content

13 Eyl

12 Eylül Faşizmi

12 Eylül darbesinden bu yana 31 yıl geçti.
Dile kolay, neredeyse bir ömrün yarısı.
Bir insan ömrünün toplumların tarihi açısından ne kadar kısa olduğunun bir başka göstergesi.


Ama insanın gördükleri de o kısa dediğimiz ömürle olur. Ve o süreç, insana hep uzunmuş gibi gelir.
Kısa ya da uzun, geçmiş işte 31 yıl.
12 Eylül darbesi, gerçekten başarılı bir darbe.

Kendi açısından başarısının ölçüsü, öyle işkence ettiği, astığı, hapislerde süründürdüğü, yargıladığı, üniversitelerden attığı, işten attığı, fişlediği yasaklar koyduğu insanların sayısının çokluğunda değil.
Bence 12 Eylül darbesinin asıl başarısı, toplumun üstüne boca ettiği pisliğin hala devam etmesinde, temizlenememesinde yatıyor.

Yani bu darbe, asıl amacına uzun vadeli bir yapı kurmasıyla ulaşmıştır.
Bir darbenin pisliklerinin temizlenmesi için 31 yıl az bir zaman değildir.
Dünyada 12 Eylülün ve paşalarının muadili darbelerin hemen hepsinin kirinden ülkeler arınabildiler, darbecileri yargıladılar, yasalarıyla birlikte layık oldukları çöplüğe attılar.
Yunanistan, Şili, Arjantin, İspanya vb birkaç ülke daha, darbecilerle hesaplaşarak demokrasi yolunda mesafe kat ettiler.
Ya Türkiye?
Yıllar geçmiş de, darbenin amaçladığı yapılardan fazla bir şeyler yitmemiş.
O yapıların önemli bir kısmı hala ayakta ve devletin araçları olarak işlevseller!
12 Eylül anayasası, mantığı ve gövdesiyle olduğu gibi duruyor.
Bu özgürlük düşmanı, bireyi ve insan haklarını yok sayan devletçi anayasanın kurumları olduğu gibi duruyor.

YÖK, üniversiteleri iğdiş etmeye devam ediyor.
Ülkenin temel sorunları genel olarak aynı minvalde.
Kürt sorunu, 30 yıldır çatışmalı halde çözümsüzlükler yumağına belendi!
Tarihsel kaynaklı kimlik sorunları olduğu yerde sayıyor; örneğin Ermeni meselesi, Alevilerin sorunları, azınlıkların hakları vb.

Yasalarda, bireyin ve toplumun hayatının çok gerisinde kalan maddelerden geçilmiyor.
Yargının sorunları dağ gibi ortada duruyor.
Adalet hala yurttaşa tam uğrayabilmiş değil.
Ve bizim demokratik bir anayasamız dahi yok!

Bütün bunlar 12 Eylül’ün başarıları.
Ancak ben, bu faşistlerin asıl başka bir başarısından söz edeceğim: Eğitim!
Bugün eğitim camiasının kadrolarının büyük bir bölümü, 12 Eylül döneminin çocukları.
12 Eylül’de ilkokula başlayan veya ilkokulu bitiren ve yol boyu dizilerek Kenan Evren’e selam durdurulan o çocuklar, bugün okulların müdürleri, öğretmenleri.
12 Eylül’de orta öğretimde, lisede okuyan o çocuklar, bugün üniversitelerde ders veriyorlar.

12 Eylül zihniyetinin özeti Türk-İslam sentezidir!
Türkçülüğüyle faşizminin teçhizatını sağlarken, İslamcılığı, büyük ölçüde faydacılığa dayanır.
Ve o muktedirler de biliyorlardı ki, İslamcılık, oligarşik egemenliklerinin önemli bir dayanak noktasını oluşturur. Yani bir nevi, koltuk değneği!
Ve İslamcılar da, hiç şimdi anti darbeci kesilip durmasınlar (elbette bu iyi bir şey de…); çoğu 12 Eylül darbesinin şakşakçıları ve ideolojik/siyasi destekçileriydiler!
Son 15 yıldır bu sentez çatlamaya başladı. Ve hala İslami cenah, ciddi ölçülerde milliyetçi rengi taşıyorlar.

12 Eylül’ün asıl başarısı, toplumu doğrudan etkileyen, yön verme gücüne sahip olan eğitim alanında yatmakta.

Bugünün eğitimci kadroları, o günün faşizan ortamlarında yetiştirildiler.
Ve bir de buna, müfredatın faşizan nitelikleri eklenince ki, o özellikler bugün bile devam ediyor, ortaya ne çıkar?

Ne çıktığını okullarımıza bakarak görebiliriz.
Eğitim camiasının etkin çevresinin siyasal, kültürel, eğitsel düzeylerine baktığımızda genel olarak hiç de iç açıcı bir durumda olmadığımızı göreceksiniz.
İşte bu, 12 Eylülün eseridir!
Yanılıyor ya da eksik söylüyor olabilirim ama bu eğitim işini bütün unsurlarıyla ele almak gerekiyor. İnsanın şekillenmesinin ana damarlarından biri bu.
İşin bu yanını dikkate almayan bütün tahliller eksiktir hatta yanlıştır!

.

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank