content 1977 Trabzon doğumluyum/evli ve bir çocuk annesiyim. yerel bir gazetede ve İnternet bir edebiyat dergisinde yazılar yazıyorum. k.t.u mezunuyum.
19 Eki

Bir İstanbul Ayrılığı Masallara Yansıyan

Kendime yasladığım figüranlığımın, romanını yazdığım ve oynadığım İstanbul’un kenar mahallerinde kalmış ve unutulmuş mekânlarında, yalnızlığı taşımamaya yemin edişimde, tüm yaşanmışlığı terk edişimde, bundan kimsenin bilmediği ve düşünmediği bir hayatın içindeydim İstanbul kokuyordu.

“Söz yetmiyor, bu acemi âleme

Tıkanıyor kelimeler, kalabalık bir cadde de

Dilim kızgın ateş gibi

Yüreğime sen sus diyor.” AYSUN GÜL

Kalemim artık beni dinlemiyor, bana MIZRAKLANDI! Özlediğin bu şehir karanlığa hüküm giymiş; ne gökyüzünden yansıyor, ne de nurdan kolları tutan var, Ne de yeryüzünden göklere uzanan bir demet sevgi.

Bir bağlılık, bir tükeniş ve terk ediliş, İstanbul’un kara gözlerine karşı bir isyan. Firar edişimin sebebi bu olsa gerek. Ezan seslerini sürgüne gönderen, Muhammedi sernezişlere el ayak zincirleyen Eminönü’ne.

Güvercinleri esir eden bir memleketin, hüzün bağlayan kanatları altında yürümek aman vermiyor Allah’ım. Belki ensesine yediği Marmara vurgunu, rüzgârların şahlanışıyla dirilen. Belki de buraları ilk defa şaşkınlıkla izleyen ve kaybolan bir şehir bıraktım sen koru o gözleri Yarabbim. Ve yineleyemediğim bir hayatın, sürprizleriyle karşılaştığım bilemediğim, dara darı olmuş. Gönlümün sere serpe vicdanından birilerini bırakacağım, bu maviş gözlü hisara dönük gülümseyen yüzüne. Ağıt yakmak nafile, dünyada hasret kokan sonbahar güllerine.

“Bir şarkı daha yazıyorum

Notaları çalınmış

Kayıp aranıyor

Vuslata saklanan hırçınlığımın ardına saklanıyor.” AYSUN GÜL

Düşlerim; ölümün yürek parçalayan gölgesi düşünce düşlere, bende kayboldum! Bende yokum bu hayatın, Azrail’e yaklaşan kollarında.

Hizaya gelen bir hayatın dizginlerini tutabilmek adına, tüm acılara katlanmak bir yasa olmuştu, vurgunsuz zamanlarda. Sitemlerle dolu kahırların şehri İstanbul’a bakarak, dalıp gitmişti uzaklara, tenhalara. Sessizliğin arkadan gelen çığlıkları, durmadan koşar adım uzaklaştığı bilmeden, yaşamıştı saniyelerini. Ağlayan yüreklerin acıya kanatlanan kırık hayallerini görebilmiştim sadece, Ortaköy’de yürürken.

Ağlıyordu İstanbul, hıçkırıkları yeri göğü sallıyordu, o anlarda. Ayrılıkların ayrıcalık olduğunu yeni öğrenircesine, sele gidiyordu gözyaşlarında ki sağnak yağışlar. Buruk ve kimsesiz hayaller kaplamıştı, benliğimde ki bensiz bencilliği.

Ve

Buralara gelirken yollara iz bırakmayı düşleyen gönlüm, şimdiler de kederini gülümseyişlerine eşleştirerek dönüyordu, geriye ve geride bıraktıklarına. Ne Fatih’ten boğazı geçmeye benziyordu, ne de İstanbul’u İstanbul yapan mekânlara benziyordu, içimdeki bitmeyen sonbahardan kalma artıklarıyla, yaşamını sürdüren hüzün. Sevmek adına yola koyulduğum bu memleketi, isyanlara denk öfkelerle terk edeceğim, bir daha dönmemek üzere. Alışkanlıklar terk edilmiyor bunu da biliyorum, işte bu yüzden seni unutmayacağım, unutmamak üzerine yazılan şiirlerde ve yazılarında. Adını yakınlaştıracağım Çamlıca tepesine. Yokluğunda Sultan Ahmet mitinglerinin yapıldığı gözlerimi, güvercinlerin yurduna yazdırıp yas tutacağım, ezeliyet limanlarında.

Bir tek yıldız uğruna eğilsene sabaha kadar

Denizin ellerini tut yakamozlara sarıl

Sende düşün sende tasalan

Sen de “yas”lan, sen de sevdalan ki

Gözlerin yansın sözlerin varsın

Selamsız gurbet türkülerin arasına.” AYSUN GÜL

Serkeş bir ızdırapla sinsice içimi tüketen, içtikçe sendeleyen bedenime dur diyemeden gideceğim, kanatlarından Hezerfan Çelebi izinde.

İnanmıyorum! Artık senli masallara, çünkü sen özgür değilsin! Nefret esaret çadırlarını kurmuş artık, tarihten kalma kapılarına. Anahtarı çalınmış Anka kuşu ağlıyor artık, haya ettiğim o şaşalı yüreğinden Anka kuşu da uçup gitmiş, gama sarılan hasretlerini de sırtlayarak. Beni ben yapan duygularımı tohum et toprağına, belki sende bir gün dönersin sana kalan emanetlere yüzünü. Yitik bir kent olmaktan kurtulursun, kalabalıklar içinde. Salın be yüreksiz site olur ki kendine gelir ve varlığınla anarsın, sararsın ve yanarsın kaybettiklerine.

“Artık sana olan ve sana gelen hasreti ayaklar altında gezinen yollarda arama, istiyorsak bak yüreğine…”

SELAM VE DUA

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

3 Kere Cevaplanmış to “Bir İstanbul Ayrılığı Masallara Yansıyan”

  1. 1
    atila Says:

    Gelecek için ümitli yaşarken
    Bir anlık mutluluğu ben neyleyim
    Her kes coşku ile yanımda gülerken
    Bir anlık tebessümü ben neyleyim

    Çığırından çıkmışken şu gönlüme
    Ağlasam yansam dertliysem kime ne
    Zalim felek çökmüşken enseme
    Bir anlık ferahlığı ben neyleyim

    Yorgun yorgun dolaşırken ben caddeyi
    Hayalde düşte görmezken gülmeyi
    Gerçekten unutmuşken sevmeyi
    Bir anlık sevenleri ben neyleyim

    Baharın ruhuna zıt diken bitse
    Halime gülüp dostlarım yerse
    Hayat yaşamaya değer güzelse
    Bir anlık güzelliği ben neyleyim

    Çile boğum boğum olmuşsa kalpte
    Nağmeler donmuş ise bir an telde
    Tahtını kurmuşken yalnızlık bende
    Bir anlık topluluğu ben neyleyim

    Fırtına ile kalbim sürüklenirse
    Ben ağlarken düşman sevinirse
    Zamanla ecel ömrümü çevirince
    Bir anlık yaşamayı ben neyleyim

    Çiçekler solmuşsa henüz baharda
    Kötüler kol geziyorsa hayatta
    Yağmur donuklaşmışsa bulutta
    Bir anlık sağanağı ben neyleyim

    Rahmet kesilmişse henüz baharda
    Nağmeler bozuk çıkıyorsa sazda
    Kişi gıdasını buluyorsa cazda
    Bir anlık türküleri ben neyleyim

    İnsanlar robotlaşmışsa asrımızda
    Düşünce zayıf fikirler kısırsa
    Hayal dilde politika olunca
    Bir anlık gerçekleri ben neyleyim

    Çıban çıkmışsa asrın göbeğinde
    Ekmek varsa fakirin ümidinde
    Çirkin gizliyse öz güzelliğinde
    Bir anlık güzelliği ben neyleyim

    Dostlar içinde bitmişse muhabbet
    Yaşadığım vatan olmuşsa gurbet
    Benliğimi kemirirken sefalet
    Bir anlık zenginliği ben neyleyim

    Hüseyin sürüde ararsın adam
    Bitmiyor gerçekleri günlerce yazsam
    Bozulmuş köhne hayattan bıkmışsan
    Bir anlık düzenliği ben NEYLEYİM
    ...atilla....ak...

  2. 2
    atila Says:

    DOST KALEMİM

    Dar geliyor hislerime, zavallı bedenim.
    Gözü tok midemde, yanardağlar patlıyor.
    Buğulu sözlerime yetişemiyor, ciğerim.
    Duygulu şimşeklerde, kalbim coşuyor.

    Ayak basılmamış düşlerde, geziyor beynim.
    Mantıksız yağmurlarda, sırılsıklam ıslanıyor.
    Dışlanmış tenleri, güneşle sarıyor ellerim.
    Günlerime, soru renkli ışıklar akıyor.

    Alıngan yavru balıklar besliyor, gözlerim.
    Ayak izlerime, farklı çizgiler doluyo...
    .atila...ak

  3. 3
    AYSUN GÜL Says:

    TEŞEKKÜRLER ARKADAŞLAR.
    ATİLA YİNE VE YENİDEN ŞİİRLERİNLE ONURLANDIRDIN BENİ.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank