller olduğunu görüyoruz.Acaba şöyle demeye getirmesinler sakın” yahu ne fark eder,bu kadarı da bize yeter, ha yedi yüz bin km kare, ha iki yüz bin km kare, sağlam olsun bizim olsun”!..

Dedim ya, bu sadece bir komplo teorisi idi…huyum olduğu üzere….

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank