content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

11 Şub

Son Çağrı: Bireysellikten Birlikteliğe

Birkaç gündür İstanbul kar altında ve çok gerekli olmadığında evden çıkmıyoruz çoğumuz. Ve uzun zamandır aile olmanın evde olmanın ne anlama geldiğini yeniden keşfetme şansını yakaladık.Bir kez daha anladım ki telaşlarımız arasında aileyi ve evi bir benzin istasyonuna, bir otele dönüştürmüşüz de haberimiz yok. Arabanın benzini bittiğinde en yakın benzin istasyonuna uğraması gibi biz zamane çocukları da yorulduğumuzda ve ertesi gün için yenilenmek ve daha iyi çalışmak için eve gelir olmuşuz.Samimiyetin, güvenlik, paylaşma ve rahatlama hissinin en yoğun yaşanması gereken aile hayatlarımızın otele dönüşmüş olması, tehlike çanlarının artık bizim için de çaldığının bir göstergesi aslında.Bireyselliğin alıp başını gittiği günümüzde ergenlerin ve çocukların neredeyse üçte ikisinin kendisini yalnız, ihmal edilmiş ve mutsuz hissettiğini araştırma sonuçları gösteriyor. Evin dışında geçirilen zaman arttıkça ebeveynler ve çocuklar arasındaki iletişim de azalıyor.Gençlere sorulduğunda anne-babalarıyla yüz yüze bakmak zorunluluğunda olmak istemediklerini söyler oldular. Evde iken de odalarına çekilmek istemeleri ya da salonda otururken bile cep telefonlarıyla oyalanmaları durumun vahametini anlatır sanırım. 

Ailede her bir jenerasyonun getirdiği doğal kuşak çatışması sorunları, evdeki tartışmaları artırırken ergenleri ve çocukları kendi içlerine daha fazla çekilmeye götürüyor.

Geleceği çok önemseyip para kazanmayı ve gelecekle ilgili palanlar yaparken sosyalleşmeyi unuttuğumuz için daha çok batıya benzemeye başladık. Akşam kazara misafir gelecek olsa ödümüz kopuyor. Keyfimiz kaçacak, televizyonun önünde gerinerek uyuklayamayacağız diye.

Diğer insanlara açmadığımız evlerimizde uyuklamıyorsak eğer, kavga ederek ya da çocuğun okul başarısı hakkında konuşarak geçiriyoruz. “Bugün dersler nasıldı?” sorusundan baygınlık geçiren gençler, çareyi odalarına kaçmakta ve bizimle daha az karşılaşmakta buluyorlar.

Aşırı başarı hırsımız birbirimizle temas edebilmemizin önüne geçti. Komşumuzdan kaçıyoruz. Çünkü yetişmemiz gereken işler, başarmamız gereken alanlar var.

Anne-babalarımızdan uzaklaşıyoruz, çünkü onlar yanlışını, biz ise doğrusunu biliyoruz.

Tek başımıza kalmanın sonrasında, doğru zannettiğimiz değerleri hiç sorgulamadan çocuklarımıza enjekte etmeye çalıştığımızdan ciddi bir dirençle karşılaşıyoruz.

Bütün bu saydıklarım da evlerimizi birer cinnet alanına dönüştürüyor. Oysa ailenin cennet yeri olması gerekmiyor muydu? Hepimiz bunun için evlenmemiş miydik, bunun için çoluk çocuğa karışmamış mıydık?

Bir şeyler yanlış gidiyorsa dönüp değerlerimize yeniden bakmanın zamanı gelmiştir.

Aile bireyi üreten tek yerdir ve aile kültürel ve sosyal değişimi yakalayamamışsa, tek başına kalmışsa veya yeterince kendi rolüne odaklanmak yerine bireysel çatışmaların ve eşler arası anlaşmazlıkların arenasına dönmüşse yazık ki ne yazık!

İnsan terbiyesi salt bilgiyle değil ilişkiler ağı içinde şekillenir. Bu da bizim evi ve geleneksel aile yapılanmamızı yeniden inşa etmekle alakalıdır. Gelenekler tümüyle “kısıtlayıcı ve zorlayıcı” diyerek çöpe atıldığı günden beri, televizyon ve kitaplarla büyüttüğümüz, dizilerle eğlendiğimiz, magazin muhabbetiyle sohbet ettiğimiz gençlerimizi kaybetmemek ve evlerimizi benzin istasyonu havasından çıkarıp, muhabbetin ve misafirliğin yeniden canlandığı yerler haline getirmek gerek diye düşünüyorum.

Bireyselliğin dozu fazla geldi, biraz da birlikteliğe ihtiyacımız var. Ama bu birliktelik, iki dirhem bir çekirdek kendi küçük ailemizi kapsamıyor yalnızca…

Kaynak: http://www.samanyoluhaber.com/yazar/nazli-ozburun/Son-cagri-Bireysellikten-birliktelige/731823/#ixzz1luPs43Om

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank