content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
08 Nis

Suskun Olmaya Özen Gösteriyoruz!..

En başta kendi haklarımızı kollayamayan bir toplum olmaya doğru hızla yol alıyoruz.
Bakmayın öyle birkaç sivil toplum örgütünün bir araya gelip de, birkaç eylem ve etkinlik gösterip, daha sonra da sabun köpüğüne dönüşen gösterilerine...

Baksanıza, onlar bile artık aralarında anlaşamaz oldular. Platform oluşturup oluşturup, dağılır hale geldiler.
Son olarak Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı hakkındaki eylemleri önce son derece olumlu karşılanırken, daha sonra oluşan çatlak karşısında, yapışkan bantla tutturulmuş kadeh gibi dağılmaktan kendilerini kurtaramadılar.
Sonuçta istenilen hakları elde ettikleri düşünülürken, Meclis’ten birer ikişer geçen maddelere bakınca, neler elde ettikleri de ortaya çıktı.

Hak arama mücadelesi sergileyen ve milyonları temsil eden sivil toplum örgütlerinin bir araya geliyor görüntüsü içerisinde birbirlerinden uzaklaşma eylemlerine her geçen gün biraz daha fazla tanıklık yaparken, birey olarak vatandaşların da kendi haklarını aramaktan uzaklaştıkları tesbitimiz herhalde yanlış sayılmaz.

Öyle ya örgütlü toplum olamayan bireylerin, örgütün elde edemediğini birey olarak elde etmesini beklemek de, hayalden öteye geçemeyeceğine göre, bir kez daha sosyal yaşam içerisinde nerelerde bulunduğumuzun daha dikkatli bir gözlemle incelenmesi gerekliliği de zaten ortaya çıkıyor.

Geçen hafta İstanbul’un en kalabalık caddesi olarak kabul edilen İstiklal Caddesi’nde dolaşıyorum. Hemen hemen ne kadar yaygın televizyon kanalı varsa, her birinden birer ekip de caddede boydan boya turluyor.

Önde muhabir, arkasında omuzundaki kamerasıyla kameraman vatandaşı konuşturmaya çalışıyor. Elindeki mikrofonu vatandaşa uzatırken, “Size bir soru sorabilir miyim?” diyen muhabirlerin şansının yüzde 10 olduğunu söyleyebilirim!..
Meslek icabı, uzun uzun gözlemledim. Dikkatimi çeken özellikle şık giyimli, her halinden kültür seviyesinin de yüksek olduğunu sandığım kişiler, mikrofonlardan ve kameralardan kaçıyor. Tabii görüş belirtmekten de...
Ya o anda orada olduklarını açıklayamayacakları bir durum var ya da ekranlarda görünmekten hoşlanmıyorlar!.. Artık hangisini düşünürseniz düşünün.

Öte yandan, mikrofon uzatılmasa dahi özellikle muhabirlerin önüne geçip, “Abi” veya “Abla bana sorsana bana sorsana!..” diyenler de yok değil.

Eh bunlar da ne olursa olsun, ekranlarda görünme meraklısından öte değil tabii ki.
Asıl üzerinde durmak istediğim, onbinlerce insanın gelip geçtiği böylesine yoğun kalabalığın bulunduğu caddede, hem de her kesimden, her seviyeden insanın bulunduğu bir ortamda, kendisine yöneltilecek bir soruyu cevaplamaktan kaçınan o kadar çok insan var ki, bunu anlamak mümkün değil.

Üstelik kendilerine yöneltilen sorular da, ülke gündemi ya da sosyal yaşam ile birebir ilintili konuları içeriyor. Ki, bu konuların uzmanı olmaya da gerek yok. Herkes kendi kişisel düşüncelerini dile getirip, bir anlamda kamuoyu yoklaması olarak da değerlendirilebilinir.

Bu tür haber çalışmalarının başta kamuoyu oluşturmaktan tutun, hükümet kanadında alınacak kararlara kadar birçok yararının olduğunu da söylemeye gerek yok herhalde.

Benzeri uygulamayı, yıllardır Bandırma’da yapmaya çalışıyoruz, arkadaşlarla birlikte.
Ama başardığımızı söylemek imkansız gibi bir şey.

Neredeyse hergün gündemde yer alan bir konuyla ilgili bir soru tesbit edip, bunu “halk röportajı” olarak vatandaşlara yöneltmelerini istiyorum.

Tabii akşam döndüklerinde de, “ne oldu?” diye beklentimi dile getiriyorum.
İşte o anda arkadaşlarımızın yüz ifadelerini görmenizi çok isterim. Hani derler ya “yüzlerinden düşen bin parça” diye, aynen öyle...
“Yaa Cihan Bey, hiç kimse konuşmuyor, elimizde mikrofonu gören, resmen yolunu değiştiriyor!...” diye serzenişte bulunuyorlar.

Evet, yıllar yılı böyle bir görüş alış verişini ne yazık ki Bandırma’da yerleştiremedik. Mikrofon ve kamera ikilisini gören Bandırmalı, gerçekten de yolunu değiştirip, görüş belirtmemek için adeta fellik fellik kaçar duruma geliyor.
Bunlara halinden ve bulunduğu ortamdan şikayetçi olan bir takım esnaf kesimini de eklemekte yarar var.
Onlar da, sizi bir yerlerde gördüklerinde hemen başlarlar şikayete, “Durumumuz içler acısı. İş yok güç yok. Bir de üstüne üstlük böyle böyle sorunlarımız var, siz de basın olarak bunları dile getirsenize...” diye bugüne kadar binlerce taleple karşılaştım.

İnandığım konulardan biri de, kişinin derdini yine en iyi kendisinin dile getirmesidir. Bu nedenle de, “Tamam, hemen bizim ekibi çağırayım, kameraya bu sorunlarını anlatırsın, biz de haber olarak yayınlarız” dediğimde ise “Aman abi ne yapıyorsun, biz esnafız, sonra başımız derde falan girer, sen gazetecisin, sana birşey olmaz, sen usturubuna göre yazarsın artık” demeleri yok mu, işte o an başımdan aşağı resmen kaynar sular dökülüyor.

Biz, böylesine kendi haklarını arayamayan, kendi çıkarlarını gözetemeyen, olması gerekenlerin dahi elinden alınmasına sesini çıkaramayan bir toplum olmaya doğru hızla yol alıyoruz.
Sonra da, kahve köşelerinde memleket kurtarıyoruz. Kendimizce...
Zaten o yüzden de memleketin hali ortada yaaa!

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank