content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 Eyl

Akıl ve Bilimden Korkanlar…

Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir. İşte böyle bir toplum olmanın mücadelesini verdi. Atatürk ve o Atatürk '' Benim mirasım akıl ve bilimdir '' demişti. Şimdi bu mirastan akıl ve bilimden, aydınlıktan çağdaşlıktan korkanlar, kendi yarattıkları topluma kolay baktıklarından. Akıllı okumuş aydın kültürlü eğitimli bir toplumun çoğalmasından da rahatsızlık duymaktadırlar.  Zaman zaman yapılan talihsiz açıklamalar söylemler, akıl ve bilimden korkanları cesaretlendirmiş ve hala acı izlerini unutamadığımız, bir çok aydın, yazar, şair, müzik adamının diri diri yakıldığı Sivas olayları gibi, yeni senaryoların yazılmasınada göz yumulmuştur.

Son tophane baskını olayları bunun bir örneği değilmi? Allah korusun daha vahim olaylar yaşanabilirdi. İşte akıllı, eğitimli, çağdaş kültürlü, toplumların oluşmasından kenetlenmesinden rahatsızlık duymak bu değilmi? Siz şimdi milli irade diyeceksiniz, benim arkamda şu kadar sayı var, bana evet dedi diyeceksiniz, bundan cesaret alarak, '' ne olmuş yani, kimse karıştırmasın kaşımasın olayı, mahalle baskısı falan yok büyütmeyin '' diyeceksiniz.

Olmaz böyle şey, ne demek '' Ben tophane de büyüdüm iyi bilirim oraları '' açıklaması bir Başbakana yakışan bir açıklamamı? Peki oraya gidip, hala korkuyu içinden atamayanlara üzülmeyin bir daha olmayacak diyebildinizmi? Yarın çok daha tehlikeli olayların yaşanmamasını garanti edebilirmisiniz? Ben böyle bir olayın sonunda, Başbakandan çok daha sağduyulu ve yapıcı açıklamalar beklerdim. Ama onun sahip olduğu yarattığı sesiz halk, nasılsa eğitimden kültürden çağdaş değişimden rahatsızlık duymaktadır. Nesine gerek kültür, eğitim, aydınlık ve çağdaş değerler. Kendi sanatçısına ve sanatına bile saygı duymayan bir milletiz biz, dün '' Biz batı'nın ahlaksızlıklarını aldık '' diyen bir Başbakan şimdi nasıl sanata bilime karşı duyarlı olabilir acaba? Batı'nın çağdaş değerlerinden çok uzakta kalan bir Türkiye yaratmadık mı? Batı'dan uzaklaştırılıp sonrada Ortadoğunun kabile kültürüne teslim edilen bir Türkiye yaratmadık mı?.
Sürekli üniversiteler açmak önemli değil, asıl önemi olan burada verilen eğitim ve topluma yansımaları. Bu gün Türkiye tüm üniversitelerinde yılda ürettiği bilimsel makalelerle acaba. Dünya üniversiteleriyle kaçıncı sırada ve kaç bilimsel makale üretiyor? Birileri bunun açıklamasını yapabilirmi. Televizyonlara bakıyorsunuz, insanın içini karartan mistik diziler, anlamsız kadın proğramları, bacım edebiyatının yansımalarını gösteren proğramlar, ardı arkası kesilmeyen içi boş ve topluma bir tek sanatsal bilimsel eğitimsel mesaj vermeyen sayısız diziler. Kültürel sanatsal değerler burada yok edilmiyormu?. Ama birilerinin bu sergileniş işine geliyor, zira okumayan eğitilmemiş uyuyan kültürsüz bir toplumu, istediği yönde kullanabilmesi işine geliyor. Böyle bir toplum gerçeğinin vereceği kararda, nasıl olur da benim arkamda şu kadar bir halk kararı var dersiniz? Şimdi kendi yarattığınız sayının verdiği yetkiyi kullanarak, tek adam olmanın hırsı içindeyseniz işte asıl tehlikede burada başlayacaktır. İnanç siyasetinin verdiği sonuçlarda bu karamsar tabloyu siz yarattınız.

KONUŞAN TEK ADAM:

Başbakan RTE, ülkede bu güne kadar konuşan tek adam. Batı demokrasilerinde Başbakandan çok, açıklamalar yapan konuşan bir politik anlayış var. Ama Türkiye'ye baktığımızda sadece RTE konuşuyor, başka konuşan bir milletvekili yada onun haberi olmadan açıklama yapan bir bakan varmı? Kendi bakanlığıyla ilgili bir kararda, Başbakanın talimatı yada bilgisi olmadan karar alabiliyormu? Bir bakan. Siyaset yapmak, sadece her şeye parmak kaldırarak ses çıkarmadan oturmakmıdır?. Türkiyede siyasetin adı, Başbakanın iki dudağının arasında kalan bir anlayıştan öteye gidemeyecektir. Kültürlü, eğitimli, okumuş, aydın çağdaş bir toplum olmak, bu kadar önemli değil sanırım. '' yapacak çok işimiz var'' diyen Başbakan, yapılacak çok önemli işlere baktığımızda, '' Küçük Amerika ve Başbaklık '' önce bu hayalini süslüyor Başbakanın. Şimdi aldığı yüz 58 oyla buna bir adım daha yaklaştı. Bağımsız yargıyı, tüm çağdaş kurumları, kendi anlayışına karşı olan her düşünceyi, tek adam anayasasıyla değiştirmeye daha yakın artık. İstediğide buydu Başbakanın, neye evet dediklerini bile bilmeyenlerden aldığı yetkiyi milli irade olarak ve adına '' İleri demokrasi '' koydukları masalla şimdi daha da yaklaştılar aslında.

İNANMIYORUM:

Evet Başbakana inanmıyorum. Dün söylediklerini hatırladığımda inanmıyorum sözlerine. '' Laik değil ümmetcilik asıl olandır, geliyoruz sindire sindire geliyoruz, kıyam başlayacak '' diyen kendisi değilmi?. Şimdi bunları söyleyen bir Başbakan nasıl olurda inandırıcı olabilir? Geçen seçimlerde '' Düşünen yazan herkes düşündüğünü çekinmeden açıklar, yazar söyler eleştirir, bunda serbest olacaktır '' diyen kendisi değilmi? Peki bu güne kadar bu sözlerinde durdumu dersiniz? Şimdi de aynı söylemler ve açıklamalar, ben bir Başbakanı eleştirmeliyim, yaptıklarının yanlış olduğunu yazmalıyım, korkmamalıyım, işte asıl demokrasi budur. Ama Başbakanın medyaya verdiği yemekte, tek konuşan yine kendisiydi, soru sormaya bile korkan gazeteci yokmuydu? Ya da Başbakan hoşnut olsun, ona yalakalık yapayım diyerek sorulan sorulardan da keyiflenen bir Başbakan.

Gazetelere yandaş basına baktığımızda Başbakan istediğini almıştı ve mesajınıda vermişti. Ben gazetem varsa yapılanlarda yanlışsa, bunu toplumu bilgilendirmek adına yazarım arkadaş, sen beni bunu yazma şunu yaz diye korkutamazsın, bunun adı demokrasi olamaz, şimdi de kendileri bir demokrasi adı çıkardılar, adı ileri demokrasi. Peki özde dolaysız çağdaş demokrasi nerede kaldı? Vigtor Hugo ' 'Bir ülkede güzelliklerin aydınlığın çağdaş değişim anlayışının önüne, yalakalık ve dalkavukluk getirisini koyarsanız, işte o zaman o ülkeyi bitirirsiniz '' demiştir. Şimdi Türkiye'de bir tek adama karşı bu siyaset getirisinin yalakalığını yapmıyormuyuz, sadece bir kaç gazete ve televizyon kanalı kaldı bu anlayışa teslim olmayan, onurlu duruşlarını gösteren. Türkiye nereye gidiyor diye bağıran. Başbakanı sevmiyorum diye, yaptığı güzel şeyleride yazmamak, benim inandığım değerler adına haksızlık olduğunu da burada söylemekten çekinmem. Ama kendi siyasal geleceği adına da, ülkeyi çarklar arasında bırakmaya kimsenin hakkı yok bu ülkede. Şimdi her zamankinden daha çok, duyarlı olmalıyız. Kültürlü, eğitimli, aydın, okuyan araştıran, çağdaş bir toplum olmanın önemini unutmamalıyız ve yeniden Sivas'lar Tophaneler böylesi tehlikeli vahim olayların yaşandığı yerler olmasın. Bu taktirde. Atatürk devrimlerinin, onun miras olarak bıraktığı '' Akıl ve bilimi " düşünen bir toplum gerçeğinin yaşandığı. Türkiye modelini tüm dünyaya göstermiş oluruz. Türkiye bu değişimi hakediyor.

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

16 Kere Cevaplanmış to “Akıl ve Bilimden Korkanlar…”

  1. 1
    ibrahimi Feyzullah Says:

    1. Başbakan çok mu konuşuyor? konuşsun. Siyasiler konuşsun,sanatçılar konuşsun(Fazıl dahil),fiskobirlik Başkanı da konuşsun. Ama or'uyla, kor'uyla, ast'ıyla, üst'üyle asker ikide bir konuşmasın. Size soru: hangi demokratik bir ülkede asker bu kadar konuşur? Ona da bir şey söyleyin.

  2. 2
    ibrahimi Feyzullah Says:

    Başbakan tek adam oluyor demişsiniz. Yani ayan beyan ifade etmeseniz de diktatörlüğe doğru yelken açmış demeye getiriyorsunuz. başbakanı olduğu ülkede kızını, başının örtüsünden dolayı okutamayan bir diktatör! Eşini GATA'ya götüremeyen bir diktatör!

  3. 3
    ibrahimi Feyzullah Says:

    Sivas olayları; sanatçılara, farklılıklara, kültürlere hazımsızlığın tezahürü değildi. Maraş, Çorum Ve Gazi olayları gibi psikolojik harbin bir taktiğiydi. Asıl hazımsız olanlar, Sazına tel almak için çarşıya giden Aşık Veysel'i, kılık kıyafeti kifayetsizdir diye alana bırakmayanlardır. Asıl hazımsızlar, kendi dilinde şarkı söyleyen bir sanatçıyı çatal-kaşık yağmuruna tutanlardır. Asıl hazımsızlar, Nazım Hikmet'e hayatı zindan edenlerdir.

  4. 4
    ibrahimi Feyzullah Says:

    Tophanedeki olaylar üzücü. Ama daha henüz neyin ne olduğu net değil. Doğan Medyasının şahini Özdil bile, organizasyonların kiraları ciddi bir şekilde arttırdığını ve esnafın buna fiili bir tepki verdiğini düşünürken(ki Özdil hükümete çakmak için her an apartta bekleyen biridir) siz, olayı tam net çözdünüz de bu kadar kendinden emin, cevval ifadeler kuruyorsunuz?

  5. 5
    ibrahimi Feyzullah Says:

    bağımsız yargıya da değinmişsiniz. Kitapevini bombalama teşebbüsünde bulunmuş, suçüstü yakalanmış askerleri "tanırım,iyi çocuklardır" demiş GK Başkanı hakkında iddianame hazırlayan Ferhat Sarıkaya'yı meslekten atıp,avukatlık yapmasına bile müsaade etmeyip aç,susuz bırakan HSYK mı bağımsız?
    Yıllar önce adalet bakanlığı yapmış birinden direktip alan Anayasa Mahkemesi'nin ferdi mi bağımsız? Referandum sürecinde "Öcalan'a ihtiyaç var" diyenler mi bağımsız? Ergenekoncularla dağlarda,bağlarda buluşanlar mı bağımsız? Kenan Evren Hakkında İddianame hazırlayan Sacit Kayasu'yu Görevden atan, İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurup kararı durdurduğu halde Sacit Kayasu'ya görevini iade etmeyen yargı mı bağımsız?

  6. 6
    ibrahimi Feyzullah Says:

    Üniversitelerden de bahsetmişsiniz. Doğrudur, binaları arttırarak bilimi genişletemeyiz. Ama, "ordu göreve" pankarları altında meclise ayar vermeye çalışan rektörleri de görmelisiniz. İşi gücü bilim olması gerekirken, Gece gündüz darbe hayaliyle yaşayan rektörlere de bir şeyler söylemelisiniz.

  7. 7
    ibrahimi Feyzullah Says:

    Niçin evet dediğini bilmeyen insanlar diyerek 20 milyonu aşkın seçmeni töhmet altında bıraktığınızın farkında değilsiniz sanırım. Anketlerde, evet diyenlerin kahir ekseriyesi daha özgür bir Türkiye için evet diyeceğini ifade etmiş. Hayır diyenlerin çoğu niçin hayır diyeceğini ifade etmiş? Tayyip'ten gıcık kaptığı için. Evet kimin neyi bilinçli/bilinçsiz tercih ettiği ortada.

  8. 8
    ibrahimi Feyzullah Says:

    Herşeye rağmen, size teşekkür ederim. Muhalif bir konumda olsanız bile, aşağılamıyorsunuz(evet diyenler hakkındaki ifadelerinizi hakaret kasdıyla yazmadığınızı düşünüyorum), lakap takmıyorsunuz, kaygı ve korkularınızı dile getirirken, ayan beyan birilerini hıyanetle suçlamıyorsunuz. Hakkaniyet ölçülerime göre size teşekkür edilmelidir. Ben de teşekkür ettim.
    hürmetler!

  9. 9
    Ahmet Ay Says:

    Sayın İbrahimi Feyzullah'a,
    İbrahim bey katkılarınız için teşekkür ederiz. Aramıza hoş geldiniz. Ancak yazarlarımızın yazılarına yazdığınız değerli yorumlarınızı birleştirip yazmanız daha makbule geçeecektir.
    Elinize sağlık, tekrar hoş gelmişsiniz.

  10. 10
    İbrahimî Feyzullah YALÇIN Says:

    Ahmet Ağabey, hepsini tek kalemde yazmıştım ama herhalde kader, Levent Bey'e kıymamı istemedi. Ama, insaf ve vicdan insana sorumluluk yükler, ki bu sorumluluğun bir gereği olarak ve kaderin rağmına bir daha yazmayı düşündüm. Hepsini bir daha baştan yazmak, zoruma gitti. Ben de parça parça yazdım. Uyarınız için teşekkür ederim! Ayrıca, kanın durması için yazılarınızla sarfettiğiniz çabanın şahidiyim ki Allah ta Şahid olsun! Levent Bey'e ait bu yorum kısmını sizden-bizden mektuplara çevirdiğim için de ayrıca Levent Bey'in beni affını rica ediyorum.
    hürmetler!

  11. 11
    Pervin Kalender Says:

    Sayın feyzullah beye açık yürekliliğinden dolayıo teşekkür ederim.Allah aşkına Üstadın yazdığı yazıda eleştirilecek neresi var,her bir kelimesine katılıyorum.Bu ülkede ümetcilik anlayışı asıldır diyen,sindire sindire geliyoruz diyen bu başbakan değilmi?Cumhuriyet yok artık diyen bu Cumhurbaşkanı değilmi?.bana söylermisiniz acaba?20 gün lüks bir otekdegibi askerlik yapan,ve sonrada nizamiyeden çıktığında şhov yapan başbakanın oğlu değilmi.Sivasta diri diri yakılanlara sevinen bu zihniyuet değilmi?Tophane olaylarına bakınca,allah korusun ya başka korkunç sonuçları yaşasaydık,dünyaya nasıl bunu açıklardık.yapmayın allahaşkına birazdaha duyarlı olun akil olun.Ben prof.Dr.levent beye burada binlerce teşekkür ederim böyle duygularını yansıttığı için.hala NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE Diyemeyenlere bu yazı ithaf olunur.yarın kendimiz süsleyip puslayıp yücelttiğim bir imparator başkan diktatör ne derseniz deyin yaratırsak vay haline bu ülkenin.

  12. 12
    Davut Çetindor Says:

    Değerli hocanın tüm sözlerine katılıyot ayakta alkışilıyorum.sağolasın değerli Prof.Levent Seçer hocam.Bizleri değerli fikirlerinizle aydınlattığınız için,sağlıklar başarılar dilerim.

  13. 13
    İbrahimî Feyzullah YALÇIN Says:

    Pervin Kalender Hanım u Davut Çetindor Bey;
    Ben yorumlarımda kalem kalem eleştirilerimi yazdım.
    siz de kalem kalem eleştirilerinizi yazın. Mesela yargıdan bahsedin. Mesela ordudan bahsedin. Ben Türkleri severim,ki bâhusus bir Türk hanımefendisiyle evlendim. Ama ne yazık ki "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" Diyemiyorum. Dersem,Allah'ın ayetini inkar etmiş,günahkar olmuş olurum. yani böyle bir durum olmasaydı, sizin hatırınız için bir kerecikten bir şey olmaz deyip göğsümü gere gere derdim. Bir ikinci husus; insanların giyimi, tutumu, yazı karakteri, cümle kurgusu onları ele verir. ezcümle,sizin de kelime seçimlerinizi,cümle kurgularınızı ölçüp tartıyorum. Bari benim Türkçe'yi sevdiğim kadar ve düzgün kullandığım kadar Türk olun!

  14. 14
    Davut Çetindor Says:

    Tüyler ürperten bir açıklama,yazınızı okuduğumda şok oldum feyzullah bey şok oldum.Nasıl ne demek,''Ne mutlu Türküm diyene''demenin Allaha inkar,ve günah olduğu anlayışını savunmak.Tüylerim diken diken oldu,korkunçbir şey,fazla söze gerek yok sayın feyzullah bey,size kolay gelsin artık yazmaya gerek görmüyorum,vahki vahlar olsun.

  15. 15
    İbrahimî Feyzullah YALÇIN Says:

    "Ne Mutlu Türküm Diyene!" demenin Allah'ı inkar değil, Allah'ın ayetini inkar etmek olduğunu beyan etmiştim. Bu şeklen küçük, mânen büyük nüans gözünüzden kaçmış. Hucurat ve Rum Surelerini inceleyin bana hak vereceksiniz. Mesela bir İngiliz size gel, ne mutlu İngilizim diyene derse, bu sizi perişan eder. neden mi? çünki fıtri değildir. Kaldı ki ben bir Türk olsaydım bile ne mutlu..! demezdim. İnsanın iradesiyle seçmediği,Allah'ın insan için takdir ettiği bir şey,üstünlük veya aşağılıklık sebebi değildir. Allah, dileseydi sizi Ermeni ırkından yaratabilirdi mesela. Aslında boş şeyler tartışıyoruz. daha doğrusu sizin küp çok boş.

  16. 16
    Pınar Bilgin Says:

    Boş şeyler hakkında konuşmak... Bana bu cümle çok doğru geliyor. Her ne kadar ırk, dil, din ayrımı yapmak yanlış olsada, "Ne mutlu Türk'üm diyene!" artık bir kalıptır. Sırf din için değil, artık "Türk"lüğünden utananlar var olduğu için, bu kalıp kullanılmadığında dinci, ayrımcı oluyoruz. Levent Bey'e bir çok yönden katılıyorum, evet, haklı. Ancak Feyzullah Bey'de hatalı değildir. Dikkatli okuyup iki ayrı düşünceyi harmanlarsak belki anlarız. Çünkü nedense bu ülkenin gündeminde bazı şahısların bir sözü, bir hareketi, milleti çileden çıkarıp başa oturuyor. Pire için yorgan yakıp tüm ülkenin sorunlarını elimizin tersiyle itip de yok şu bunu demiş, o böyle karşılık vermiş yapmak, alışılagelmiş ya da kulaktan dolma bilgileri savunmak, halkın en büyük hatalarından biri. Ben bir Türk olarak, ülkemi elbet korumak isterim. Diktatörlüğe karşı, laiklik yerine ümmetçilik getirmek isteyenlere karşı. Laiklik eğer bir ülkede yanlış anlatılmış, anlaşılmışsa zaten, o ülkenin insanı cahil kalmış, faşist bir toplumda olabileceği gibi içi doldurulmuş korkan bebeklerse eğer, o toplum halk tabiriyle "hapı yutmuştur." Çıkarabilene aşkolsun.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank