content

04 Şub

Ücretsiz Arazi Ve Ev İçin Dava Açın

Şehirlerin içler acısı haline bakıp içinizin kararmaması ve hatta kahrolmamanız imkânsız. Müslümanların evlerine bakıp, ciğerini ateş sarmayan kişi, insan olabilir mi?

Kabul edelim ruhumuzu şeytanın adamlarına kaptırdık ve değerlerimizi kendimiz tarumar ettik.

Toprağı kirlettik, şehirleri öldürdük, mahremiyeti çiğnedik.

Sözü hiç uzatmaya hacet yok. Her şey, herkesin gözü önünde cereyan ediyor. Failler uzaktan birileri değil içimizde: Çok kazanma hırsı, insanı insan olmaktan uzaklaştıran tamah ve ihtiras putu.

Yaşlı bir kadına babasından bir arazi miras kalıyor. Bu ziraat alanı imara açılıyor. Müteahhit arsa payı olarak 100 daire veriyor. Komşusu bu yaşlı kadına ‘aman zekâtını unutma ve evsiz fakirlere ver' ikazında bulunuyor.

Ahir ömrüne yaklaşmış olan bu kadın oralı değil. Kira hesabına başlamış bile. Bir daire ayda bin lira getirse aylık 100 bin lira cepte. Bunu nasıl değerlendirsek? Vs. vs.

Ona göre “temiz” para. İslam'a göre habis. Kimin umurunda?

Yaşadığımız zamanın yeni putu: Rant!

İnsanı böcek gibi gösteren Babil kulelerinde iblisler cirit atıyor.

Babil kulesi tanıtım reklamlarında bile daire değil, çıplak kadın pazarlanıyor. Rant putu ile şehvet putu el ele verip önce ruhları, sonra da hayatı istila etmiş.

Dünya Mimarlar Birliği Başkanı “The Habitat Agenda, Istanbul Declaration on Human Settlements – 2006 / Habitat Gündemi, İnsan Yerleşimleri Üzerine İstanbul Bildirgesi kapsamında İstanbul'a gelmiş şehri helikopterle havadan izlemiş.

O günlerde iblisi Babil Kulesi sayısı 10-15'den fazla değil.  Ama Dünya Mimarlar Birliği tarumar edilmiş şehri görünce “Kimse bana İstanbul'u, Mimar Sinan'ın torunları bu hale getirdi dedirtemez” şeklindeki acıklı cümlesini kurar.

Baki Murat önceki günkü yazısında temas ettiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ‘Şehircilik Şura'sının açılışında yaptığı konuşmaya temas etmeyeceğim.

Onun yerine Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin 5 Ekim 2016'de yaptığı açıklamadan bir iktibas yapıp sözü sözün en hayırlısı söyleyen Allah Resulü Hz Muhammed (a.s.v.)'a bırakacağım:

Bakan Özhaseki diyor ki: "Bundan sonra sağlıklı binalar yapmamız, çürük binalardan kurtulmamız lazım. İnsanımızın canı kıymetlidir, onu korumamız lazım. Kimlikli binaların ortaya konması lazım. Artık kibrit kutusu gibi binalardan vazgeçmemiz lazım. Kendi kimliğimizi ortaya koyabileceğimiz bir siluetin yavaş yavaş ortaya çıkması lazım. Türkiye'de minarelerin o süngüleri gözükmese yukarıdan, biraz 'Müslüman memleket' demekte zorlanırız yapı stokuna bakarak. Demek ki yavaş yavaş da kendimize has mimari tarzımızı oluşturup, ona uygun binaları yapmamız icap eder."

Bu cümlelerin yegâne doğru olanı “Türkiye'de minarelerin o süngüleri gözükmese yukarıdan, biraz 'Müslüman memleket' demekte zorlanırız yapı stokuna bakarak…”

Bakan, uzun süre Kayseri Büyükşehir ve hatta ilçe belediye başkanlığı yapmış bir siyasetçi. Sözünü ettiği kimlikli yapıları Kayseri'ye kazandırdı mı bilmiyorum.

Bakan diyor ki;

- Bu yapılara bakınca bu toprakların Müslüman toprağı olmadığını anlıyorsunuz. Bizi tek kurtaran şey minareler.

- Kibrit kutusu gibi binalar yerine kimlikli binalar yapmamız lazım.

- Yavaş yavaş da kendimize has mimari tarzımızı oluşturup, ona uygun binaları yapmamız icap eder.

Şimdi sormak gerek, iktidara yeni mi geldiniz ki bu tür eleştiriler yapıyorsunuz?

Neden hemen değil de yavaş yavaş?

Kendimize has bir mimarî tarzımız yok mu ki oluşturacağız?

Oluşturacaksak kiminle, bu zihniyetle mi?

Rant putunun önünde tazimde bulunan bu mimari ve mühendis eğitimli, bu belediye başkanları, bu müteahhitlerle ve bu bürokrasi ile mi?

Bahçeli yatay mimari evlerini yıkıp yerine 10-20-30 katlı ucubeler diktikten sonra mı?

Gerçek İstanbul'u, Roma ve Fatih'in İstanbul'unu bile düzeltememişken, her yere yayılan TOKİ zihniyeti ile mi çözeceğiz bu rant putuna teslim ettiğimiz şehirleri.

Sizlerin de dikkatini çekiyordur: Son günlerde binaların çelen ve yüzlerine Selçuklu motifi giydiriyorlar. Buna da ‘yeni mimari tarzı' diyorlarmış. Ne demeli bilmiyorum.

DEVLET SİZE MESKEN VEYA ARAZİ TEMİNİYLE MÜKELLEF

Ama şunu öneriyorum. Hiç evi olmayan herkes, en temel insanî ihtiyacı olan meskenin tedariki için devletin kendisine 300-500 metre arazi tahsis etmesi, yapacağı meskenden sıfır vergi alması için davalar açmalı.

Madem bu ülke bizim. Madem biz toprakları korumak için canımızı ortaya koruyoruz. O halde kimse bizim topraklarımızı bizden sakınmasın. Bizi kiracılık zilletinden kurtarıp, kendi evimizde toprakla barışık bir şekilde, insanca yaşama hakkımıza saygı duymalı ve bunu sağlamalı.

Avukatlar dava açmak için güzel bir dava dilekçesi hazırlarsa, mimarlarımız taş, ahşap ve terkip vs. gibi karışımlardan müteşekkil gelenek, inanç, ahlak ve mahremiyetimize uygun bahçeli tek veya en fazla 1, 5 katlı mesken projesi çizerse biz de buradan yayınlarız inşaallah.

EV HUSUSUNDA HZ. PEYGAMBER ŞÖYLE BUYURUYOR

Söz konusu Hadis-i Şeriflerin hepsi Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî merhum tarafından derlenen Ramûz el-Ehadis adlı eserdendir.

Hz. Câbir (r.a.)'den: “Allah bir kula şer murat ettiğinde, ona bina yapmayı güzel gösterir.” (s.57)
Hz. Muhammed ibni Beşir (r.a.)'den: “Allah bir kula zilleti murat ettiğinde, ona malını binada harcatır.” (s.57)

Hz. Enes (r.a.)'den: “Bir kimse binasını yedi veya dokuz zir'a (arşın) yüksekliğinde yaptığında, gökten bir münadi ona şöyle seslenir: "Ey fâsıkların en fâsığı, bununla nereye gidiyorsun?” (s.38)

Hz. Habbab (r.a.)'den: “Kul, her harcadığından me'cur (mükâfat) olur. Yalnız binaya harcadığından olmaz.” (Fazlasına giderse) (s.104)

Hz. Enes (r.a.'den: “Nafakanın hepsi Allah yolundadır. Ancak, şu binalar için harcanan hariç. Onda hiç bir hayır yoktur.” (s.239)

Hz. Enes (r.a.'den: “Nafakanın hepsi Allah yolundadır. Ancak, şu binalar için harcanan hariç. Onda hiç bir hayır yoktur.” (s.342)

Hz. Meymune (r.anha)'dan: “Sizler dinin karıştığı, kanın döküldüğü, zinanın aşikâre olduğu, binaların debdebesinin arttığı, ihvan arasında bağın azaldığı, Kâbe'nin yakıldığı zaman ne yapacaksınız?” (s.372)

Hz. Zubeyr (r.a.)'den: “Kulların sabahladığı her sabah bir münadi şöyle nida eder: "Ey insanlar, toprak için doğun, fani olmak için toplayın ve harap olmak için bina edin." (s.383)

Hz. Ebû Osman (r.a.)'den: “Şer bir zamanda bir adam fazlaca deve edinse veya sıkıntılı zamanın korkusu ile akar bina veya para edinse, kıyamet gününde Allah (z.c.hz.)'nin divanına hain ve hırsız olarak getirilir.” (Allah'a güvenmeyip üç kuruşa güvendiğinden) (s.395)

Hz. İbni Mes'ud (r.a.)'den: “Bir kimse kendisine yetecek yüksekliğin üstünde bina yaparsa, kıyamet gününde o binayı boynunda taşımakla mükellef tutulur.” (s.411)

Hz. İbni Mes'ud (r.anhüma)'dan: “Bina kıyamet alametindendir. Bir adamın camiden geçip de iki rek'at kılmaması, tanıdığından başkasına selam vermemesi ve çocuğun yaşlı bir kimseyi işe koşturması da kıyamet alametlerindendir.” (s.448)

Hz. Ummmi Velid binti Ömer (r.a.)'den: “Ey insanlar hayâ etmiyor musunuz? Yemeyeceğiniz şeyleri topluyor, oturmayacağınız binalar yapıyor, idrak etmeyeceğiniz emeller güdüyorsunuz. Bundan utanmıyor musunuz?” (s.49)

Hz. Muhammed İbni Saad (r.a.)'den: “Şu dört şey saadettendir: Saliha kadın, geniş mesken, iyi komşu, iyi hayvan (binek). Ve dört şey de şekavettendir: Fena kadın (huysuz, itaatsiz), kötü komşu, kötü binek ve dar ev.” (s.69)

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank