content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

04 Nis

Bizi Ağaçlarımız (I)

Göz gördüğüne alışırmış derler. İnsan neyi görür nelerle beraber yaşarsa, hayatında hep yanında olmasını arzu eder. Kim bilir bülbül ile kafes sözü buradan çıkmıştır. Beşerin göz hafızası gördüklerini bilinmeyen bir şekilde

nakşeder şuur altına. Bir gün çok mühim bir hal karşısında yıllarca görmediği o nesneyi hatırlar birden. İstese de, istemese de…

Doğduktan sonra geçen her süre önceleri sessiz, daha sonra sorarak ve en sonunda da araştırıp soruşturarak öğrenmeye başlar insanoğlu. Yakın çevreden başlayan bu öğrenme daire daire genişler. Mekân önce mahalle veya köy; daha sonra ilçe veya il ve bütün dünyadır. Ama şuur altıda göz hafızasıyla gördükleri, ruh hafızasında ise, mücerret mefhumlar vardır. Yani asli değerler. İnsanoğlu parçadan bütüne doğru öğrenir.

Bizim mahallenin taşları

Yürümeye başlar başlamaz sokaklar yeni mekândır. Komşunun çocukları yeni arkadaşlar. Zamanın nasıl geçtiği çocukken de belli değildir. Gün dediğin nedir çocuğa? Falan tepeden doğan güneşin filan tepeden batması arasındaki geçen süre. Bu zaman zarfında sokaklar bir başka dost, bir başka arkadaştır insana. Hani derler ya “Çocuk milleti düşe kalka büyür” diye. Düşmeyen insan var mıdır mahallede? Ayağa takılan taş, az ilerideki çukur ne canlar yakmıştır. Yakmıştır da ne taşı eksik olmuştur sokakların ne de çukuru. Yıllar sonra gurbet ele düşünce yâdımıza gelince çocukluğumuz; taşa da, çukura da hasret duyarız derinden. İşte o zaman taş ve çukur bedenimizi değil de ruhumuzu acıtır ta uzaklardan. Bizim mahallenin taşları da çukurları da güzeldir.

Hayali cihan değer

Şirin bir köyde dünyaya gelmek herkesin şansı değildir. Tabiatla iç içe bir hayat. Baharı bir başkadır, yazı bir başka. Kışı bir başkadır, güzü bir başka. Kerpiçten olmasa da eskisi kadar geniş bir bahçesi yoksa da evimizde bir kedimiz, kapımızda bir köpeğimizden yıllar öncesi mahrum kalmışsak da yine de güzeldir köy hayatı. Eskiden ağaçlar, evler için bizden yapılmıştır diye vakur ve dimdik dururken; şimdi betondan yapılmış heyulaları saklamak için çırpınmaktadır. Yine de bir ırmak üzerinde kurulmuş tahta kapılı değirmeni, bahçesinde söğüdün gölgesine gelecek şekilde ağaçtan yapılmış oturakları bulunan şirin mescidi, mahallenin orta yerinde bulunan serin suları akan çeşmeyi, beyaz badanalı kırmızı kiremitli ve önünde demirden yapılmış bayrak direkli ilkokulu hatırlayınca insan, içindeki “cızz” sesini ancak kendisi duymaktadır. O anda hangi mevkide, hangi koltukta, hangi maddi durumda; hülasa hangi halde olduğu hiç de mühim değildir.

İnsan doğduğu ve çocukluğunun geçtiği evin muşamba kaplı duvarını, iyi örtülmeyen kapısını, macunu dökülmüş pencere camlarını, isli ocağını, elektrik gelmeden önce veya gidince kullandıkları gaz lâmbasını hatırladıkça içinde hep o malûm sesi duymaktadır. Testide bulunan suyun, yayıkta yapılmış ayranın, kül üzerinde demlenmiş çayın tadı nerede buluna bilir ki?

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank