content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 Haz

De’ Facto Mütegallibe ve Dâhili Bedhahlar (III)

BÜTÜN DÜNYA İŞGAL VE TASALLUT ALTINDA

Kaldı ki, memleketin ısrarla bölünmek istendiği, ayrışmanın teşvik edildiği, himaye gördüğü bir ortamda; Mutlak Milliyetçi olması gereken hareket partisi ve CHP tarafından, en azından Kraliçenin eğitim tezgâhında (exeter) dokunmamış hakiki ve halis bir Türk’ün aday gösterilmesi beklenirdi. Öneri, geniş halk kitleleri ile namuslu-dürüst, onur ve erdem sahibi yurttaşlar arasında büyük hayal kırıklığı yaratmıştır. Kalıplarına, makam ve mürüvvetlerine yazık, kahrı gazap olsunlar…     

Böylece CHP, MHP, AKP ve diğerlerinin tek vücut ve yekvücut oldukları sübut etti

En kör pencereden bakıldığında bile; Öteden beri sürüp gelen Doğu Türkistan jenosidi, SSCB hinterlandında 20 yıldır vaki bağımsızlık komedisi ile sırasıyla Çeçenistan, Afganistan, Kıbrıs, Bosna-Hersek, Azerbaycan/Karabağ, Irak, Libya, Sudan, Suriye ve nihayet Ukrayna!.. İslâm’ın yasaklandığı bazı Afrika ülkelerinden tutun, en alçakça, haince ve kalleşçe katliam ve soykırımların sürdüğü Musul Vilâyeti; Kahir ekseriyeti Türk ve Müslüman coğrafya da bu insanlık dışı işgal, tasallut, soygun, vurgun, vahşi saldırılar hüküm sürüyor. Kötüler, pislikler, hırsız, yolsuz, din tüccarları ve siyaset simsarları her yerde…

İnsanlık; Adalet, huzur, hukuk ve barış iklimi Türkiye’den medet bekliyor!..

Oysa Türkiye hükümeti’nin aynı dönemde, insanlık, evrensel barış ve ticaret adına iş gören diplomatları Musul’da esir alınabiliyor, TIR Şoförleri gasp edilip tutuklanıyor. Ama ne büyük bir utanç, hicap ve yüzkarası bu!.. Mes’ul, mütehakkim ve mütegallipler, her ağızlarını açtıklarında ‘Yeni Osmanlı’ nam bir söylem ortaya koyarlar. Fakat Osmanlı’nın evvel ve ahiri dâhil 2250 yıllık (TSK tarihi baz alınmıştır) tarihinde böyle bir korkaklık, miskinlik ve utanç yoktur. Bunlar Osmanlı’nın: “İstersen ülkende ve dünyada Sulh-ü Salâh; Hazır ol her daim cenge ve asla cengâver olmaktan beri durma sakın!” kuralının farkında ve idrakinde değiller. Üstelik giderek bütün dünyayı saran fitne, tefrika, Türk ve İslâm düşmanlığını da göremezler.

Bizde gaflet, dalâlet ve hıyanet; Başta muhalefet olmak üzere her yanı sarmış, tarihi düstur olan ‘Hak yolunda, Millet hizmetinde, rıza-i İlâhi uğruna halk için çalışacak’ Namuslu, dürüst, imanlı, ilimli, şuurlu, lâik ve demokrat insan kalmamıştır.

Bu sebeple olsa gerektir: Memlekette ve ekseri dünyada Hakkaniyet, Adalet, Ahlâk, Özgürlük, Eşitlik, Demokrasi, Cumhuriyet ve Bağımsızlık tebahur etmiş (buharlaşmış) ve içi boş sözler ile anlamsız söylemlerde ‘damı tenvir’ olunmaya başlanmıştır…

Hani yukarda bahsetmiştik, 1960’a kadar dünyanın başkenti Washington diye…

İşte 1960’dan itibaren bütün veçheleri ile yerleşen ve ahtapotun kolları gibi bütün dünya ülke ve rejimleri içinde kök salan “haram, çalıntı, gasp ve irtikaptan ibaret sermaye” son başkentini de terk ederek seyyalleşti. Şimdi sermayenin, dünya soyguncuları, evrensel gladyo, yerel mafya ve profesyonel soyguncu-vurguncuların; Daha doğru bir deyişle şimdi adına “küreselleşme” denilen kalleş sülük- adi kene, kan emici vampir ve ahtapotların nerede toplaştıklarını, konuşlandıklarını kimse bilmiyor.

KÖTÜLÜK HER YERDE…

İliklerine kadar soyulan, aldatılan, kandırılan, bütün değerleri yozlaştırılan, din, ilke, ülke ve imandan uzaklaştırılan, haymatlos karakterli, sanal sınırlı çete devletlerin en yaygın söylemi:, “Yeni Demokrasi, İleri Demokrasi, İnsan Hakları, Adalet ve Evrensel Hukuk” olup; Ancak Deccal tarafından ifa edilebilecek güçte, devasa kötülük projelerinin adına da “açılım” denilmektedir. Çok iyi görülüp, iyice bilinmiş ve anlaşılmıştı ki, bunların tamamı (merkezi bir güç paterni tarafından sevk ve idare edilen) yalan-talan, nitelikli sahtekârlık, organize soygun, vurgun düzeninin; Ekserisi din tüccarı, insanlık düşmanı idarelerin marifetidir.

Yani günümüzde “yenidünya düzeni, yeni/ileri demokrasi, özelleştirme, halka açma, küreselleştirme denilen kan emici kene ya da vampir (vahşi kapitalizm, irinsel emperyalizm, salt çıkara dayalı yalan/talan) düzeni’nin hâkim unsur haline gelmesi ile başta Musevi, İsevi ve İslâmi toplumlar tekrar ortaçağın ilkel.; Adaletsiz, hukuksuz, muzlim, karanlık kâbusları, iğrenç kaprisleri ve kalleş dehlizlerin lâğımına sürüklenmiş bulunmaktadırlar...   

Bu rejimde insanlığın % 99.9’u iliklerine kadar sömürülmekte; Geriye kalan binde bir, tam bir refah patlaması içinde deli domuzlar gibi çılgınca yaşamakta, dünya rantının pastasını tek başına yemekte ve geri kalanların ıstırap, hastalık, sefalet, mutsuzluk, onursuzluk, esaret, açlık ve susuzluktan ölümleri de dâhil olmak üzere; Binlerce yılda gelişen tüm iyilik, erdem ve insani değerlerinin sistematik olarak ve kasıtla imhasına çalışmaktadırlar. 

Şüphesiz bu bir illet, pis bir hastalık, insanlığın üstüne çökmüş felâket ve rezilliktir.

Dünya çapında genel bir analiz yapıldığında; Malum ve menfur fetret devrinin bütün melânetleri uygulamada açıkça görülür. Dönemin yalancı-talancı, bağnaz, katı ve fanatik Ebu Lehep’leri, Ebu Cehil’leri, Mugire ve Abdullah Bin Sebe’leri milletlerin idaresini sinsice ele geçirerek, “olağan ve doğal mecraında seyreden sühûl, sakin ve barışçı devletleri” adeta birer çete devleti haline getirmişlerdir.

Devamı>>> Meselâ şu vahim hallere ve korkunç örneklere bir bakın:   

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank