content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

22 May

Üç Gonca

Dönüp ardıma baktım. Ne çok mesafe yürümüşüm meğer. Durdum düşündüm.

Çocuktum, sonra baktım ki yaşlanmışım. Anama yaşımı söyledim “ Yanlış hesaplamışsın, o kadar olmadın ki.” dedi. “Ama bana nine diyorlar” dedim. Sustu. Telaşlandım “Neden benim gençliğim yok” dedim; hüzünlendi. Kaybolup nereye gitti diye düşünürken, fikirler ortasında kendimi buldum. Çalkalandım, bulanıklaştım, taşlara çarpıp köpürdüm, sonra sessiz akan nehirler gibi kendi derinliklerimde dinginleştim.

Bir zamanlar kınalı avuçlarımda bayram kokusu vardı. Yarım yamalak tuttuğum çocuk oruçlarımda, ezanın huzuru yayılırdı iftar sofralarımıza. Babam başımı okşarken, saçımda çözülen beyaz kurdelem vardı. Püsküllü kısa çoraplarım, siyah önlüğüm, beyaz yakamla elimde salladığım bayrağım vardı. Biz çocukken bütün büyükler severdi bizi. Biz okulluyduk. Biz akıllıydık. Biz o zamanlar gerçek çocuklardık. Bütün çocuklar akıllı değil mi? Üstelik ihmal etmez yaramazlık da yapardık. Yaramazlık çocukların icadı değil mi? Biz de hep icatlar ederdik.

Bir sabah uyandığımda büyümüştüm, hatta yaşlanmıştım. Gençliğimi aradım yıldırımlar arasında, şimşek ışığı gibi hızla aktı gitti dünyamdan. Keşke biraz nazlansaydı ya da gitmemek için direnseydi. Gençlik işte, bent çekilmiyor önüne. O kibirli, coşkun ve uçarı haline söz yetmiyor. Zaten ben onu pek tanımadım ki. Tanısaydım belki anlardım. Maalesef olan bana oldu. Civanlığın arkasından bakarak hayıflanıp duruyorum hala.

Kendim büyümeden büyüteceğim iki çocuk tutmuştu elimden. Sırtımda ise zulmün küfesi. Her güneş battıkça gözlerimden hayallerim, yüreğimden ümitlerim damladı, ümitsizliklere. Ardımda iz oldu, sonra onlar da silindi zamanın silgisiyle.

Sarvan’ a itaat eden kervan gibi çöller aştım, başım aşağıda. Ayaklarımı yakan kızgın kum, gönlümü yakan söz gibi acıtmadı canımı. Yolumun en karanlığında isyan ettim Sarvan’ a. Kervandakiler kınadı elbet beni. Kelamıkibar ettim bir kere, anladılar. İşte o vakit yıldızlara döndürdüm bakışlarımı. Ben yıldızlarla yoldaş olup yol ararken, güneşi buldum en zor geçitte. Yüzüme bakanlara; “Baht utansın” dedim aydınlık çehremle.

Aklım; “İnsana umutsuzluk yakışır mı?” dedi. ” Yakışmaz” dedi yüreğim. Ben de gülümsedim sözlerine, dudak büküp; “Geçti ömrün Nevbahar’ı, bülbül olmuş neyleyim.” dedim.

Divanı hikmetin ikramı bitmezimiş. Nice sırlar saklıymış maverada.

Ve bir gün “Nine çikolata al! “ diyen üç gonca büyüdü, gönül bağımda. Unutturdular bana hayat ağrılarımı.

Parmaklarımın arasından su gibi akıp giden zamanın kadrini bildiğim de vakit epeyce geç olmuş olsa da açmayı bekleyen üç goncam var gönül bağımda. Ben ise gençliğimi onların bakışlarında göreceğimi hayal ediyorum.

Hayat payından bana ayrılan süreyi tükettikçe her şey bir başka güzel gözüküyor gözüme. Şimdi zamanın ortasında ya da yorulduğum yerdeyim.

2014/ANKARA

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank