content

23 Mar

Türkiye Neden ‘Büyük Devlet’ Olamaz!

‘Büyük devlet’ olabilmek; düşünce fakirliğinden kurtulmaya, dünyayı doğru okumaya, egemen güçlerin şeytanî planlarını çözebilmeye, alternatifler geliştirmeye, cesarete ve de risk alabilmeye bağlı.

 
Türkiye’nin, Tunus ve Mısır değişimi sırasında ve Libya tahliyesinde gösterdiği yönelim, büyük devlet olma yönünde bir ümit oluşturmuştu.
 
Oysa Libya tahliyesi tamamlandıktan sonra sürdürdüğü politika, bu beklentiyi ne yazık ki boşa çıkardı. Birkaç hafta içinde yaşananlar gösterdi ki; “büyük devlet olabilmek” sadece kendi yurttaşlarını tahliye etmekle mümkün olamıyormuş.
 
Türkiye, batılı güçlerin birer “leş yiyicisi karga ve sırtlan” olduğunu bilmiyor mu? Elbette biliyor!
Türkiye bunun önüne geçebilir miydi? Deneseydi görecektik.
Peki, neden denemedi? Risk alma konusunda deneyimsiz ve büyük devlet olmak için henüz hazır değil.
Büyük devletler genel de az konuşup, derin düşünce ürünü politik girişimlerde bulunurlar. Önceki gün 85 yaşında ölen eski ABD Dışişleri Bakanı, ABD derin devleti CFR üyesi ve ABD’nin perde arkası müzakerecisi olarak da tanınan Warren Christopher, dinleme sanatını; “Dinleme konusunda, konuşmakta olduğumdan daha iyiyim. Dikkatli dinleme, gizli bir silahtır” cümlesiyle özetliyor. Oysa bizimkiler dinlemez konuşur, sonra geri adım…
 
Elbette, Türkiye’nin batılı emperyalist devletler gibi bir ‘büyük devlet’ olmasını istiyor değiliz. Türkiye’ye yakışan ve yaraşan, ‘adalet devleti’ olmak.
 
* * *
Kaddafi kendi halkını tehdit ettiği gün, Türkiye, Kaddafi’ye gidip diyebilirdi ki: “Yeter! Tasını tarağını topla, gel Bodrum veya Marmaris’e yerleş. Bizim Ege sahillerinde senin türünden çok var. Bir de sen gelmişsin, bir şey değişmez. Birlikte resim yaparsınız. Biz, seni de ölene dek koruruz. Yargılanmanı da engelleriz. Ama gel, halkıyla savaşan lider olarak tarihe geçme!”
 
“Kaddafi dinlemez ki?”
Denediniz mi, nereden biliyorsunuz?
 
“Denemeye gerek yok. Adam zaten şizofren…” Şizofrenlerde bazen doğru kararlar verirler.
 
Madem şizofren, 42 yıldır tüm dünyayla nasıl başa çıktı? Madem konuşulmaz, niye gidip ziyaret ettiniz, iş yaptınız? O “şizofren” değil miydi, sizin yurttaşlarınızın tahliyesine izin veren?
 
Deli, geri zekâlı, sadist, paranoyak vs ne kadar sıfat varsa, Kaddafi için az gelir. Fakat büyük devletler, herhangi bir dünyalının burnunun kanamaması için, o deliyle de gider, konuşur, konuşmalı da!
 
“Büyük devlet”, Kaddafi’nin çok gururlu olduğunu bilir ama yine de bir yolunu bulup, onu ikna ederdi. Hatta daha ötesini yaptırırdı. Olmuyor mu, dinlemiyor mu? “Sana üç gün süre veriyorum. Aksi halde koltuğunu başına yıkarım” da derdi.
 
Çok mu iyi niyetliyim? Yahut çok mu hayalperestim? Yoksa çivisi çıkmış dünyada işler böyle yürümüyor mu? Ya da bu öneriler, reel-politiğe uygun değil mi? Yahut da dünyanın efendileri böyle yapsaydık, bize bozulurlar mıydı?
 
Türkiye bunu deneseydi ne kaybederdi? Hiçbir şey. Sadece Kaddafi’yi ikna edememiş olurdu. Birde, ikna ettiğini düşünün. Bu çağda, sizden büyük bir devlet olur muydu / kalır mıydı? Bundan sonra bu yolu denemeden ve size rağmen bir ülke işgal edilebilir miydi?
 
Hadi Irak savaşı başladığında yeni iktidar olmuştunuz ve deneyimsizdiniz. Ya 23 gün bombalanan Gazze’de? Peki şimdi Libya’da?
 
Türkiye büyük devlet olma şansını Gazze’de kaçırmıştı. Bu kez şans, Libya ile bir kez daha kapımızı çaldı. Oysa Türkiye tercihini ‘küçük devlet’ kalmaktan yana kullandı.
 
Peki, bütün bunlardan sadece siyasetçiler mi sorumlu? Hiç kuşku yok ki; iktidarıyla, muhalefetiyle, yazarçizeriyle hatta bu duruma sessiz kalan sivil oluşumlarla hep birlikte sorumluyuz.
 
Çünkü Türkiye, “büyük devlet” olmayı, sadece ekonomik büyüklük olarak algılıyor. Dünyanın 16. büyük ekonomisi olmuşuz, G20 toplantılarına katılıyormuşuz. Ya sonra? Geriye tek bir hedefimiz kalmış. O da, ekonomik büyüklüğün merdivenlerini hızlı adımlarla tırmanmak.
 
Türkiye’nin asıl sorunu da bu. Ekonomik fakirliği çözerken “düşünce fakirliği” ile tahammül fakirliğini çözememek!
 
Son iki üç asırdır bu ülkenin ve bu ümmetin en büyük sorunu; düşünce fakirliğini aşamaması. Bunun içinde “düşünce fabrikaları” kurmak gerekli. Düşünce fabrikası inşa etmeyen/edemeyen, bu fabrikalar yerine, tabiatı ve insanı alabildiğine kirleten beton fabrikalara yatırım yapan ülkelerden, büyük devlet olmaz!
 
Müteakip yazımızda İnşaAllah, nasıl düşünce fabrikası kurulura değiniriz
 

Etiketler : , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank