content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

25 Şub

Seni Paylaşabilme İhtimalimi Kaybettim.

İnsan, daha önce yaşamadığı ama yaşaması muhtemel mevzular için, beyninin bir köşesinde hazır davranışlar bulundurur. Henüz kendi başına gelmeyen veyahut başkasının başından geçen bir hadise karşısında nasıl davranacağını konusunda tahminleri vardır ve vak’a vuku bulduğunda bu tahminler çoğu zaman yanlış çıkar. Çünkü aklımız, davranışlarımızın önceden nasıl olabileceğini söyler bize. Hâlbuki kalbimiz, duygularımız ve gözlerimiz aksini ifa eder.

Benim tertiplerimin birçoğu gibi bizim de aramız pekiyi sayılmazdı. Korku politikası ile yönetim içimize işlemişti. Çocukluk dönemlerinde sevgi ağacını saran korku sarmaşığı, ilk gençlik yıllarından sonra ağacın kanını canını emer ve kendi yaşam alanını oluşturur, ağaçtan geriye boş bir kütük kalır… Hayır.. Bunlardan bahsetmeyeceğim. Bahsetmek istediklerim aslında başka şeyler… Ya da yukarıda kırık testiden sızan birkaç damlanın belki de sebep olduğu başka duygulardan söz etmek istiyorum.

Pazarı pazartesine bağlayan gece, gelen haberle içimdeki boşlukta saat biri vuruyordu ve ben tir tir titriyordum.

Çok inandırıcı değildi, tahmin edilen gerçek. Görmeden inanmak, görsen bile inanamamak… Asıl önemli olan inanmanın duygularını değiştirip değiştirmediği...

Daha önce yaşadığım gerçek, farklı formlarda yine karşımda… Sebep farklı, kişi farklı, ilişkiler, beklentiler farklı ama sonuç aynı: Ölüm… 

“Annemiz yoktu, şimdi de babasız kaldık!” diye ağlarken ablam ben sadece titriyordum.

Ablam benim rolümü çalmış, öyle dedi eşim. Bu zamana gelene kadar göstermiş olduğum performansa bakılırsa, ağlayıp, dövünenin benim olmam gerekiyormuş. Ben ise titriyordum.

Hiç bu kadar yakından görmemiştim. Nasıl seyredebildiğimi bile bilmiyorum ama ne kadar da doğaldı. Gelin kızın yatağını hazırlar gibi itina ile hazırladılar yatağını. Milimetrik hesaplar yapıldı. Başı nereye gelecek, nasıl dönecek. Her şey büyük bir hassasiyetle, incitmeden, ürkütmeden yapıldı. Ne kadar da uzun boyluydu! Hiç göbeği kalmamıştı. Hastalık son zamanda onu iyice zayıflatıp, tam bir delikanlıya çevirmişti. Tabutun içinde evin önüne geldiğinde kapağı açtıklarında sanki sadece uzanmış yatıyordu. Uyuyordu ama bu sefer huzur içinde…  Nur yüzünde hafif bir tebessüm saklıydı ve onu öperken dudaklarıma değen sakalları yumuşacıktı. Bu kadar soğuk olmasaydı, ruhunun bağımsızlık savaşını kazanmış ve kendisinden ayrılmış bir bedeni öptüğümü hiç düşünmeyebilirdim. Her an kalkabilirdi, dipdiri ve hiç sanki hasta olmamış gibi… Bu fikirle dolu iken, tabutun kapanan kapağı içimi ürpertti.

Gidiyordu ama beden giysisini çıkartan ruhun yaşadığını hissediyordum.

Ağlıyordum artık. Ağlıyordum ama neden ağladığımı bilmiyordum. Üzgündüm… ama neden? Babamı kaybettim. Babamı kaybettiğim için mi üzülüyordum? Bilmiyorum.

Onu kaybettiğim için değil, onunla bir kere olsun dertleşebilme ve onun kendini bir kere olsun benimle paylaşabilme ihtimalini kaybettiğim için ağlıyordum.

Allah rahmet etsin … Nur içinde yat baba.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank