content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

29 Ağu

Cuhuriyet’in Savcıları

Cumhuriyet’in “Müdde-i Umum’larını”, Gazi Mareşal Mustafa Kemâl Atatürk, dünya da ilk ve tek olan “Cumhuriyet Savcısı” unvanı ile şereflendirdi. Ve, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhuriyet Savcılarına şöyle hitap ederek, emanet ve vasiyette bulundu:    “Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz kimse yoktur… Kendilerini kimsesiz görenlerin, yanlarında her an haklarını aramakla, korumakla görevli Cumhuriyet Savcıları bulunduğunu asla unutmamaları ve bundan emin olmaları gerekir.

Her uygar devlette olduğu gibi, muasır Türkiye Cumhuriyeti Adalet teşkilâtında da, Cumhuriyet Savcıları çok yüksek ve son derece önemli bir görev ve makamın temsilcileridir.

Çünkü, Türk inkılâbı, çağımızda uluslara yaşama ve yükselme yeteneğini veren, en son ve en uygar ilkelerinin bir ifadesi ve Türk Ulusunun büyük fedakârlıklarıyla sürdürülen ve kazanılan çok büyük mücadelesinin eseridir.

Cumhuriyet Savcılarımızın, Türk inkılâbının icapları etrafında, en kıskanç ve uzakları gören hassas nöbetçiler olmaları, asıl görevleridir. Cumhuriyet, Türk halkının kaderini yıllarca hastalıklı ve korkunç gelenekleriyle, zulüm baskı kan ve yangınları içinde sürükleyen saltanat ve hilâfet tarihini yıktı. Bu mücadelenin asıl amaçlarından biri de, zayıf olanları, despot, kötü ve zorbaların baskısından ve entrikacıların âleti olmaktan kurtarmak ve ulusu kendi kaderine sahip kılmaktır. Bu uğurda yılmaz ve kesin kararlı inkılâp, Türk ulusunun yaradılıştan gelen yeteneğinin gelişmesi ve artırılması için gereken zemini hazırlayarak hızla ilerlemektedir.

Bütün düşüncelerin üzerinde olan insan hakları, kamu hukuku ve kamu yararının korunmasının, devlet ve hükümet gücünün mutlaka hakkaniyet, eşitlik ve adaletle sağlanması ve korunmasıyla mümkün olabileceğini önemle hatırlatırım.

Cumhuriyette devlet ve hükümet gücü, Millet iradesi ve ulusal egemenliğin en kesin ve en temel ifadesi ve görünümüdür. Türk kanunlarına dayanan bu yetki; Hak ve adaletin gücüne engel olacak küçük bir girişimin dahi,  ulusun egemenlik hakkına saldırı olarak değerlendirip, buna yeltenenlerin mutlaka mahkeme huzuruna çıkarılmasını talep ederim.

Özgürlüğü ve yasaları bir alet gibi öne sürerek, milletin en küçük bir yararını dahi tehlikeye atma hakkına hiç kimse sahip değildir. Zira devlet halinde hayat süren, medeni milletlerde, özgürlük, adalet ve hukuk ulusun emrindedir; Yüksek yararlarının gerektirdiği şekilde genişletilir, sınırlanır ve belirlenir.

Yakın tarihimizde ve eski zamanlarda, din’lerin, zorba hükümdarlar, rahipler ve çıkar unsurlarının elinde baskı aracı olması gibi bir hale, çağımızda kesinlikle izin verilemez ve hoş görülemez. Türk inkılâbına karşı koyan muhalefetin özgürlük ve yasadan yararlanmaya hakkı yoktur. Bireyin değil, bireylerin tamamını ifade eden toplumun ve devletin yararı her düşünce ve kaygıdan önce gelir. Sınırsız hak, kişisel ikbal, hürriyet ve çıkarları peşinde koşanlar, kendi menfur emellerini, yararlarını ulusun yüksek menfaat ve özgürlüğünden üstün tutanlardır. Oysa ki sınırsız kişisel hak ve özgürlükler, kişisel çıkarlar, uygar ve düzenli toplumları, devletleri yıkarak anarşiyi ve çoğunlukla da zorbalığı yaratır.

Anarşi ve zorbalık, doğrunun yanlışa, zayıfın güçlüye yenilmesi sonucunu doğurur.

Uygar milletlerde, kanun ve özgürlük, yüksek milli menfaatlerin korunması amacıyla düzenlenir ve kabul edilir. Çağdaş devlet kurmaya ve bu kuruluştan yararlanmaya karar veren toplumlarda, bu kesin bir şart ve zorunluluktur. Fert yok, millet vardır.

Zorbalık, despotluk ve monarşiyle yönetilen ülkelerde, kanun ve özgürlük, (hürriyet, adalet ve hukuk) bir kişinin veya sınıfın emellerini sağlamaya yarayan bir araç olur. Göçebe ve ilkel topluluklarda toplum değil kişinin çıkarları vardır.

Her hal-i kârda kimsesiz bireyin, kimsesi devlettir.

Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz birey yoktur.

Cumhuriyet, böyle bir kavramı asla kabul etmez.

İnsan hakları, eşitlik, adalet ve hukuk, milli kanunlarımızın teminatı altındadır.

Güçsüz ve kimsesizlerin yardımcısı devlet ve devletin kamu hukuku temsilcileri Cumhuriyet Savcılarıdır. Zayıf ama haklı, iyi, doğru ve dürüst, namuskâr olanların en güçlü durumda olmaları, adliyemizin en belirgin görevi, yegâne özelliği, hedef ve ülküsüdür.

Cumhuriyet, Adalet ve hukukun yükselmesini yüce bir onur meselesi saydıklarından hiç kuşku duymadığım çalışma arkadaşlarıma bu onurlu görev alanında mutlak ve muhakkak olan başarılarını coşkuyla dilerim” (Gazi M. Kemâl Atatürk, Cumhuriyet Savcılarına Sesleniş, 9 Ekim 1925)

Günümüz Cumhuriyet Savcıları, adalet, hukuk, emniyet (güvenlik) mensupları; Hâkim, Avukat, Polis ve Asker kişilere önemle ve özellikle hatırlatılır.   

ÇÜNKÜ!..

Günümüzde namuslu, dürüst, cesur, insan’a, özgürlük ve bilim’e saygılı gazeteci-yazar kalmadığı; Objektif ve tarafsız araştırmacıların nesilleri tükendiği için; Artık Türk Cumhuriyeti yurttaşları doğru habercilik ve tarafsız yorumculuğa hasret!..

Dördüncü kuvvet (basın-medya) acze düştü, işgal edildi ve dumura uğradı.

Beşinci kuvvet (sivil toplum) imha, bu nam altında bedhahlar ihya ve ihata edildi.

Gazetecilik mesleğine inşaatçı, petrolcü, hırdavatçı, marketçi ve bilumum müteahhit ve taşeronları sokan; Gazeteciliği bir adalet, fazilet ve doğruluğun, dürüstlüğün miyarı meslek olmaktan çıkartan siyasi mevtaların yedi göbek soyları ve yaşayan soytarıları kahrolsun.    

Siyaseti, şahsi ikballerine alet edecek kadar alçak, şerefsiz, soysuz ve küstah sergerde zihniyetler karşısında vatandaş “haber alma, hakikati öğrenme ve doğruları bilme” hakkından mahrum kaldı. Medya sahasında saman, sahibinin sesi, ustalaşan uşaklar ve dezenformasyon amaçlı kirli-kârlı manipülâsyondan geçilmiyor. Ayıp, ayıp… İnsanlığı menfaatle değişen ve önlerine atılan bir kemiğe mukabil kırk takla atmaya amade sözde gazeteciler kahrolsun..

Bu iğrenç yasal düzenlemeyi acilen ve derhal iptal ederek; Basın yoluyla işlenen faili malum cinayetler, alet olmalar, hedef göstermeler, haksız rekabet ve medyatik şike’den tutun her türlü yozlaşma, çürüme ve ahlâksızlığa yardım ve yataklığa neden; Mevcut ve mer’i basın kanunlarını değiştirmeyen hükümetin kulağına küpe olsun!..

Bu vesileyle AKP, idare sanatının bir adalet ve hukuk faciası olduğunu;

Hüküm’ün “hikmet” i zorunlu kıldığını Cumhuriyet Savcıları, Hâkim ve Avukatlar bilsin. Genel veya bireysel, her ne hal ve şartta olursa olsun millet memurları, adalet, hukuk mensupları, askerler ve polisler; Evrensel hukuk, mutlak doğruluk, eşitlik, dürüstlük, Türk, İnsan ve Müslüman olmanın zorunlu kıldığı hakkaniyet ilkesinden asla taviz vermesin.  

Bu vatanın gerçek sahipleri: “Haklıların güçlülüğünün meşru; Haksız, despot, zalim ve hırsızların gücünün gayrimeşru” olduğunu bilsin. Ve yine bilsin ki; İyi insan, onurlu, sorumlu iyi vatandaş, ödül umudu ya da ceza korkusu olmaksızın iyidir. İnsan yalnız yaptığı kötülükten değil, yapabildiği halde yapmadığı iyilikten de sorumludur. Savcılar bunu da takip etmelidir!..

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank