content
28 Eyl

Minik Dostum

Hayatımın en zor, en çekilmez, en dayanılmaz günlerinde tanıştım onunla. Daha doğrusu tanıştırıldım. Böyle bir dostluğa henüz hazır değildim. İstemem diye bas bas bağırdığım günlerdi o günler. O da benimle yaşamayı kendi seçmemişti besbelli. Konuşabilse. “ beni annemden ayırmayın, tanımadığım, bilmediğim, beni istemeyen insanların eline bırakmayın” diyecekti belki de.

Öylesine saf, öylesine masum bakıyordu ki bir karton kutunun içinden… Ürkekti. Annesinin sevgisine, ak sütüne doyamadan koparıp getirmişlerdi anacığının koynundan. Kardeşlerini de başkaları alıp gitmişti. Henüz iki aylık bile değildi. Hayvan fuarında teşhir edilmişti buraya gelmeden önce. Kimlerin eline, nereye gideceklerini bilmeden beklemişti diğerleri gibi. Belki de çocukları mutlu olsun, oynasın diye zengin bir baba satın alacaktı onu. Sonra da çocukların hevesi geçince bakamıyoruz deyip başlarından atacaklardı. Onun duygularını, bağlılığını, sadakatini, sevgisini düşünmeden. Ya da şimdi olduğu gibi gelişine hazır olmayan, dostluğunu istemeyen insanlar çıkacaktı karşısına. Kaderini kendi çizmemişti. Bu kararı o vermemişti.

Böyle bir sorumluluğu taşıyacak konumda hissetmiyordum kendimi. Her ne kadar eşim ve oğlum biz bakarız deseler de her şeyin üzerime kalacağını çok iyi biliyordum. Bu güne kadar hep uzak kalmayı tercih etmiştim. Evinde kedisi olan pek çok arkadaşım vardı. Ben de bunun nasıl bir sevgi olduğunu biliyordum. Nasıl bir sorumluluk istediğini de biliyordum. Belki de bu küçük afacana bağlanmaktan, onu sevmekten korkuyordum. Kalbim kırıktı o günlerde.

Sevgiden, daha doğrusu karşılıksız sevmekten yorgundum. İlgisizlikten, sevgisizlikten yorgundum. Acı çekiyordum.

Duygusallıktan kurtulmak için savaştığım sırada, onu dünyama kabul etmem imkânsızdı. Olmaz dedim.

“Ben istemem. Elimi bile sürmem. Bakmam. Bütün günahı, vebali sizin ona göre.”

Tüm direnişime rağmen onun kalmasını engelleyemedim. Bana ne desem de bir can vardı karşımda. Eşim dayanamayacağımı bal gibi biliyordu. Ben de eşimin bu günahsız yavruyu benim ellerime bırakacağını... Tamam dedim. Yemeğini suyunu ara sıra veririm. Hepsi bu. Benden başka bir şey beklemeyin. Kumunu siz temizlersiniz.

Aslında bebekliğinden eğitimli tertemiz bir hayvandı. Siyam cinsi demişti getirdiği gün eşim. Kum selesinden başka yere tuvaletini yapmıyordu. Siyam kedileri büyüdüklerinde kahverengi ya da gri gibi bir renk alırlarmış. O şimdi minicik, bembeyaz bir tüy yumağı gibiydi. İnce uzun kuyruğunu sallayıp duruyordu. Sevilmek okşanmak, evin bireyleri tarafından kabullenilmek istiyordu. Mademki bu evde birlikte yaşayacaklardı. Bu kaçınılmaz kaderiydi. Dost olmak istiyordu. Eşim ve oğlum onunla oyunlar oynuyorlardı. Ya da sadece kendi egolarını tatmin ediyorlardı. O da bunu hissediyor olmalıydı ki kaçıp saklanıyordu.

Karşıma geçmiş, boncuk gözlerini bana dikmiş bakışlarımı arıyordu. Kendini bana sevdirsin diye kurlar yaptı önce. Sonra kuyruğuyla oynayarak dikkatimi çekmeye çalıştı.”Sevmem, istemem” demiştim bir kere. Geri adım atmayacaktım. Nasıl olsa bizimkiler buna da bakamazlar. Aramızda bir sevgi bağı oluşmadan bu da gider diye düşünüyordum. Daha önce de köpek yavruları getirmişler, bakamamışlardı. Bir iki gün içinde bunun da gideceğini umuyordum. Zamanının büyük bölümünü dışarıda geçiren eşim, eve erken gelmeye başlamıştı. Aslında bu hoşuma gidiyordu.  Sessizce olacakları beklemeye başladım. Akşamları oynaşıyorlardı. Gündüzleri de zaten uykuyla geçiriyordu. Bana bir zararı yoktu. Nasıl olsa en kısa zamanda geri götürmeye razı olacaktı eşim. Apartmandan da tepkiler almaya başlamıştık. Bana değil eşime söyleyin ben zaten istemiyorum diyordum. Bu arada kediciğe isim düşünülüyordu. Nihayet Şans dediler adına.

Şansla, ne dost ne de düşmandık. İki yabancı gibi dolaşıyorduk evin içinde. Şansın tuvalet kabı banyoda olduğu için banyoyu nöbetleşe kullanıyorduk. O gün benimle birlikte banyoya girdiğini görmedim. Ayaklarımın arasından nasıl geçti fark etmedim. Kapıyı kapatıp klozete oturdum. Şansla göz göze geldik, kalkamadım. Öylece bir süre bakıştık. Bu defa, o kadar da masum bakmıyordu gözlerime. Tuvaletini yapacak diye düşündüm. Kum kabının etrafında dolandı.

 İlgilenmedim. Ayaklarımın dibinde bana sürtünerek dolandı sonra. Hiç sessiz izlemeye başladım. Benim dikkatimi çekmeyi başardıktan sonra duş kabininin önündeki havluya gidip oturdu. Bakıyor muyum diye gözlerimin içine baktı.

Tuvaletini havlunun üzerine yaparken bakışları benim gözlerimde sabitlenmişti. İlk defa böyle bir şey yapmıştı. Bana vermek istediği mesajı almıştım. Kızmadım. Kızamadım ona. Haklıydı. Geldiğinden beri beklediği sevgiyi göstermemiştim. Bir kerecik dokunmamış, kucağıma almamıştım. Zaten dokunamazdım ki. İstesem bile uzaktan severdim. Ne olduysa o anda oldu. Eğildim. Okşadım. Dokundum. Sonrada kucakladım. Yılların özlemiydi aramızdaki.

Sarmaş dolaş olmuş hasret gideriyorduk. Zevkten bayılacak sanmıştım. Kendini kollarıma bıraktı. Boynunu uzatarak gıdısını kaşıyıp okşamamı istiyordu. Bir süre oynaştık. Kendimi tanıyamıyordum. Bana ne olduğunu anlayamamıştım.

Kediyle yani Şansla konuşur buldum kendimi. Özür diliyordum. “Sen haklısın, affet beni sana haksızlık ettim” diyordum. Allah’ım bu ben miydim? Neler oluyordu. Canımdan bir parçaydı sanki kucağımdaki.

O gece yatak odamın kapısını açık bıraktım. Şans geldiğinden beri geceleri kapıyı kapatıp yatıyordum. Kapının önünde miyavlıyor diye de eşime kızıyordum. O gece hiç uyumadım. Şans koynumda kollarımın arasında deliksiz uyudu sabaha kadar. Minik dostumla böyle başlamıştı aramızdaki sevgi. Kimse ne olduğunu anlayamadı. Benden başka kimseye gitmez olmuştu. Kimseye sevdirmiyordu kendini. Eşim ve oğlum sevgimizi kıskanır olmuştu. Bir iki gün sonra evde her şey eskiye döndü. Kediyle oynamak için eve erken gelen eşim de gelmez olmuştu artık.

Yaz tatiliydi. Baba oğul tatile giderken de kediyi bana bıraktıkları için Şans ve ben baş başa kalmıştık.

Dedim ya duygularımla savaştığım günlerdi o günler. Belki de bir depresyon geçiriyordum. Minik dostum Şans, hayatıma yeni bir sayfa açmıştı. Bunun adı sevgiydi. Yüreğimde açlığını yaşadığım sevgi bu olmalıydı…

ŞERİFE ÇINAR

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

1 Kere Cevaplanmış to “Minik Dostum”

  1. 1
    yaşar cerit Says:

    Şerife hanım gerçekten bir solukta okudum yazınızı,tek kelimeyle harikaydı.Ben de siyam kedilerini çok araştırmış ve almaya karar vermiştim.Fakat o yavrucağı gördüğüm de günahına gireceğim'den dolayı almaktan vaz geçmiştim.Her şey gönlünüzce olsun efendim...



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank