content

17 Kas

TSK, 1936 Yargılamaları ve Mannerheim Hattı

Son yıllarda Ergenekon, Balyoz vb. davalardan azımsanmayacak sayıda muvazzaf ve emekli komutan tutuklandı. Bunlardan 50’ye yakını da general ve amiral rütbesinde.

Bu davalar ile son yıllardaki PKK saldırıları karşısında verilen kayıplar arasında kimi çevrelerce şöyle bir ilişki kurulmakta: Hükümet TSK’yi öyle bir yıprattı ki, tutuklamalar nedeniyle TSK’yi komutan sıkıntısı içerisine düşürdü ve özellikle de kuruma büyük bir moral darbe vurdu.
Çok sayıda askerin katledildiği son olaylarla birlikte bu iddia iyice dillendirilmeye başlandı.

Bu iddia bana, tarihte olmuş başka bir olayı hatırlattı.

Yıl 1936.
Yer, Sovyetler Birliği.
Leningrad parti başkanı Kirov’un bir suikast sonucu öldürülmesi ile Stalin beklediği anı yakalar ve muhalifleri için kapsamlı bir imha harekâtı başlatır.
Suçlu yakalanamaz ama suç, hemen Troçkistlerin üzerine yıkılır. Ülkede korkunç bir sorgu ve tutuklama kampanyası başlar.

Partinin önde gelen birçok üyesi ve Kızılordu Genel Kurmay Başkanı Tukaçevski’de dâhil olmak üzere birçok subay tutuklanır. Tutuklananlar, İç İşleri Bakanı Beria’nın ağır işkence tezgâhlarından geçirilerek itirafnameler imzalatılır.

1936/1937 yıllarında Başsavcı Vişinski’nin (Bu şahıs Çarlık döneminin de namlı savcılarındandır) işkence ifadelerine dayanan iddialarıyla itham edilen zanlılar, mahkemedeki düzmece oyunlarla cezalandırılırlar.

Partinin en üst organı olan Politbüro üyelerinin büyük bir bölümü, Lenin’in en yakın arkadaşlarından Zinovyev, Kamanev, Buharin de dâhil olmak üzere kurşuna dizilirler. İdam edilenlerin arasında Tukaçevski ve bazı subaylarda vardır. Birçok parti üyesi ve Kızılordu sabayı da Sibirya’ya sürgüne gönderilir.
Diktatörün önü artık iyice açılmıştır.

Ancak Avrupa’da yükselen faşizm, Stalin’in canını sıkmaktadır.
Finlandiya Savunma Konseyi’nin başında faşist General Mannerheim vardır ve Hitler’le flört etmektedir. Hem 1917 Devrimi sırasındada Finlandiya ile görülecek bir hesap kalmıştır.

Stalin, Aralık 1939 yılında Finlandiya’ya saldırır. Başkomutanlığı üstlenen Mannerheim, bu saldırıyı beklediği için daha önceden hemen Leningrad’ın karşısına düşen kıstakta, kendi adıyla anılan ünlü savunma hattını yaptırmıştır.

Çok sayıda Kızılordu birlikleri, Finlandiya’ya girmek için bütün güçleriyle bu hatta saldırırlar. Amansız çatışmalar olur ve Kızılordu büyük kayıplar verir. 1 yıl süren savaşta Finlandiya yenilir ama bu zafer, Kızılordu için bir Pirus zaferidir.

Kimi askeri tarihçiler bu savaşta ve hatta İkinci Dünya Savaşındaki Kızılordu kayıplarının çok büyük oluşunu, Stalin’in 1937 yılında Kızılordu’da yaptığı tasfiyeye bağlarlar. Genel Kurmay Başkanı da dâhil birçok subayının kurşuna dizildiği ve birçoğunun da sürgüne gönderildiği bir ordunun büyük güç kaybettiği bir gerçektir.

1937 yargılamaları hakkında bir fikir edinmek açısından şu notu eklemek istiyorum: Koskoca Kızılordu Genel Kurmay Başkanı, Hitler ile 25 kilo altın karşılığında anlaştığı suçlamasıyla kurşuna dizilmiştir. Varın gerisini hesap edin!

Tarihi sonuçlar doğuran bu olayın hakikati ile bizde dillendirilen iddianın hakikati arasında, formel benzerliğin dışında hiçbir bağlantı görmüyorum. Dolayısıyla iki olay arasında analoji dahi yapılamaz.

İddia sahipleri bize iki şeyi söylemek istiyorlar: 1) TSK’yı yıpratırsanız işte böyle can kayıpları yaşanır. (Ölümler üzerine oluşan tepkileri bu yolla AKP hükümetine yönlendirme hinliği var).

2) PKK meselesi bir askeri meseledir ve onu da ancak güçlü bir TSK yener! (Bu son derece bayat ve gerçek dışı görüşte de, plebisit faşizmi canlı tutma çabası var).

1990’ların çatışma ve kayıplarına askeri ve istatistikî olarak bakmak bile, iddianın geçersizliği ve gülünçlüğü için yeterlidir.

Etiketler : , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank