content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

08 May

Çok Kabîh Hareketler

Hatalar biz kullara mahsustur ve kusursuz olamayacağımızı da çok iyi biliyoruz. Ama -etkisi esas alınarak- meslek erbabına göre kategorize edilirse, en tehlikeli olanı hukukçuların kusurlarıdır.

Bir ülkede, bir toplumda sağlık, eğitim, imar, seyahat kısacası her şey ancak adam akıllı bir hukuk sistemiyle anlam kazanır. Önce bunlar hukuka uygun düzenlenir, sonra muhtemel sorunlar yine hukuk üzerinden giderilir.

Sağlığımızla ilgili olumsuz bir durum hukuk eliyle düzeltilebilir. Eğitimimizle ilgili oluşan veya oluşacak olan bir sıkıntı hukukla giderilebilir. Keza imar durumu, seyahat vb konularda karşılaşacağımız sorunları da hukuk yoluyla giderebilmemiz söz konusu olabilmektedir.

Bu sebeple hukukun çarpıklıktan, adaletsizlikten arındırılmasının oluşturduğu pozitif durum bütün topluma sirayet eder. Ama unutmayalı ki, hukuktaki çarpıklıklar her alanda vatandaşta büyük olumsuzluklara da sebebiyet verir.

Yüksek yargının emekli başsavcısı Sabih KANADOĞLU bundan birkaç önceki yazıma da konu olmuştu. O zaman yazının başlığını ‘Çok Kâbih Hareketler’ demediğime hayıflanmıştım da bu fırsatı kaçırdığıma üzülen dostuma, “merak etme, bu KANADOĞLU daha çok ‘kâbih hareketler’le karşımıza çıkar” demiştim. Çünkü biliyorum ki özgürlüklerle ilgili gelişmeler, çalışmalar olduğunda başta Sayın KANADOĞLU olmak üzere baskıcı anlayışın diğer temsilcileri konuşacaklar. Onlar konuştukça “hareketler”de de artış olacak.

Gerçekten de Sayın KANADOĞLU yaptığı bu son açıklamayla bizi yanıltmadı ve fazla bekletmediği gibi mezkur açıklamasıyla yazımıza bu başlığı kazandırmış oldu.

Bir hukukçu, yüksek yargı mensubu biri hata yapınca görüntüsü Fizan'da, etkisi Kaf Dağı’nın ötelerinde bile hissedilir. Aslında ben KANADOĞLU’nun açıklamalarına ‘hata’ diyorsam, hakikaten hata olduğundan değil, eski bir başsavcıya olan hürmettendir. Yoksa kendilerinin devirdiği çamlardan değil, ülkenin gelişmesinin önüne koyduğu takozlardan söz ediyorum.

Uygar dünyada hukukçular ülkelerinin ilerlemesine, gelişmesine, çağdaşlaşmasına önayak olurlar. Çağın koşullarına göre yorumlarını ülke insanlarının lehine, yararına yaparlar. Bizde ise KANADOĞLU gibileri çağı yakalayamadıkları için gerici yorumlarla ülke ve vatandaşı zor durumda bırakabiliyorlar.

Son birkaç yıl içinde ülkede ne zaman özgürlüklere yönelik bir çalışma başlatılmışsa, KANADOĞLU eline baltayı alıp buna hasar vermeye gayret etmiştir.

Önce cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, sonra anayasa referandumunda, şimdi de iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle TBMM’nin öncülüğünde anayasanın tamamen değiştirilmesine itirazı olmuş KANADOĞLU’nun;

Değiştiremezsiniz!

Evet,

TBMM üyeleri olarak “SİZ” değiştiremezsiniz.

“Anayasayı değiştirmek anayasaya aykırı”ymış!

KANADOĞLU bundan önce yine bir ADD şubesinde yaptığı konuşmada, yeni bir anayasanın yapılabileceğini, bunun gerekli olduğunu ifade etmişti ancak, ortamın uygun olmadığını eklemeyi de ihmal etmemişti. Yani "ortam müsait olsa hay hay" anayasa yapılabilirdi. Bakalım KANADOĞLU o zaman ne buyurmuştu;

Denizli ADD şubesinde yaptığı konuşmasında anayasa kitabını göstererek;

''Peki, bu Allah'ın kelamı mı? Bunu değiştirmek mümkün değil mi?'' diye sormuş ve “hayır” cevabını vermişti. Yani anayasa Allah kelamı olmadığı için değiştirilebiliyormuş. Ama o zaman “ülkede atmosfer/ortam müsait değil” diye “anayasa yapılmamalı”yı eklemişti.

Aynı KANADOĞLU şimdilerde bir başka telden çalıyor. Eski başsavcı hareketlerini gittikçe kâbihleştiriyor, çirkinleştiriyor. Başlığa ÇOK KÂBİH HAREKETLER dememizin sebebi de bu zaten.

Neymiş?

Anayasayı bu meclis ve hükümet değiştiremezmiş!

Eskişehir'de Atatürkçü Düşünce Derneği'nin (ADD) düzenlediği bir toplantıda konuşan Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı Sabih KANADOĞLU, yeni anayasa hazırlıklarına karşı çıkarak "mevcut 1980 anayasasının bugünkü TBMM, yürütme ve yargının meşruiyeti olduğunu ve herkesin bu anayasaya sadık kalma zorunluluğu bulunduğunu" ileri sürerek sözü “yeni anayasa yapılamaz” demeye getirmiş.

KANADOĞLU şöyle buyurmuş:

"Milletvekilleri Anayasa'nın 81. maddesine göre yemin ederek göreve başlarlar. O andın metninde doğrudan doğruya anayasaya 'sadakatten ayrılmayacağına' diye yemin vardır. Bu anayasaya yemin ederek göreve başlayan ve seçimi kazandığı için temsil kabiliyeti olduğunu söyleyen iktidar, kavramları birbirine karıştırmaktadır. Bu seçimin tek sebebi, bu hükümete yürütme yetkisi verilmiştir. Yeni bir anayasa yapma yetkisi vermemiştir." Bunu hukukçu, eski bir Yargıtay başsavcısı söylüyor. KANADOĞLU’nun yeni anayasa çalışması ve milletvekili yeminiyle ilgili söylediklerini dini literatürle açıklayacak olursak yeni anayasa hazırlamak ŞİRKtir!

Şimdi yeni yeni anlıyoruz ki on yıllardır bu zihniyet yüzünden hukuk devleti olacağımıza “mukuk” devleti olarak yerimizde saymışız.

Biliyorsunuz,

Peynir-meynir olsa ciddi sorun olmaz, çay-may edilirse de problem değil, hatta laf-maf olsa da çok dert değil. Lakin hukuku ‘mukuk’laştırırsanız yani hukuk ‘mukuk’laşırsa artık geride hukuk değil ‘mukuk’ kalır ki bir ülkeni kıyameti böyle gerçekleşir ancak…

Yargıtay eski başsavcısına göre bütün seçimlerde halk partilere bazı yetkiler veriyormuş ama anayasa değiştirme yetkisi vermiyormuş.

Yine KANADOĞLU’na göre seçimde hükümete sadece 'yürütme görevi' verilmişmiş de anayasa yapma görevi verilmemişmiş... Demek ki ona göre anayasa değiştirme yetkisi "bilhassa, sadece ve sadece, yalnızca ve yalnızca darbe yapanlara verilmiş" kimin verdiğini de sormayın gitsin.

Eğer Sayın KANADOĞLU görevde olduğu süre içinde bu mantıkla çalışmışsa ele aldığı dosyaya olanlar olmuş.

Seçimlerde iktidar olacak olan partiye "şu yetki verilmiş, bu yetki verilmemiş" diye “keyfi” başlıklar ve yetkiler belirlemek bilmiyorum bu asırda Kenya'da bile mümkün mü?

KANADOĞLU birazcık daldığı yerden başını kaldırıp 2012 yılında olduğumuzu, 1930’lardan çıktığımızı görebilse anayasaların nasıl yapılacağını da görebilecek. KANADOĞLU ve gibilerinin içinde bulundukları bu durum kendi kendilerini “aline” etmedir.

Demokrasilerde, uygar dünyada anayasaların nasıl yapılacağı belli Sayın KANADOĞLU…

Ama gelin görün ki sizin ülkenizin hala bir sivil anayasası olamamıştır. Sivil olmayan bir anayasanın nasıl olacağını da çok iyi bilirsiniz;

Sizde nevş-u nema bulan baskıcı, yasakçı, totaliter zihniyette bir anayasa olur sivil olmayan anayasaya…

Sadece hükümete çatmakla yetinmeyen KANADOĞLU, yeni anayasa çalışmaları için TBMM'de kurulan uzlaşma komisyonuna katılan muhalefet partilerine de, "Kurulan uzlaşma komisyonunda muhalefet partilerinin ne işi var? Anayasada dayanağı olmayan uzlaşma komisyonuna iştirak ediyorsunuz. Kendinizi aldatıyorsunuz, oy birliği sağlanamazsa bu iş burada kalır. Onun için varız diyorsunuz" diye çıkışmış.

Kendilerini hep parlamento üstü, halkın efendileri, kanun-hukuk üstü bildikleri için! zaman zaman muhalefete, parlamentoya, hükümete çekidüzen verme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar.

Daha önce 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ucube 367'nin mucidi olan KANADOĞLU, 12 Eylül 2010'da yapılan anayasa değişikliği referandumu öncesinde de, sandıktan "Evet" oyları çoğunluk olarak çıksa dahi 12 Eylül darbecilerinin yargılanamayacağını, halkın 12 Eylül anayasasına %92 oranında ‘Evet’ oyu verdiğini, darbecileri yargılamanın ‘hukuk devletine’ aykırı olduğunu savunmuştu.

Halk 12 Eylül cuntasının baskıları sonucu anayasaya evet oyu vermek zorunda kalmışsa KANADOĞLU’na göre bu anayasa ilelebet değiştirilemez. Ta ki yine bir cunta gelip yönetime el koyuncaya kadar. Çünkü ülkede 4 yılda bir seçimlerle parlamento yenileniyor. Yenilenen parlamentoya seçilen milletvekilleri anayasal zorunluluk gereği mevcut anayasaya bağlılık/sadakat yemini ediyorlar, edecekler. Bu kısır döngü böyle devam eder gider.

Acaba diyorum, bazı milletvekilleri önce anayasada yer alan milletvekillerinin yemin maddesini değiştirmeleri için gizlice önerge verip madde değiştirseler ve sonra anayasayı tamamen değiştirmeye gitseler nasıl olur? Gizlilik ihlâli mi oldu? Desenize bu da tutmadı. KANADOĞLU’nun yaptığına bakın, işi şakaya kadar vardırdı. Acaba kendisi de “şaka mı yapıyor” diyebilirdik ama daha önce 367, 12 Eylül yargılanamaz “şakaları” olmasaydı buna da şaka diyebilirdik.

Diyordu ki hazret;

“12 Eylül 2010'da yapılan anayasa değişikliği referandumunda sandıktan ‘Evet’ oyları çoğunluk olarak çıksa dahi 12 Eylül yargılanamayacak. Çünkü halk bu anayasaya % 92 ‘EVET’ demiş.” Dünyada bu kadar ‘kötü’ bir hukukçu olabilir mi inanın bilmiyorum.

Referandumda % 58 evet çıktı, 12 Eylül yargılanıyor. Kanun devleti olan ülkemiz darbecileri yargılamakla tam bir hukuk devleti olduğunu ispatladı.

Sabih Beye kalsa anayasa yapılamaz, cumhurbaşkanı seçilemez, darbeciler yargılanamaz, mafya çökertilemez, sivilleşme olamaz…

Sahi bunlar başka ülkelerin anayasalarını incelemiyorlar mı?

İnceliyorlarsa kendi anayasalarıyla karşılaştırmıyorlar mı?

Karşılaştırıyorlarsa aradaki farkı görmüyorlar mı?

Görüyorlarsa o ülke vatandaşlarının hakkı olan güzelliklerin kendi vatandaşları için de güzel olacağını düşünmüyorlar mı?

Düşünüyorlarsa neden kendi vatandaşlarının onlardaki gibi özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasaya kavuşmalarına engel oluyorlar?

Galiba asıl sorun bu;

Bizim ülkemiz sivil, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasaya kavuşursa vatandaş daha özgür olacak. Daha özgür olan vatandaş onların 1940 model anlayışlarına karşı çıkacak. Bu karşı çıkış onların kurduğu ve çevresini yasaklarla ördüğü “Türkiye küçük olsun, bizim olsun” anlayışlarına ters düşecek.

Onları yeni anayasanın siviller tarafından hazırlanmasına karşı çıkışlarının asıl sebebi “ülke hepimizin olur” endişesine binaendir.

Ama burada hemen söyleyivereyim:

Bu ülke hepimizin;

Türk’ün, Kürd’ün, Arab’ın, Çerkez’in…

Keza Sünnilerin, Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin, inanmayanların…

Sağcıların, solcuların, İslamcıların…

KANADOĞLU gibilerinin korkusunu giderebildim mi bilemem ama artık bu ülke hepimizin oldu-olacak. Bu anlayıştakilerin karşı hamlelerine, hukuk dışı aktrasyonlarına, derin ilişkilerine rağmen…

Şimdi Sayın KANADOĞLU’nun bu yaptıklarına “çok kabih hareketler” demeyeyim de öleyim mi?

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank