content

04 Haz

Yunus Dilinde Söyleşi

Dr. Atilla Yılmaz tarafından Beylikdüzü Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı’nın, “Yunus Emre” üzerine düzenlediği bir söyleşiye davet edildik. Toplantı yerinin ADM İş Merkezi’nin üst katında (Bu yerin adaletsiz ve acı hikâyesi başka bir yazı konusu) olduğunu belirten Atilla Bey’e, böylesi toplantılar için burası küçük gelmiyor mu diye sordum. Atilla Bey de, söyleşinin verimliliğini artırmak açısından bu tür toplantılarda katılımcı sayısının dar tutulmasının daha doğru olduğunu belirtti.
***
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Mehmet Çelik’in konuşmacı olduğu toplantıda yaklaşık 40 kişi vardı. Her ne kadar Yunus Emre ve tasavvuf üzerine az buçuk bir şeyler bilsem de, konuşmacı hakkında hiçbir bilgim olmadığından, toplantının nasıl geçebileceğine dair kafamda bir şekillenme de oluşmamıştı. Hatta toplantıya biraz da mesafeli yaklaşmıştım.
***
Mehmet Çelik, ‘dünyada derdi olanlar üretir; hayatla sorunu olanlar, kafa yoranlar sanat ve ilim yaparlar’ şeklinde bir cümleyle konuşmasına başlayınca; işte dedim, söyleşinin kaliteli ve entelektüel bir düzeyde geçeceğinin belirtisi.
***
Çelik sözüne böyle başlayınca aklıma sinema dünyasının büyük yönetmenlerinden Tarkovski’nin “Andrei Rublev” adındaki tarihi filminin unutulmaz repliği geldi: “Bilgeliğin arttığı yerde keder de artar / Ve bilgisini artıran derdini de artırır.”
***
Bu sözü söyleyen Ortodoks papaz Andrei Rublev’dir. Ama onun da dünyayla ve özel olarak da Ortodoks dünyasıyla dertleri vardır. Yunus Emre’nin derdi vardı. Mehmet Çelik’in de derdi var ki, bize Yunus’u anlatacak. Bizlerin de derdi var ki, Yunus’u bilmek istiyoruz. Aslında bütün bunlar, insanın varoluş halinin temel bir boyutu.
***
Konuşmacının konusuna hâkimiyeti, konunun anlatımındaki mantıksal güç ve üslup çok önemlidir. Ses tonu, mimikler, vurgu, bir konuşmayı etkili kılan unsurlardır. Bütün bunlar Mehmet Çelik’te vardı. Samimi bir ortamda ve sıkılmadan, harika bir söyleşi oldu.
***
Tasavvuf deyince Yunus’tan, Yunus deyince aşktan söz edilir. Mehmet Çelik bize Yunus’tan, Mevlana’dan alıntıladığı dizelerle aşkı anlattı. Aşk kelimesinin etimolojisinden hareketle, aşkın anlam dünyası üzerine bizi bir edebi geziye çıkaran Çelik’in, ilahi (uhrevi) ve dünyevi aşk hakkında söyledikleri ufkumu açtı.
***
Tasavvufta “Sevgili” sıfatıyla anlatılan Allah ve peygamber aşkının taşıyıcısı olabilmek için imanlı olmak gerekir diyen Çelik; aşk ile iman özdeşliği kurduğunuza göre her imanlı olan bu aşka sahip midir sorumu, tartışma yaratmamak ve çatışmacı dilden uzak durmak için cevaplamaktan kaçındığını belirtti.
***
Evet, ben Çelik’i anlamaya çalışıyorum; doğrusunu yaptı. Her imanı olanda bu aşk vardır derse bir türlü, yoktur derse bir türlü. Böyle bir tartışma, tasavvufun engin dünyasına ve hümanizmasına sığmaz, çünkü onu sığlaşmaya zorlar. Tasavvufun derinliğine zahiri ibadetlerle ulaşılmaz!
***
Kavuşan âşıkların neden destanları yoktur sorusuna Çelik, mutlu sonla biten destanlar olmaz diyerek cevap verdi. Buradan sanatla trajedi arasına açılan o devasa kapıdan girerek bir başka deryaya dalınır diye düşündüm.
***
Çelik, iki aşığın birleşmesiyle beklentilerin, alışkanlıkların başladığını ve aşkın bittiğini söylediğinde, ben karıma hala aşığım diyenler geldi aklıma. Aslında bunu diyenler, öyle sanıyorlar! Sevgi ile aşkı karıştırıyorlar. Aşk, bir aşkınlık hali olarak çırılçıplaktır! Aşk, aşığı için bir yok oluş halidir! Bütün bu anlatılanlardan aşk üzerine tanımlar oluşturmak, kategorize etmek onu anlam dünyasından koparmaktır ve bir de, âşık olmayanın aşkı anlatması çok zordur herhalde diye düşüncelere gark oldum.
***
Mehmet Çelik’in Halil Cibran’dan söz etmesi beni duygulandırdı. Hıristiyan tasavvufunun bu değerli insanı, şairi ve ressamı Cibran, vicdanın ve sevginin bir timsalidir. Yunus’tan iç âlemde çıktığı sessiz yolculuklarda hakikatin arayıcısı olan Cibran’a ulaşmak, Çelik’in dünyasına dair epeyi bir fikir vermekte.
***
“Aklın yolu birdir”, “Ortak akıl” gibi cümleler kuranlardan hep rahatsızlık duymuşumdur. Çelik, bu tür önermelerin faşizme kadar vardığını, tekçi ve totaliter bir anlayışı içerdiklerini söyleyerek düşüncelerime tercüman oldu.
***
Çelik, dincilik faşizmdir dedi! 72 millete aynı gözle bakmayanların, ayrımcılık yapanların insani olamayacağını belirten Çelik’in o güzel sohbeti beni mutlu kıldı. Tam Yunus’ça bir sohbetti.
Evrensel değerleri taşıyan böylesi insanlara çok ihtiyacımız var.
NOT: Söyleşiye katılanların bir bölümü, verilen arada gittiler. Olağanüstü durumu olanları tenzih ediyorum; her zaman ve her yerde böyle dolgu malzemeleri hep vardır.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank