content
19 Şub

Hadi Gelin, Şimdi Çözün!

Bir sorunu çözmek için, öncelikle o sorunun ne olduğunu, bilâhare neden kaynaklandığını, nasıl başladığını ve nihayet ne aşamaya geldiğini bilmek, görmek, anlamak gerekir. Yani, örneğin hastalığı tedavi etmek için ilk adım, doğru teşhistir ve şarttır, aksi asla düşünülemez. Kalp hastasına grip tedavisi uygularsanız, hastalığı daha da derinleştirir, boyutlandırırsınız. Hatta, bu hastalığın teşhisini bir şekilde doğru dahi yapmış olsanız, eğer teşhisiniz az da olsa gecikmiş ise, sonuçta yine maalesef ki makus talihinizle baş başa kalır, hüsrana uğrarsınız. Aynen, 35 yıldır halen bir türlü doğru teşhis konamayan/konulamayan “Kürt sorunu” denilen bu sorunda olduğu gibi…  

Bakın, yıllardır gündemde olan, özellikle son 2-3 yıldır tamamen gündeme yerleşen bu sorun ile ilgili hemen hemen her kafadan bir ses çıkıyor. Genellikle akordu bozuk, eğitimsiz, terbiye görmemiş bu çatlak sesler nedeniyle 35 yıllık bu sorunda bugün, amiyane tabirle, at izi it izine karışmış görünüyor.

Bin defa yazdım, çizdim, bir kez daha “den den” diyorum.

PKK, “Marksist-Leninist bir Kürdistan” amacı ile kuruldu, dağa çıktı, eline silah aldı. Yıllarca ülkeyi bölmeye çalıştı, “Şimdi bundan vazgeçtim” diyor, kuruluş amacını teyit edercesine. Sorun, bölücülük sorunuydu başından beri. Eğer siz anlayabilseydiniz!

Öcalan, yakalandıktan sonra strateji değişikliğine gitti ister istemez ve “Barış-kardeşlik, haklar-hukuklar” demeye başladı, sizler de hemen inandınız/inanmış gibi göründünüz. Çünkü, ya saftınız, ya da oldukça kurnaz!

Şimdi ne diyor Öcalan; “Önce beni serbest bırakın, sonra Demokratik Özerklik”. Peki, şimdi anladınız mı sorunu ve geldiği aşamayı!

Hani barış ve kardeşlik, hani kültürel haklar, anadil, vs. vs., sorarım size nerede kaldı?

Baksana, “Tamam kardeşim konuş” dedin, Türkiye genelinde anadilde eğitim istedi.

“Tamam kardeşim, al sana Kürtçe TV” dedin, karşı çıktı, O yine ROJ TV’yi izlemeye devam etti.

“Tamam kardeşim, al sana Kürtçe tabela” dedin, sanki okuyup dağdan ineceklerdi, yönlerini bulacaklardı! Oysa, otobüsün üzerinde, davulla zurnayla, zafer işaretleriyle Habur’dan girdiler. Doğru ya; ha ordan, ha burdan…

Elini verdin, kolunu da istediler, istemeye de devam edecekler, artık geri de alamazsın, açıldın bir kere...

15 Şubat 1999”…

Bu tarih, Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirildiği tarih. Örgütün, ROJ TV vasıtasıyla verdiği talimatlar doğrultusunda, örgüt yandaşları tarafından, büyük çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere 270’e yakın araç yakıldı Türkiye’de. Basından “tıs” yok. Dile kolay; 270 araç, say say bitmez.

Niye yakıldı? Bu araçlar kimin? Suç varsa bile, araç sahibi bu insanların suçu ne? Hani, barış, kardeşlik! Hani nerede, kültürel hak talepleri! Hepsi baştan beri bahaneydi aslında, ama tabi eğer siz anlayabilseydiniz!

15 Şubat 2011 tarihi, uluslararası komplonun 12. yıldönümüymüş de ondan yakılmış bunca araç, yani bir nevi protestoymuş bu terör. Protesto!

Bak, PKK’nın Öcalan’dan sonraki en önde ismi Murat Karayılan, bu anlamlı(!) gün için ne diyor. Önce, can kulağıyla olmasa bile bir dinle, sonra biraz anlamaya çalış, hasbelkader bunu becerebilirsen eğer.

Komplonun 13. yılında hedefimiz; önder Apo'nun özgürlüğü ve Özerk Kürdistan’dır. Önümüzdeki yıl final yılıdır, hamle yılıdır. Hiçbir güç bu yürüyüşümüzü engelleyemez” diyor Karayılan.

Şimdi anladınız mı sorunu ve geldiği/getirdiğiniz aşamayı?

Karayılan’a ait bu oldukça uzun ve karmaşık (!) iki satırdan, eğer halâ bir şey anlayamadıysanız, ki doğaldır, hadi bunu size dört kelimeyle ve adeta hap mahiyetinde özetleyeyim.

Birincisi; “Apo’ya Özgürlük”. Bu birincisiydi ve şarttı. Unutmayın ilkiydi, yani birincisi…

“Özerk Kürdistan” ise; bu da ikincisiydi, yani sonuncusu…

Peki, şimdi anlayabildiniz mi, algılayıp, idrak edebildiniz mi, 35 yıldır süregelen ve adına “Kürt Sorunu” dediğiniz bu sorunu?

Eğer halâ anlayamadıysanız, özellikle siz, maaşlı, ödenekli, dönekli, ihaleli, gazete köşeli, televizyon ekranlı, tiyatro sahneli, taşeron mahiyetli malum adamlar, yani siz “Akil Adamlar”, sırf sizler için bakın tekrar tekrar, bıkmadan, yılmadan, usanmadan, sadece ve sadece sizler için, bir kez daha koyuyorum o mübarek iki hecelik “DEN DEN”i. 

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank