content

26 Şub

İdeoloji ve Paranoya!

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Kampusu’nda bulunan aslan ve kartal figürlü heykel, Ermenistan Cumhuriyeti armasına benzediği iddiasıyla kaldırılmış.

İdeoloji salt bir dünya görüşünü formüle etmez!
İdeoloji aynı zamanda bir imgelem dünyası da yaratır.
Yani sizin nesnelere bakışınızı ve nesnelerden edindiğiniz algıyı şekillendirir. Bu kültürel eylemin bir boyutu da, gerçeği görmek istediğiniz tarzda eğip bükmeniz, ona yeni formlar vermenizdir. Dolayısıyla imgelem dünyasında yaratılan şekillenmeler, doğal ve zorunlu olarak yanılsamalar içerir.

Böylece ideolojik öznelliğe bir de ideolojik duygu katılır ki, bu yoğrulma ideolojik şiddete ve paranoyaya yol açar! Artık ‘ötekileştirdiğin’ her şey senin düşmanındır ve düşman, her yerdedir! Paranoyak beyinler, daha çok simgeler ve simgeleri yorumlama yoluyla düşünürler.
Böyle bir halet-i ruhiyede rasyonel düşünceye yer yoktur!

Üniversitenin girişine aslan ve kartal figürlü bir heykel yapılıyor.
‘Makbul vatandaş’ ideolojisiyle iğdiş edilmiş beyinler, bu şekillerin Ermenistan Devlet Armasına benzediğini ve buradan kaldırılmasını istiyorlar.
Hani dedik ya, paranoyak beyinlerin imgelem dünyasında ötekileştirilen herkes düşmandır ve simgeler üzerinden düşünür; işte bu kartal ve aslan figürüyle Ermenistan armasını özdeşleştiriyorlar.

O halde düşmanın armasının burada işi ne?
Tepkiler üzerine rektör de bu soruyu kendine sormuş olmalı ki, heykelleri olduğu yerden söktürüp depoya kaldırtıyor!

Türkiye’deki resmi ideolojinin abuk subukları bu paranoyayla sınırlı değil. Resmi ideoloji kişide öyle şartlanma yaratıyor ki, kişinin kendisi varlığını, meşruiyetini resmi ideolojide aramak zorunda kalıyor. Örneğin emekliler, işçiler, köylüler, tüketiciler sosyo-ekonomik bir hak talebi için yürüdüklerinde ortalık Türk bayraklarından geçilmiyor.
Neden?
Birincisi, bu toplum devletten korkuyor!
İkincisi, bu toplum devlet merkezli bir zihniyetin, resmi ideolojinin kıskacıyla boğuluyor.

Resmi ideoloji, kişinin dayanağı oluyor; kişi haklı ve doğruluğunun bir kanıtı olarak resmi ideolojiyi gösteriyor. Resmi ideolojiyi referans göstermek, bir başka paranoyaya işarettir.
Tıpkı bu heykeli yapan Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Atanas Karaçoban gibi.

Heykelinin kaldırılmasında üzüntü duyan Karaçoban, “Keşke önce bana sorsalardı. Heykelimin uzaktan yakından öyle bir armayla alakası yok. Ben Türk’üm ve Atatürk milliyetçisi bir insanım” demiş.

Türk ve Atatürk milliyetçisi bir insan hiç böyle şey yapar mıymış?
Bir sanatçının sanatı için verdiği referansa bakar mısınız?
Utanç verici bir durum!
Bir sanat eseri Atatürk milliyetçiliği kriterlerine uymazsa, o sanat eseri sayılmaz mı?

Karaçoban, bir Atatürk milliyetçisi olarak, ona yakışan şu açıklamayı da ilave etmiş: Aslan ve Kartal Türklerin simgesi ve isimleridir”

E, isimler Türkçe olunca o hayvanlar da Türk uyruklu mu oluyor?
Aslan ve kartalın başka dillerde de karşılıkları, adları yok mu?
Karaçoban herhalde bu iki hayvanın adlarının eski Türkçede olduğu gibi bugünde kullanıldığını kastediyor ama bunun konumuzla ne ilgisi var?

Aslan ve kartalın Türk simgesi olmasına gelince; hani paranoya dedik ya, devam ediyor!
Çift başlı kartal figürü (veya kartal figürü) yalnız Türklerde değil Sümerlerde, Asurlularda, Sasanilerde ve Bizanslılarda da var. Bugün bazı devletlerin bayraklarında da yer alıyor.
Aslan simgesini kullanan imparatorluklar var.
Aslan, kartal birer güç simgeleridir.

Eğer bir imparatorluk, örneğin tavşan simgesini kullansaydı, onunla dalga geçilirdi değil mi?
Bu simgeler kimsenin babasının malı değil!

Burası üniversite öyle mi?
Maalesef Türkiye’de üniversiteler genel olarak hala resmi ideolojinin aygıtları gibi çalışıyor!
Ne utanç verici bir durum!
Akademik ve bilimsel özgürlük hak getire!
Sanatın ve sanatçının içine düşürüldüğü durumlara bakar mısınız?

“Deniz Kızı”, “Venüs”, “Tanrıça Artemis” gibi heykellere bakan birisi, onlarda yalnızca kadın bedeni görüyorsa, bu kapasitedeki bir beyin de kartal, aslan figürlerinden Ermeni Devleti’nin armasını görür.

Heykelleri kırın!
Yasaklayın!
Kırmızı-yeşil-sarı Kürtlerin; mavi, Yunanlıların; kırmızı-sarı-turuncu Ermenilerin bayrak renkleridir, derhal bu renklerin bir araya getirişlerini de yasaklayın!

Böyle paranoyak bir yapıda sanat ne kadar, nasıl üretilir?
Böyle bir ülkede heykelcilik denilince yalnızca Atatürk heykelleri anlaşılıyor.
Böyle bir ülkede estetik bilincin gelişmesine, kültürel rafineleşmeye izin verilmiyor.
Böyle ülkede sanatın içine tükürülüyor!
Sanatın içine tükürenin çapsızlığını biliyoruz, ondan da ancak o davranış beklenir. Peki, siz üniversite değil misiniz? Bu nasıl akademisyenlik?
Milliyetçiliğin, dinciliğin hastalıklı halleriyle ömrümüzü tüketiyoruz!

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank