content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

27 Mar

Sessizliği Özlüyorum…

Zaman ilerledikçe bir toplum, ülke, ister istemez büyür, gelişir. Bu adeta bir çocuğun büyümesi gibi biraz da kendiliğinden olur.

Çocuk kırda, kentte, soğukta, sıcakta her yerde iyi-kötü gelişir. Bunun adı büyümedir, gelişmedir, ama “kalkınma” değildir. Kalkınma gelişmenin adil olmasıdır. İnsani olmasıdır. Doğaya saygılı, bilinçli, dengeli olmasıdır.

Beslenmenin, barınmanın, beyinsel gelişmenin, huzurun ve yaşam standartlarının dengeli, doğayla uyumlu, üretken ve toplumsal refahı arttırıcı ölçekte ve özellikte olmasıdır. Ayrıca bir toplum gelişmesini sadece kendi geçmişiyle değil, yola yakın mesafede birlikte çıktığı diğer benzer ülkelerdeki gelişmelerle de karşılaştırmalıdır.

Örneğin Türkiye 1920’de ne durumdaydı? Bugün ne durumda?, 1940-50-70’lerde nerdeydi, 2000’lerde hangi noktada? Tamam, bu kıyaslama yapılmalı, ama aynı süreçte Güney Kore hangi hızda ilerledi, bugün hangi alanlarda bizden 5-6 kat ileride? Bizde kalkınma-gelişme adına bir bağırtı-çığlık-çatışma-koşma-koşturmaca almış başını gitmekte. Güzel. Ancak bu sağlıklı bir gelişme mi? Kalıcı mı? Adil ve doğayı koruyup kollayıcı mı? Madden ve manen orantılı mı?

Türkiye büyüyor. Yıldan yıla, nüfusuyla birlikte, gayri safi milli hâsılası artıyor. Uluslararası ticareti gelişiyor, jeo-stratejik önemi hissediliyor ve bölgesinde bir orta güç olmaya doğru gidiyor. Çevre yolları, yeni köprüler, barajlar, telekomünikasyon sistemleri, yepyeni televizyon kanalları, yaşamamızı kolaylaştıran bilgisayar ağı bunun kanıtı. Ne var ki, Türkiye bu gelişmeyi geleneksel kültürüyle modernleşme arasında kendine özgü bir kültür sentezi kurarak başarmıyor.

Gelişme denilen şey; hoyrat, başına buyruk, insana saygısız ve kaba bir özellikte. Romanın, edebiyatın, bilimin alta düştüğü, çığırtkanlığın kol gezdiği bir dev haline mi geliyoruz. Ve bu büyüklükte, beynimiz gövdemizin kaçta kaçını oluşturuyor acaba? Evet, gürültünün, boş seslerin haddi hesabı yok. Hani fıkradaki gibi.

Adam vizesiz, parasız olsun diye, kaptandan gizli geminin ambarında ABD’ ye gitmiş. Gemi Amerika’da limanda yükünü boşaltırken adam boşaltma seslerini duymuş, ama gemiden inecek fırsatı da bulamamış. Geriye Türkiye’ye döndüğünde Arkadaşları sormuş; “ABD nasıl? Adam hiç bozuntuya vermeden; “sormayın, orası bi şey değil, bir gürültü, bir gürültü, başka bir şey yok” demiş.

Acaba biz de şu gürültü-patırtının ötesine uzatıp da başımızı toplumda, ülkede hangi ciddi dönüşümler oluyor, ya da hangi potansiyeller heba ediliyor diye kendimize sorup, inceleme araştırma zahmetine giriyor muyuz? Yoksa gürültünün ortasında ömür mü tüketmekteyiz? İşte bu yüzden sevgili okurlarım, sessizliği özlemekteyim..

Alçak sesle konuşup, uzun uzun düşünmeyi, bin dinleyip, bir konuşmayı özlüyorum..

İşte bu nedenle kıyıda değil, biraz daha derinlerdeki lacivert sularda kulaç atmaya hasretim.. Tam da bu yüzden saatlerce okumayı, arada bir güzel tema yakaladığımda da hemen sizlerle paylaşmayı, not etmeyi, yazmayı istiyorum..

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank