content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

09 Eyl

Şehitler Ölmez

Son günlerde Hakkari Yüksekova’daki ve Dağlıca’daki şehitlerimiz yüreğimizi dağladı. Zaten yüreğimizin dağlanmadığı gün var mı ki? Bizler“Şehitler ölmez/ Vatan bölünmez.” sloganlarıyla avunmaya çalışıyoruz. Çoğumuz şehit haberlerine yüreğimiz dayanmıyor, moralimiz bozuluyor diye televizyonlarda haberleri izlemeyi bıraktık. Bu acının tarifi yok. Ya evlatları şehit düşen aileler ne yapsınlar? Her ne kadar “Vatan sağ olsun.” desek de şehit yavrunun ailesi üzüntüden perişan oluyor. Şehit anaları yer yüzünde gezseler de akılları yerin altında boylu boyunca uzanmış gencecik yavrularında kalıyor. Allah düşmanımıza bile bu acıyı yaşatmasın.“Ateş düştüğü yeri yakar.” demiş atalarımız… Annenin dokuz ay karnında taşıdığı, sancılar çekerek hatta ölümü göze alarak doğurduğu, bin bir hayalle büyüttüğü, yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği yavrusu toprak altında mı yatacak? Hangi ananın yüreği dayanır bu acıya? Rabbim o mübarek analara sabırlar ihsan eylesin. >Bir sosyal paylaşım sitesinde izlediğim videoda subaylar şehidin evine ailesine acı haberi vermeye gidiyorlar. O annenin kendini paralayışı, yüzünü tırnaklarıyla kanatışı hala gözlerimin önünden gitmiyor. Yine başka videoda çatışma anı görüntülenmiş. Gencecik asker vurulmuş. Korucu ve hemşire askeri hayatta tutmaya çalışıyorlar. Hemşire hanımın sesi kulaklarımda yankılanıyor: “Bu vatan bizim! Bu asker bizim!” diye… Genç hemşire hanımın ölümü hiçe sayarak çırpınışı, korucunun mücadelesi takdire şayan ama askeri kurtarmaya yetmiyor. Onların bütün gayretlerine rağmen Mehmetçiğimiz şehit düşüyor. Çatışma ise devam etmekte… Bir an vurulan o genci oğlum olarak düşündüm. Yüreğim çatlayacaktı acıdan ki her Mehmetçik evladımızdır.

Bizi bize düşman edenleri Allah bildiği gibi yapsın. Kurtuluş Savaşında hepimiz bu vatan için savaşmadık mı? İzmirin kurtuluşunda 9 Eylül 1922’de Yunan bayrağını indirip kaleye Türk bayrağını asan Diyarbakırlı Kürt Reşo değil miydi? Kürt kökenli komşularımızla, arkadaşlarımızla etnik köken ayırmadan canciğer kuzu sarması olmadık mı? Bir ekmeği bölüşmedik mi onlarla? Peki, şimdi ne oldu bize? Eskiler, “Araya nifak sokmazlarsa kurtla koyun bile kardeşçe yaşarmış.” derler. Bölünmemiz dış mihrakların işine gelirken bizler de bu oyuna geliyoruz.

Büyük önder Atatürk: “Yurtta sulh, cihanda sulh…” ve “Savaş, zaruri olmadıkça bir cinayettir.” sözleriyle barışın önemini vurgulamıştır. Biz barışı seven ancak gerektiğinde de ölümü hiçe sayarak savaşan bir milletiz. Artık tahammülümüz kalmamıştır. Elbette devlet büyüklerimiz en doğrusunu bilirler ve uygularlar. Buna inanıyoruz. Ancak bıçak kemiğe dayandığı için bundan sonra teröre “dur” askere sınırsız yetki verilerek “vur” denilmelidir bence… Barış içinde yaşamayı çok özledik. Huzuru çoktan kaybettik. Oğlu askerde olan yakınlarım, dostlarım, arkadaşlarım “Uyuyamıyoruz.” diyorlar. Evet, onlar günlerdir hatta aylardır uyuyamıyorlar. “Nefes” filmindeki komutanın dediği gibi: “Uyursan ölürsün.” Askerdeki yavrularımız da uyumuyorlar. Ne diyeyim ki umarım bunca şehit verdikten sonra herkes uyanmıştır.

Orhan Şaik Gökyay ustamızın dediği gibi: “Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır.” Şehitlerimiz nur içinde yatsınlar. Kanları yerde kalmayacaktır. Mustafa Kemal Atat

ŞEHİT AĞACI

Ağaca asılmış asker künyesi,

Kuru sedir anıt, yürekte acı,

Dayanamaz buna insan bünyesi,

Kuru sedir anıt, yürekte acı,

Altı bin künyeli şehit ağacı.

 

Gencecik yiğitler toprak mı oldu,

Gözlerim ıslandı, yürek kan doldu,

Taze gelinlerin renkleri soldu,

Ağlar ana-baba, kardeş, eş, bacı.

Altı bin künyeli şehit ağacı.

 

Ayıramaz olduk, düşmanı dostu,

Ayılar giymişler kurt-kuzu postu,

Bizi bize düşman etmek mi kastı,

Unutma, bütünüz, vatan baş tacı.

Altı bin künyeli şehit ağacı.

 

Türk'üz başımız dik, sanma eğildik,

Köydük, kasabaydık, ilçeydik, ildik,

Ne oldu acaba böyle değildik?

Kim içirdi bize gaflet ilacı?

Altı bin künyeli şehit ağacı.

 

Sevgi duygusuyla girdik kol kola,

Hadi yürüyelim, umutlu yola,

Duamız birliktir, ebedi ola,

Gönüller Kâbe'dir, dilekler hacı.

Altı bin künyeli şehit ağacı.

 

Harika'm perişan, bu olay elim,

Kalemim yazmıyor, tutmuyor elim,

Dik durmak zorlaştı, kırıldı belim,

Milletim bölünmez, uyur birkaçı,

Altı bin künyeli şehit ağacı.

HARİKA UFUK

 Adana

ürk’ün bir sözüyle yazımı noktalamak istiyorum: “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.”

 

27 Ekim 2009

 NOT: Bu şiir 27 Ekim 2009 TV'de akşam haberleri izlenirken kaleme alınmıştır.

"Heykeltıraş Derviş Özer, 1980'den beri terörle mücadelede şehit olan Mehmetçiklerin künyelerine yer verdiği ağaç anıtı Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde tamamladı.

Vatan için canını verenleri ölümsüzleştirmek için Türkiye’nin ilk ağaçtan şehitler anıtını yapmaya karar verdiğini belirten Derviş Özer, “6 bin şehidimizin künyelerini bir yılda tamamladım. Künyeleri tek tek yazarken çok ağladım” dedi. Anıt için Şehit Fatih Duru Parkı’na kurumuş bir sedir ağacı dikildi. Şehitler Anıtı 29 Ekim’de düzenlenecek törenle açılacak."

Etiketler : , , , , , , , , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank