content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

28 Kas

Yaşamaya Dair

Kıymetli okurlarım, bir önceki Pazar günü bu köşeden Nazım Hikmet’e ait diyerek paylaştığım “ÇAY, SİMİT VE PEYNİRLE” başlıklı şiirin, okurum M. Melih GÜNEŞ’in uyarısıyla Nazım Hikmet’e ait olmadığını öğrendim. Okuruma teşekkür ediyorum.

Bu şiir Yalçın ERGİR’e ait olup, Düş Hekimi 2 isimli kitabının 13. sahifesinde yer almakta.

Ben de Nazım’ın başka bir şiirini paylaşarak bu eksikliği bir nebze de olsa telafi etmek istedim.

(1)

yasamak sakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yasayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yasamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden

yani, bütün işin gücün yasamak olacak.

 

yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani, o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut, kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuarda

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel,

en gerçek şeyin yasamak olduğunu bildiğin halde.

 

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yasamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yasamak, yani ağır bastığından.

1947

(2)

diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan

bir daha kalkmamak ihtimali de var

duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatmana Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz

en son ajans haberlerini.

 

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savasın sonunu

 

diyelim ki, hapisteyiz,

yasımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

yine de dışarıyla beraber yasayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.

yani, nasıl ve nerde olursak olalım

hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

1948

(3)

bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yıldız zerresi yani,

yani, bu koskocaman dünyamız.

bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

 

şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

böylesine sevilecek bu dünya

"yaşadım" diyebilmen için...

ŞUBAT 1948

Nazım Hikmet RAN

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank