content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

25 Şub

Başbakana Yargı Darbesi -III- MOSSAD İş Başında

Kendi eksik, yanlış ve çarpıklıklarımızdan başımıza getirdiğimiz felaketlerimizi yıllarca başka güçlere; ABD ve İngilizler olmak üzere dış mihraklara yüklerdik ve bunu yadırgıyordum. Ama bu sefer ki bambaşka...

Geçen yazımızda son on yılda Türkiye’de meydana gelen ve başbakan merkezli olağan üstü olaylarda neyin hedeflendiğini özetlemeye çalışmıştım. Şu son 5 yılı bir daha okuduğumuzda başbakanın şahsının hedeflendiğini rahatlıkla görebiliriz.

 

Bu sebeple;

 

MİT Müsteşarı Hakan FİDAN ve diğer emekli müsteşar ve müsteşar yardımcısının ifadeye çağrılmasını direkt başbakana, başbakanın zorda kalmasına ve nihayet başbakanın siyaset sahnesinden çekilmesine yönelik olduğundan zerre kadar şüphem yoktur. Kimse beni bu fikrimden caydıramaz.

 

Peki kim?

 

Neden?

 

Yukarıda da “ne”yin “ne”si dediğimiz sorularımızı ve kaygılarımızı, kim ve neden sorularıyla birleştirelim.

 

Bununla ilgili aylar önce duyduklarımı paylaşmak istiyorum. Ama önce iki anekdot başlayayım.

 

İlki;

Hürriyet gazetesinin bir köşe yazarı;

 

Hakan Fidan MİT Müsteşarı olunca önemli bir isim onu ziyaret etmiş ve "Gülen Cemaati devlette örgütleniyor iddiaları var" demiş. Hakan Fidan da "Paralel bir örgütlenmeye devlet içinde izin vermemek ana görevimiz..." cevabını vermiş.

 

İkincisi;

14 Şubat 2012 akşamı Mehtap TV’de Hüseyin GÜLERCE’nin anlattığı bir anekdot;

 

Sayın GÜLERCE, aylar önce yurt dışından gelen bir hocanın Ankara’da iktidar partisinden görüştüğü birilerine ERGENEKON ile ilgili tutukluları kastederek “bu tutuklamalarda haksızlık olmuyor mu? Yapılan doğru mu?” meyanındaki sorusuna Ak Partili üst düzey bir yetkilinin “biz yapmıyoruz, cemaatten olup emniyete ve yargıya sızanlar yapıyor” dediğini aktarmış. Hüseyin GÜLERCE de o hocaya “peki siz (Ak Parti olarak) ne işe yarıyorsunuz deseydiniz ya” demiş. Demek ki Hüseyin GÜLERCE bunu Ak Partili üst düzey bir yetkilisinin söylediğine inanmış, yani kavgaya sebep olacak birinci safha için kuşkuya mahal yok…

 

Şimdi, Hüseyin GÜLERCE’nin inandığı bu durumun cemaatin tabanına yayılmadığını mı kabul edelim? Bunu başlatanların sadece bu dedikoduyu yaymakla yetindiklerini mi sanalım?

Hayır, devamını da getirdiler, fazlasıyla…

 

Demek ki çekişmeyi isteyenlerin ne zamandan beri iş başında olduğunu kabul edelim. Ülkenin değişim ve dönüşümünü istemeyenler, 75 milyonun değil, sadece belli bir zümrenin ayrıcalıklı olmasını arzu edenler bunu gerçekleştirmek için her yolu mubah görüyorlar. Makyavelizm bunların anlayışlarının yanında masum kalır.

 

Birileri cemaat ve hükümetin arasını bozmak için sürekli elinden geleni yapmaya çalıştı. Başta Emre USLU ve Mehmet BARANSU olmak üzere insafa sığmaz ithamlarla bozma işini derinleştirmeye çalıştılar. Bu iki isim önce “sadece KCK için ifade verilecek, Hakan FİDAN’la alakalı değil” diyerek asıl amaçlarını gizlemiş oldular. Ancak işin böyle olmadığı hükümetin FİDAN’ı sahiplenmesiyle anlaşıldı. Zira 1 gün sonra Hakan FİDAN’ın özel hayatıyla ilgili ne buldularsa yazdılar. Tabi bunu “cemaat adına” yapma algısı da bizleri derinden üzdü. Sayın USLU ve BARANSU “birileri” için uğraş verebilirlerdi, ancak bu uğraşlarını saygınlığı hepimizin gönlünde müstesna yeri olan cemaat üzerinden vermeleri kabul edilebilir değildi. Cemaatin işini bu iki ismin gördüğüne inanmak ne kadar acıysa, bu iki ismi cemaattenmiş gibi gösterenler de o kadar yanlış yapmışlardır. Zira toplumsal saygınlıklarından ziyade -velev ki doğru olmasa da- provokatiflikleriyle ön plana çıkan bu iki ismin cemaate neler kaybettirebileceklerini bilenlerdenim.

 

Şimdi aylar önce duyduklarımı paylaşmanın zamanı geldi;

 

Aylar önce bir yazar dostum “MOSSAD’ın Türkiye’deki hemen hemen bütün işini, faaliyetini hükümet ve cemaati birbirine düşürmeye ayırdığını ve bundan korkmaya başladığını” söylemişti.

 

“İsrail bunun için her yolu deneyecek, bundan asla vazgeçmeyecek. Bunun için iktidar-ihale, cemaat-iktidar ve -asker-MİT-Emniyet Teşkilatı ile ilgili yapabilecekleri ne varsa geri durmadan yapmaya çalışacaklar” diye ekledi.

 

Planı az değişikliklerle başka dostlardan da duymuştum.

 

Plan şu:

 

“Türkiye’nin ve daha özelde başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın yeniden şekillenecek dünya düzeninin Afrika-Asya ayağında ‘ulvi menfaatlere’ ters düştüğünü, ülkesinde de büyük bir karizma ve güce sahip olması hasebiyle ERDOĞAN İsrail’in önündeki en büyük engel olduğundan siyaset dışı bırakılmalıdır.” Bunun için parti içinde g/ayrılık çıkarılarak ve “çevreleri” rahatsız edici gelişmeleri başlatarak bütün unsurların harekete geçmesini sağlama yoluna gidilmelidir.

 

Görev: MOSSAD öncülüğünde gerçekleşecek. Efraim HAVELY ve Mair DAGAN’ın söyledikleri hala kulaklarımızda çınlıyor. MOSSAD’çıların “DOĞU Beyden haber ve talimat bekliyoruz” sözlerini ne çabuk unuttuk!..

 

Diğer taraftan birileri cemaatin ileri gelenlerine ulaştıracak şekilde başbakanın, 'askeri, yargıyı, Ergenekon’u nasıl alt ettiysem, cemaati de öyle alt edeceğim' dediğini yaymış. Bunu ilk duyduğumda “eyvah! çok çirkin iftiralarla süreci başlattılar” dediğimi hatırlıyorum.

 

Bütün bunları Türkiye’deki MOSSAD elemanları tarafından tertiplendiğini bilmeyenler de başına gelecekleri beklemeye devam edebilirler.

 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank