content
13 Şub

Ahlâk’ın Siyaseti (II)

Devletin keyfi tutumu sorunları çözmek için değil, getirim dağıtmak için daha da yerleşik hale gelmiştir. Devlet, belli kesimlere sağladığı vergi politikalarına ait avantajları kaynağa çevirerek zenginler türeten bir iktisadi örgüt halindedir. Özel teşebbüs, bu paylaşımdan pay kapmak için yarış halindedir. Ve bu nedenle piyasa rekabeti koşulları bozulmuş, devlete yanaşan kazanmış, devlet dışı kalansa iflas etmiş, kepenk kapatmıştır. Bu bozukluğun tek çözümü: tekelci ve kartel yapılanmanın önünü tıkayarak, özel teşebbüsün hareket alanını açmak ve serbest piyasa koşullarını denetlemektir.

İnsan temelde cahildir. Ancak eğitimle şekillenir ve bilinçlenir. Bu eğitimden yoksun, niteliksiz ve cahil fertlerden, uygar bir toplum meydana gelmesi mümkün değildir. Bu nedenle bütün devlet kaynaklarının öncelikli harcanacağı alan; eğitim ve öğretimdir.

İnsan için hak ve adalet duygusu, toplumsal temelin en kuvvetli öğesidir. Oluşmuş bir ahlaki mutabakattan meydana gelen hak duygusu, yazılmamış Anayasa’dır. Günümüzde ahlaki mutabakat zedelenmiş, adalet duygusu körelmiştir. Çünkü devlet, hesap sorulması gerekenler bir tarafa dursun, kendisi dahi hesap vermez haldedir. İşkence, faili meçhul, köy yakma, yolsuzluk ve rüşvet ithamlarıyla çalkalanan bir devlet yapısının var olduğu toplumda, adalete itimat kalmaz. Bunun çıkış yolu, yargının yeniden tesisi ve devletin toplumu değil, toplumun devletini yaratmaktır.

Siyaset kültürü, getirim ve çıkar temelli haldedir. Bunu perdelemek için sürekli bir sis perdesi oluşturulmakta ve suni gündemlerle ört bas edilmektedir. Oysa siyasiler, kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanabilir hale gelmesi en başta şart olan toplum sınıfıdır.

Kamu Ahlakı: Bireysel özgürlükler esas alınarak, dayanışma ve paylaşım duygusunun tesisi.

Yerinden Yönetim: Kamusal alanın STK’lar denetiminde yerel yönetimlere yetki devrinin sağlanması. ( Vergi, Eğitim, Askerlik, Emniyet hariç.)

Şeffaflık: Denetimin bağımsızlaştırılması ve fertler-toplum-devlet eksenli teftiş ilkesi.

Yargı: Tam bağımsız ve mali gücü yüksek bir Adalet kurumuyla, kanun devleti değil hukuk devleti olma ilkesi.

HUKUK      :
Hukukun düzenleyicilik ilkesi doğrultusunda değerlendirilirse, mevcut 1982 Anayasası özgürlükler ve özerklikler karşıtı bir belge halindedir. Sivil ve askeri otorite aynı zeminde değerlendirilmiş ve hukukun temel kavramları zayıflatılmıştır.
1980-1983 yılları arasında yapılan tali hukuk düzenlemeleri bir yumak halinde gelmiş ve ikinci bir Anayasa gibi yürürlüktedir. Bu, hukukun işleme süratini düşürmektedir.

Mevcut hukuki düzenlemelerin iç hukukta uygulanabilirliliği, imzalanmış olan evrensel hukuk metinleriyle çelişmekte ve niteliği noksanlaşmaktadır.

Türk Ceza Kanunu’nun tamamen yenilenmesi ve cezai müeyyidelerin uyarlanması zorunludur. Mevcut T.C.K. toplum vicdanını örseleyen açıklara, indirimlere ve eksik infaz işlemlerine açık bir metin olarak, caydırıcılıktan uzaktır.

Siyasi Partiler Kanunu seçmen iradesini sandığa yansıtmaktan uzaktır. Parti liderlerinin diktatörlüğe yakın yetkilerle donatıldığı bu kanun, toplumun tercihlerini parlamentoya taşımaktan çok uzaktır.
Kanun Hükmünde Kararname uygulamasının derhal sonlandırılması ya da makul bir süre içerisinde yasallaştırılmayan bir KHK’nin hükümsüz sayılması mecburidir.

Meclis İç Tüzüğü, meclis çalışmalarını aksatmakta ve yavaşlatmaktadır. Ayrıca muhalefetin iktidar karşısında ezilmesine neden olan sakıncalara sahiptir.

Memurin Muhakemat Kanunu’nun yürürlükten kaldırılması ve devlet memuru olarak ayrı bir hukuki statü sağlanmış yurttaşların yargılanmaları ile ilgili yeni bir düzenlemeye gidilmesi şarttır.

Hâkim- Cumhuriyet Savcısı- Avukat üçlüsü üzerinde yürümekte olan Yargı’nın, saygınlığını üst seviyede tutacak düzenlemeler şarttır. Hali hazırda yargı çalışanları ekonomik, sosyal ve istikbal endişeleri taşıyan, görev yükleri ağır ve çoğunlukla mesleklerinde memnun olmayan durumdadır. Atanma, yer değişikliği, terfi vb. düzenlemelerde, “ bağımsız olmayan” kurumlarca idare edildiklerinden, üzerlerinde mutlak bir tahakküm kuruludur. Yargı mensupları, bu baskı altında bağımsız davranamamakta ve adaletin tesisini sağlamakta zorlanmaktadırlar.

Kolluk kuvvetlerinin görevi; suç önlemeye yönelik olarak daraltılmalıdır. Suçun işlenişi ve yargılamanın başlangıcına kadar ki bütün süreçlerde görev almak üzere: Adli Kolluk Kuvvetleri’nin kurulması gereklidir. Çünkü suç ve kovuşturma aşamaları, sadece Cumhuriyet Savcılarınca komuta edilmesi gereken uzmanlıklardır.

Adalet mekanizmasının yavaşlamasına neden olan dava konuları temelde ikiye ayrılabilir: Kent Yaşamı Davaları ve İdari Nitelikli Davalar. Kira, tahliye, imar anlaşmazlıkları, kadastro vb. davaları görmek üzere, Yerel Kent Mahkemeleri kurulmalıdır. Veraset, Yaş tahsisi, isim tahsisi vb. davalar da Yerel Kent Mahkemelerince görülmelidir. Halen bu davaları kararlaştıran Asli mahkemelerin üzerindeki yük bu yolla azaltılmalı ve hukuka sürat kazandırılmalıdır.

Hâkim ve Savcıların eğitim-öğretimleri için lisans ve lisansüstü bir düzenleme getirilmelidir. Hukuk, disiplinler arası bir bilimdir. Bu nedenle bir hâkimin bütün disiplinlerde uzmanlaşması ve yargılama sağlaması uzun yıllar süren tecrübelerle mümkündür. Ancak bu deneyim kazanılana kadar ki geçen sürede, yargılama bilirkişi makamlarınca düzenlenmekte ve yol almaktadır. Bunun önüne geçilmesi amacıyla, hukuk dışı eğitim almışların, lisansüstü hukuk eğitim almaları sağlanmalı bu yurttaşların hâkim olarak vazife almasının sağlanması gereklidir.

(devamı yarın)

Etiketler : , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank