content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 May

Hikaye Devam Ediyor: Hayat Köprülere Benziyordu

Son aylarda kendiyle hesaplaşması en üst boyuttaydı. Günlerdir huzursuzdu…
Yanıt verdiği her soru, yeni soruları beraberinde getiriyordu. Sorduğu soruya verdiği her yanıt ve yeniden sorduğu her soru, içindeki sıkıntıyı daha da büyütüyordu.
“Lanet olası” dedi, ”Sorumlusu kendinsin, yaşattığın her acının, yaşadığın her acının.” Yolun sonuna geldiğini düşünüyordu. Ne olacaktı ki, aynı şeyleri dönüp dönüp yeniden yaşıyordu.
Bu gece bir şeyler olacaktı. Öyle hissediyordu. Çekilmez oluyordu hayatı…
Gittikçe yüreği daha çok sıkışıyordu. Hep aynı soruyu soruyordu.
Ne olacak? Nereye kadar devam edecek? Ha bugün ha yarın? Ne fark edecekti?
Yanıtı üç harfliydi. Hiç!

***
Sevişmeleri bile anlamsızdı, sohbetlerde… Her gece aynı şeyleri yaşamaktan bıkmıştı.
Her gece ayrı biri… Her gece ayrı bir arayış… Farklı bir tene dokunmak, farklı biriyle konuşmak… Hiçleştiriyordu, gittikçe kendisini… Anlamsızlaşıyordu, anlamlı olan şeyleri bile…

***
Gecenin bir yarısıydı, kararını verdi, dışarı çıkacaktı.
Hızlıca giyindi. Paltosunu eline aldı, kapıyı çekti ve çıktı.
Hava kurşun gibiydi. Bir kadının tüm özelliklerini taşıyan İstanbul, bu gece çok soğuktu ve ürkücüydü.
Hava zifiri karanlıktı. Ayın önünde kara bulutlar dolaşıyordu. “Aynı yüreğim gibi” dedi. Dışarısı ne çok içini yansıtıyordu, bu gece…
Biliyordu bişeyler olacaktı… Ne olabilirdi ki? “Hiçliğin dışında başka bir şey mi var” dedi kendi kendine…
Soğuk hava, ürkütücü karanlıkla birleşince insanı daha çok titretiyordu.

***
Paltosunu acemi bir çocuk gibi giyinmeye çalıştı.
Zorlandı… Hem yürüyor hem de paltosunu giymeye çalışıyordu.
Kendisinden ürktü… Hızla yürüyordu, sanki bir yere geç kalmış gibi…
Nereye gittiğini bile bilmeden.
Ayakları kendisini nereye götürürse oraya kadar yürüyecekti.
Hedef yoktu.. Rahatladı… Hedef olmayınca hafifliyordu. Çünkü, hedeflerin içinde kayboluyordu.

***
Ürkütücü bir karanlık, soğukla birleşince daha da korktu. Titredi…
Sigarasını çıkardı cebinden. Çakmağını aradı, buldu. Telaşa kapılmıştı, “çakmağımı unuttum” diye. Çakmağını bulunca sevindi..
Sigarasından içine çekeceği dumana çok ihtiyacı vardı.
Karanlıkta sigarasını yaktı. Kısa bir aydınlık iyi geldi.
Sigarasından derin bir nefes aldı.
Taaaa ciğerlerine kadar çekti. Şu meret de ne güzel bir şeydi. Ciğerlerine girdiğini hissettiğinde dumanı, rahatladı.
Burnundan ve ağzından dumanları karanlık havaya doğru savururken, “duman gibiyiz” dedi.

***
Elini beline attı, yerinde duruyordu. Yatarken yastığın altında, salonda minderin altında, banyoda, tuvalette bile yanında.. Hiç terk etmemişti. En sadık dostuydu.
Ta gençliğinden beri belinde taşıdığı Fransız 10’lusunun soğuk namlusuna doğru elini uzattı.
Bir arkadaş ve dost gibiydiler. Ne çok badireler atlamışlardı. Ne çok ölümden dönmüş, ne çok ölümle tanışmışlardı. Ne pusulardan beraber çıkmışlardı. Ne çok can yakmışlar ne çok canları yanmıştı. Tebessüm etti… Güvende hissetti kendini.

***
Soğuk hava ile korkusu birleştikçe daha da korkuyordu. Bu sefer kendinden korkuyordu.
Yürüyordu, ne yapacağını bilmeden…
Birden durdu. Bir köprünün başındaydı. Ne zaman gelmişti?
Ayakları neden köprüye getirmişti kendini..
Köprüye baktı ve “Hayatımız gibi” dedi.
Köprünün başını doğumuna benzetti. Çıkışını ise ölüme…
Yürüdüğü yolu da hayata…
Soğuk bir kış akşamında doğumu geldi aklına…
Neyse diyerek yeniden köprüye döndü.
Hiç düşünmemişti halbuki, köprülerin hayat gibi olduğunu…
Köprüden adım atarken tereddüt etti.
Kimse doğumunu tercih etmiyordu ama köprüden atım atmayı kendi tercih edebilirdi,
çıkışı da…

***
Yürümeye başladı. Hava karanlıktı, soğuk ise içine işliyordu.
Paltonun yakalarını daha çok kaldırdı. Kafasını yakalarının arasına gömdü.
Tebessüm etti. Sanki verilmiş bir görevi yerine getirmeye gider gibi…
Biraz sonra avını yakalayacak ve işini görecek gibi…

***
Köprünün ortasından sağlı sollu araçlar geçiyordu.
Ne araçların umurundaydı nede araçlar kendisinin…
Köprüden aşağı baktı.. Karanlık… “Ölüm gibi” dedi ve devam etti: “Ölünecekse böyle bir havada ölmeli insan.” Ürktü, kendiyle yaptığı konuşmadan…
Ölüm, zifiri karanlık ve soğuk… Üçü bir arada olunca daha da üşüdü… Hem de sıtmaya tutulmuş gibi.

***
Tam köprünün ortasında duruyordu.
Ne ileriye ne geriye gidebiliyordu. Kilitlenmişti… Aklı sorularla boğuşuyor ve yanıtları ardı ardına geliyordu.
Günlerdir tartıştığı ve nihayet karar verebildiği bir şeyi yapacaktı.
“O kadar cesaretli misin?” dedi kendi kendine.
Halbuki ne çok canlar yakmışş ne çok canı yanmıştı.
Ne çok hayatlara son vermişti.
Sonra eli beline gitti. Yaklaşık 30 yıldır taşıdığı silahına dokundu, belinden çıkardı. Namlusuna kurşunu sürdü.
Kabzasından sıkıca tuttu. Sanki elinden düşecek gibi…
Titrediğini hissetti. Halbuki ne çok alışkındı, kabzasından tutarak verilen görevi yerine getirmeye…

***
Kaldırdı başına dayadı ve bekledi…
Ayın önündeki kara bulutlar dağılıyordu…
Ay yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Karanlık ise yavaş yavaş kayboluyordu.
O ise bekiyordu. Tetiğe doğru gitti eli… Bekledi..
Hayatını düşündü…
Nasıl buraya gelmişti?
Doğumuna kendisi karar vermemişti ama sonuna kendisi karar verecekti.
Tanrı’ya bırakmayacaktı köprüden çıkış kararını…

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank