content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

21 May

Şeytanın Ölçüleri (I)

Rahmanın ve şeytanın değer ölçüleri birbirine zıttır.

Çok bilmek, çok bilgili olmak ölçü değildir. Şeytan da âlimdi, o da çok biliyordu.

Doğruyu bilmek, doğru anlamak ve doğruya inanmak önemlidir, heva ve hevese tabi olan aklın doğru varsaydıkları değil…

Şeytan birçok yol ile insanları şüpheye ve yanlışı doğru algılamaya götürür. İşe vesveseyle başlar…

Ancak şeytanın en tehlikeli tuzağı, asrımız insanının da fazlaca müptela olduğu heva ve hevese tabi olan aklı kullanma, kıyaslama veya bazı önermelerle bazı çıkarımlara ulaşma yolu olan ve bazı peygamberler üzerinde dahi uygulama cüretini gösterdiği metoddur.

Evet, yoldan çıkarmak için şeytanın çoğunlukla başvurduğu metod, ‘Kıyaslama' ve ‘Ölçme' metodudur.

Şeytanın, kendi ölçüsüyle bulduğu bu gedikten girerek, Allah'ın; “ Kesin ilme erenlerden olsun.” diye Hz. İbrahim'e  (a.s) gösterdiklerinde yaptırmak istediği yanlış tartı keyfiyetinde olduğu gibi…

Her ne kadar bazı müfessirler, Hz. İbrahim'in bunu, kavmini ilzam temek için söylediğini varsaysa da, Kur'an; bize vakıayı şöyle haber vermektedir: “İşte böylece İbrahim'e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun. Üzerine gece karanlığı basınca, bir yıldız gördü. ‘İşte Rabbim!' dedi. Yıldız batınca da, ‘Ben öyle batanları sevmem' dedi. Ay'ı doğarken görünce de, ‘İşte Rabbim!' dedi. Ay da batınca, ‘Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum' dedi. Güneşi doğarken görünce de, ‘İşte benim Rabbim! Bu daha büyük' dedi. O da batınca (kavmine dönüp); ‘Ey kavmim! Ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım' dedi. ‘Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim. Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim.' 6/75-79”

Ama Hz. İbrahim'in aklı, hava ve hevesine tabi olmayan akıldı, zira; ‘Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum' demesini bildi.  Hz. İbrahim'in aklı, Allah'ın tabiriyle; saf ve temiz anlamına gelen Ulu-l elbab ve Ulu-n nüha aklı olduğu için bu çıkarımın yanlış olduğunu bildi ve bu yanlış çıkarımın neticesini “(Kavmine dönüp), ‘Ey kavmim! Ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım' diyerek milletiyle de paylaştı. Ve bu paylaşımdan sonra olanlar olmaya başladı…

O ölçü şöyledir:

İlah her şeyden büyüktür.

Bu bir asıldır. İlah'ın her şeyden büyük olduğu ittifakla bilinmektedir.

Güneş yıldızların hepsinden büyüktür.

Bu da diğer bir esastır. Güneş'in, görülebilen diğer yıldızlardan büyük olduğu da hissen ve bil müşahede  bilinmektedir. Bu iki esastan şu netice lazım gelir:

Güneş ilah'tır!

İşte şeytanın, ölçülerinden küçük ölçü ile Hz. İbrahim'e (a.s) sunduğu ölçü budur. Çünkü ‘En büyük oluş' vasfı, İlah ve güneş için var olan bir vasıftır. İlah ile güneşten birinin diğeri ile vasıflanacağı vehmedilir. Hâlbuki bu, küçük ölçünün aksidir.

Bu ölçünün tarifi, bir şey'in iki şey için var olması değil, iki şey'in bir şey için var olmasıdır. Çünkü iki şey, bir şey için var olursa o ikiden biri diğeriyle vasfedilebilir. Fakat bir şey, iki şey için var olduğu zaman iki şeyden biri diğeriyle vasfedilemez. İşte şeytan, aksi ile işi böyle karıştırıyor.

Şeytanın bu batıl ölçüsünün daha da anlaşılır olabilmesi adına, onun gibi batıl olan bir örnek ile karşılaştıralım. Örneğin; ‘Reng'i ele alalım. Renk, siyah için de bulunur, beyaz için de.

Böyle olmakla beraber beyaz'ın siyahla, siyah'ın da beyazla vasıflanması lazım gelmez. Yani birisi; Beyaz bir renktir. Siyah da bir renktir. Bundan siyah'ın beyaz olması lazım gelir, dese: Bu, yanlış bir çıkarım/ölçüm olur. Aynen bunun gibi:

İlah en büyüktür.

Güneş de en büyüktür.

O halde güneş İlah'tır. Çıkarımının yanlış olacağı gibi…

Çünkü iki zıddın bir vasıfla vasıflanması caizdir. İki şey'in bir vasıfla ittisafı, o iki şey arasında bir bitişiklik icap ettirmez. Fakat bir şey'in iki şeyle ittisafı iki vasıf arasında bitişikliği icap ettirir.

İşte bu inceliği anlayan her kes, bir şey'in iki şeyle ittisafıyla iki şey'in bir şeyle ittisafı arasındaki farkı idrak eder.

Allah, Hz. İbrahim'e (a.s); “İşte böylece İbrahim'e göklerdeki ve yerdeki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun.” diyerek hitap ettiği gibi bizlere de; “Onlar göklerdeki ve yerdeki sınırsız hükümranlık ve nizama, Allah'ın yarattığı her şeye, ecellerinin yaklaşmış olabileceğine hiç bakmadılar/bakmazlar mı? Peki, bundan sonra artık hangi söze inanacaklar? 7/185” diye hitap etmektedir. Umarım Rahman, Hz. İbrahim'e (a.s) ihsan ettiği o Ulu-l elbab ve Ulu-n nüha aklından bize de ihsan eder.

Eğer şeytandan bir kışkırtma seni dürterse (buna aykırı bir yola meylettirmeye kalkışırsa), hemen Allah'a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 7/200”

Yanılgılara düşüren böylesi kıstas/ölçü ve çıkarımlardan uzak duran ve neyin ne olduğunu bilen veya bilenlerin saffında yer alanlardan olmamız dileğiyle…

  1. Burhan HEDBİ

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank