content
11 Ağu

Tarihin Döküldüğü Demlerdeyiz

Bir geçtiği yerden bir daha geçmeyen, geri dönüşü, tekrarı olmayan ve bir yöne doğru akıp giden hayatı, akıp giden bir ırmağa benzetirim. Bir ırmağın ne idüğü hakkında hepimizin az çok bir fikrimiz vardır. Bu benzetme; akış nedir, dalga nedir, girdap nedir, ters akıntı nedir, ilâahir... gibi bildiklerimizle hayatın bilinmezleri arasında ilintiler kurarak biraz olsun anlayabilmemize ve hatta, eğer doğru bir modelleme yapabilmişsek hadiselerin gidişatı yönünde bazı öngörülerde bulunabilmemize kapı aralar.

Hayat insanı sürekli olarak bir yerden bir yere taşır, götürür; tıpkı bir ırmağın, cüssesine nisbetle daha küçük şeyleri bir yerden bir yere taşıyıp durduğu gibi. Şu farkla ki, hayat denen ırmağın mahiyetini bilen ve metafizik yüzgeçleri (aklı, feraseti, muhakeme ve doğru karar verebilme v.b. kabiliyetleri) gelişkin olan kişi, hayatın (ırmağın) kurallarını gözeterek ve onunla kavga etmeden kendi hüneri ve tasarrufu ile bir yerden bir yere varır. Bu hünerden yoksun olanlar da, ancak suyun (hayatın) zorlamasıyla kafasını gözünü taşlara çarpa çarpa ve sürüklenerek bir yerden bir yere varır. Her iki durum da her yeni merhalede benzer şekilde tekrarlanarak devam eder. Tâa ki, günün birinde vade dolup hayat denen ırmak bizi kenara atana kadar..

Bu iki durum, yani "sürüklenmek"le "kendi bilinci/tasarrufu ile yaşamak" arasındaki fark, kısaca, bir odun parçası ile mahir bir yüzücü arasındaki fark gibidir ve herbirimiz, bilgi, donanım, kavrayış gücü ve tecrübemize göre, bu geniş yelpazenin içinde bir noktada yer alırız.

Hem bireysel hayat(lar)ı hem de küllî manada insanlık hayatını, yani tarihin akışını anlayabilmek çabasıyla söz konusu benzetme ve modellemeye sık sık müracaat ederim. Bu pencereden bakarak, son dönemde dünyada ve ülkemizde şahit olduğumuz başdöndürücü gelişmeleri de anlamlandırmaya çalışıyorum. Bu meyanda iki önemli hususun altını çizmek gerekirse;

Birinci husus: Tarihin görünmez eli, bir süredir Türk Milleti'ni bir kere daha rüşdünü ispata zorluyor. Uzun zamandır, genlerimizden gelen, tarih yapmada aktif rol alma vasfımızı bir kenara bırakmıştık ve/veya kenara it(il)miştik. Şimdi bu damarımız yeniden depreşti ve sahaya inmeye hevesliyiz. Ama tarihin gözünden bir şey kaçmaz; uzun zamandır oyunda-oynaşta olduğumuzu, paslandığımızı, hamladığımızı hatta bunun için gerekli hasletlerimizin önemli ölçüde yıpranıp pörsüdüğünü bal gibi biliyor. O yüzdendir ki, bizi tam manasıyla sahaya sürmeden evvel çetin bir imtihandan geçiriyor. Sınavı geçip rüşdümüzü ispat ettik ettik, yook "dökülürsek" ne kadar süreceğini kestiremeyeceğimiz yeni bir "öğren de gel!" dönemi bizi bekliyor olacak.

Takdir edersiniz ki, herhangi bir sınavdan 'çakan'ların dûçar olduğu hayal kırıklığı, çeşitli mahrumiyetler, fedakarlık gereklilikleri gibi istenmeyen haller de herhangi bir ferdinkiyle kıyaslanamayacak kadar büyük ölçekte hepimizin payına düşecek ganimetin(!) başında gelecek. Neûzübillah!.. Farkında olalım, gayret edelim, ümit ve dua edelim ki alnımızın akıyla bu imtihanın altından kalkabilelim..

İkinci hususa gelince; yine ırmak benzetmesine dönersek, suyun (hayatın) mecrasındaki akış her zaman aynı karakterde devam etmez. İşaret ettik, durgun aktığı yer olur, -Maraş tabiriyle- 'câalak' akar, çevrintisi (girdap) olur, bükülür, kıvrılır v.s. İşte bu hallerden biri de mecranın bir yerinde ani kot farkını bir şelale olarak geçmesi, yani mecranın bir bölümünden bir sonraki bölümüne "dökülmesi"dir.

Kanaatimce tam da şu sıralar tarihin kendi seyrinde aktığı değil, "bir mecradan yeni bir mecranın başlangıcına döküldüğü" bir süreci yaşıyoruz. En az üç vakitten beri bu süreç devam ediyor ve bu dökülüşün daha ne kadar süreceğini de kestirebilmek kolay değil. Yeni mecranın nasıl birşey olacağının ayrıntıları kafamda çok net olmasa da, bu dökülme süreci bitip de hayat yeni yatağına eriştiğinde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye düşünüyorum.

Şunu da belirtmek isterim; bu söylediklerimin siyasi gündemde yer bulan "artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözleriyle doğrudan bir alakası yok. Ben bu dökülüşün akabinde dünyanın, insanlık macerasının -ilk anda çok farkedilmese de- bambaşka bir akışla devam edeceğini, büyük çaplı sorgulamaların kapıda olduğunu sezer gibiyim.

Son olarak; yeni durum neyi getirirse getirsin, yine birbirimizle yüzyüze bakacağız, yeni mecramızda da birlikte akacağız. Bu itibarla, bu netâmeli süreçte ağzımızdan çıkanı kulağımızın duyması, söz ve davranışlarımızda temkinli, ölçülü olmak hepimizin hayrına olacaktır.

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank