content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

20 Eki

Vahşi Batı Hikayesi: Kaz Dağları

Yaklaşık 5 milyon yıl önce meydana gelen, Türkiye'nin en müstesna, en el değmemiş yerlerinden biri olan, milli park ilan edilmiş alanında sayılamayacak kadar çok, küçük dereye ve otuza yakın akarsuya sahip olan, bu güne kadar 101 familyaya ait 800 civarında sınıflandırılmış ve tanımlanmış bitki (ki bunların 29 tanesi de Dünyada sadece kazdağı milli parkında bulunan endemiklerdir (alanlarında belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel, ender ve çok ender bulunan türler.)) zeytin ağaçları, kızıl çamlar, karaçam, göknarı, kayın, gürgen, kestane, meşe ağaçlarıyla Allah'ın bize bahşettiği bir güzellik altın avcılarının elinde 20-30 yılda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya!
Kaz Dağları'nda 11 firma 8 yıldır altın arama çalışmalarını yürütüyormuş.

MTA Kuzeybatı Anadolu Bölge Müdürü Vekili Ramazan Konakbay, "Bugüne kadar, altın arama işi için 2 milyon dolar harcama yapıldığını ve 1 gram altın bulunmasının, o bölgede altın arama çalışmalarının yürütülmesi için yeterli bir miktar" olduğunu söylemiş ve demiş ki "Bazı köylüler, sondaj aşamasında siyanür ve çeşitli kimyasallar kullandığımızı düşünüyorlar. Bu kesinlikle doğru değil.

Buranın işletmeye açılması için ÇED raporu alınacak."

Firmalar sondaj çalışması yapmak için kestikleri ağaçlar için hektar başına 5 bin YTL ödüyorlarmış, bir gazete haberinden öğrendiğim kadarıyla. Zaten her şey saban radyodan dinlediğin bir haberle başladı. Kulaklarıma inanamadım. Kaz Dağları'ndaki altın arama çalışmalarına izin verildiğini söylüyordu. Nasıl olur bu, diye kan beynime sıçrarken akşam gazetede haberin biraz daha detaylarını okudum. Duyduğuna inanma, gördüğünün de yarısına inan derler bizde. İnternetin başına oturdum ve araştırmaya başladım. Bir yandan tezkere, diğer yandan PKK ve şehitlerimiz, referandum derken birileri işler çeviriyormuş demek. Ne pis bir dünya bu böyle! Oysa bize emanet edilen dünya hiç de pis değildi ki. İnsanoğlu elini sürdüğü her şeyi böyle murdar hale getiriyor. Dünyanın sonunu getireceği düşünülen küresel ısınma ve kuraklık kapımızda iken insanlar altın rezervlerinin ortaya çıkması için ağaçları kesiyorlar! Bu nasıl bir maddeciliktir. Bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür. İş ağaçları kesmekle de kalmıyor elbette. 2001 yılındaki Bergamalı köylüleri ve siyanür söylemlerini hatırlarsınız. Yaptığım küçük araştırmada gördüm ki, Altının ayrıştırılmasında %85 siyanür kullanılıyor.

"Siyanür, çıkarılan madendeki altın ve gümüşün diğer madenlerden ayrılması için kullanılıyor. Maden, siyanür tanklarına konuluyor ve orada sıvılaşıyor. Sonra sıvı karbon süzgeçlerden geçiriliyor. O sıvının içindeki altın ve gümüş karbona tutunuyor. Diğer maddeler ise atık havuzuna gidiyor. Atık havuzuna giden kısımdaki siyanür de kimyasal işlemle azot ve hidrojene ayrışıyor. Atık suda içme suyundaki gibi 0.01 miligram siyanür kalıyor ki, bu tutar insanın normal besin maddelerinden aldığı siyanürün bile altında kalıyor." deniliyor. (Türkiye'nin Altın Rezervi Dünyada İkinci İmiş!,Tahir Öngür, Jeoloji Yüksek Mühendisi) Ağaçların kesilmesi bir yana, altının ayrıştırılması için kullanılan, acı badem içinde doğal olarak bulunan, aşırı acı badem tüketiminde ölümlere sebep olan doğal zehirli

bir madde olan siyanür kullanımından bahsediliyor. Tabiatın dengesinin kesinlikle bozulmayacağına kim garanti verebilir?

Tahir Öngür, aynı adlı makalesi şu rakamlarla kurduğu cümleleriyle bitiriyor:

"Tahmin edildiği gibi 3649 ton altın potansiyelimiz olsa;

* bunun tümünü arasak bulsak;

* bunun tümünün de varolan fiziksel ve ekonomik koşullarda işletilebilir olduğu belirlense ve bunlar görünür rezerv olsa;

* bunlar ortalama 100'er tonluk 37 maden işletmesine dönüşse;

* bunlar 20 yıl içinde işletilse ve her birinin 10'ar yıllık ömrü olsa;

* bunlardan yılda 180 ton altın üretsek;

* bugünkü fiyatlarla bunlardan yılda 1,5 milyar dolar satış geliri elde edilse ve yabancılardan bize 225 milyon dolar kalsa;

* tahmin edilen potansiyelden bize 20 yılda hepi topu 4,5 milyar dolar kalır.
Buna karşılık,

* bunlar ortalama 5000'er dönümlük ocak ve atık alanları oluştursa;

* bu ocaklar kapatılırken 20.000 USD/dönüm temizleme ve kapatma gideri yapılsa;

* devletimiz de her şeyi geride bırakıp giden yabancı altıncılardan kalan pisliği temizlemek için ocak başına 100 milyon dolar, 37 ocak için toplam 3,7 milyar dolar harcasa ne kadar kârlı oluruz, değil mi?"

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank