content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Oca

Şaşırmayın!.. Ekilen Biçiliyor!..

Doğanın kanunudur bu!.. Ne ekersen onu biçersin…

Siz hiç, mısır ekip de buğday biçeni, ayrık ekip de çim biçeni gördünüz mü!?..

Biçilen, ekilenin aslıdır. İhanet ise ekilen, iyilik ve sadakat olmayacaktır ürün...

Hain ancak ihanet eker!.. İhanet ise, varolma mücadelesinin baş düşmanıdır.

Kişiler için varolma savaşı bir onur savaşıdır. Ülkeler için ise, varolma savaşı  ulusal onur ve ulusal kurtuluş savaşıdır.

Dünya ulusları içinde Kurtuluş Savaşının ne demek olduğunu, hangi özverilerle ne pahasına kazanıldığın; en iyi Türk ulusu bilir!..

Ülkeler onur savaşını ancak onurlu yöneticiler ve onurlu komutanlarla kazanır.

Güven ve inançtır onur ve bağımsızlık savaşını kazandıran iki ana faktör.

Onur ve bağımsızlık savaşını kazanmak kadar, kazanılan zaferi sürdürmektir asıl önemli olan.. Sevr artıklarının her fırsatta boy göstermesi, işbirlikçilerin her fırsatta, yakın tarihimiz üzerinden Cumhuriyet’e ve Cumhuriyeti kuranlara saldırmaları, kanlarına işlemiş kin ve ihanet tohumlarının yeniden yeşermek için fırsat kolladıklarının açık delilidir!.. Bunlar, Kurtuluş Savaşı şehitlerini bile inkar edecek, şehitlikleri sanal ilan edecek kadar hayadan ve insaftan yoksundurlar.. Bu edep ve hayasızlıkları göre göre sustuk!..

O kazanılan zafer; içerde ve dışarıda; sömürüyle, cehaletle, hukuksuzlukla, haksızlıklarla, bağnazlık ve irtica ile ve çağdışı her türlü eylemlerle amansız mücadelesini aralıksız sürdürmedikçe gerçek bir zafer sayılamaz.!.. Gün gelir de irtica suçken, irtica ile mücadele suç oluverir demedik. Bağıra bağıra gelen ayak seslerine aldırış etmedik, bile bile sustuk!..  Direnme en büyük- en demokratik haktır böylesi durumlarda diyemedik sustuk!...

Kazanılmış bir Ulusal Kurtuluş Savaşı;  kardeşçe bölüşmeyi, hukuksal eşitliği, acıyı ve refahı dengeli paylaşmayı sağlayacak; devrim yasalarıyla desteklenmedikçe, tam bir zafer sayılamaz. Geri dönüş tehlikesi, Demokles’in kılıcı gibi sallanır durur tepede.. Bilinmelidir ki su uyurken bile uyumayan sadece düşman değildir.. Hain de uyumaz!..

Bunu en veciz anlatan da Ata’nın gençliğe hitabesidir!..Ülkede, Atatürkçü olmayı onursuzluk sayan bir tek kişinin bile varlığı, ne denli uyanık olunması gerektiğinin önemli bir kanıtıdır!...

Bir zaferi kaybetmekten daha kötüsü, kazanılmış bir zaferden geri dönüştür… Çünkü ikincisi hüsrandır. Aymazlığın, sahip çıkamamışlığın getirdiği bir hüsran!.. Hem bildik, hem sustuk!..

Tarih bu hüsranların örnekleriyle doludur.. Suçluyuz!.. Suçluyuz; çünkü; tarihsel olarak; ne hüsranların maliyetini irdeledik derinlemesine, ne de hüsrana neden olanları sorguladık!..

Hep meydanlarda kazanılanları zafer zannettik.

Kanuniyi sevdik… Toz kondurmadık, ama, Fransuva Biraderi’ne sunduğu kapitülasyonları ihanet saymadık.. Hep rahmetle andık birilerini adını her duyduğumuzda, ama anayasayı bir kere delmekle bişey olmaz sözüne lanet okumadık!..

Gerçekleri ne geçmişte görebildik, ne de günümüzde idrak edebildik!.. Özelleştirme adı altında çekilen peşkeşlere, maliyetinin altında satılan ulusal ve stratejik kurumların ve servetlerin; gavur malıymış gibi, birilerinin, babalar gibi(!) haraç mezat satmasına sessiz kaldık!.. Sustuk!..

Ekonomisinden hukukuna, ordusundan güvenliğine, istihbaratına, madenine, ormanına milli olan neyimiz varsa, hepsini anahtar teslimi verdik, kurtulduk(!)!..Kapitülasyonları başımızdan defediceye kadar neler çektiğimizi, ne bedeller ödediğimizi bile aklımızın ucuna getirmeden.. teslim ettik!.. Gafletin, dalaletin ve ihanetin ne olduğunu bile düşünmeden yaptık bunu!

Son yıllarda da meydan zaferlerinin yerini sandık zaferleri aldı.

Hem de meydan zaferlerinin uyguladığı her türlü taktiği mübah sayarak.. iki seçim arasında, nüfus 3.5 milyon artarken, seçmen sayısının 9.5 milyon nasıl artığına bile kafa yormadan… Boyalı eşek olmama adına tırnak boyatmaktan vazgeçerek... Erzak torbaları ile oy takas etmeyi demokrasinin bir gereği sayarak vs. Vs.Vs..

Sandık zaferini, mutlak hakimiyeti kapma zaferi zannettik.

Sandık zaferini, hukuku elde tutma hakkı zannettik…

Sandık zaferlerini; ister asarsın-ister kesersin hakkı zannettik… Güçler ayrılığı ilkesini unutup tek elde toplanma hakkını milli iradenin zaferi zannettik…

Sandık zaferini;TBMM’ni yok sayıp KHK ile ferman niteliğinde kanun yapma hakkı zannettik!...

Sandık zaferini; “Ne istiyorlarsa vereceğiz-dil-kültür-eğitim..” deme hakkı zannettik..

Daha da öte giderek, 2 sayfa, 9 maddelik, her yönden ülkenin elini kolunu bağlama ve ulusal bağımsızlığımızı kayıtsız şartsız ipotek altına sokan, meclisten bile habersiz, anlaşmalar yapma hakkı zannettik!..

700 bin kişilik bir ordunun en üst kademesinde yıllarca hizmet etmiş bir komutanını silahlı terör örgütü kurmak suçlamasıyla zindana tıktık!... Arkasından da “hukuk karşısında herkes eşittir” diyerek ahkam kesmeyi, tutuklamanın meşruiyetine vurgu yapmak zannetik!..

Hem de emrindeki 700 bin kişinin de dolaylı olarak aynı suçla suçlanmış olduğunu göz ardı ederek!...

Hem de kanun önünde şüpheli sıfatıyla sorgulanan ve zindana tıkılan şahsı o makama atayanların da, görevde tutanların da, görevi süresince göz yumanların da suça iştirak etmiş sayılma ihtimallerini göz ardı ederek… herkesi kör, alemi sağır zannettik!..

Askerlerin başına çuval geçirildiğinde, susmayı onursuzluk saymayıp, Davos’ta” van münit” kabadayılığı yapmayı bile sandıkta kazanılmış bir hakkı zannettik..

Öylesine kör, öylesine sağır ve suskun olduk ki; sandıkta; BOP eşbaşkanlığını oylamadığımızı zannettik. Yanıldığımızı anladık!.. Haykıramadık!..Sustuk!..

Bir şahsın hem başbakan, hem de kendi ülkesi dahil 23 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi amaçlayan bir projenin  eşbaşkanı olmasını içimize sindiremediğimizi haykırmayı da  hakkımız olarak bilemedik!... Sustuk!..

Avrupa Birliği Uyum Yasalarıyla ordunun sınır ötesi harekatının sınırlandırılarak ellerimizin bağlanıp teröristlere adeta vur emri verilmesini,

ABD ve İsrail istihbaratlarına güvenerek, terörle mücadele edilirken kayıpların 10 yılda 50 kat artmasını;

Türk Silahlı kuvvetleri üzerinde yıllardan beri oynanan oyunların, özünde orduyu yıpratmak ve halk nazarında saygınlığını azaltmaya yönelik, komplo ve mühendislik hesaplarını reddedip haykırmayı anayasal hakkımız olarak göremedik!... Sustuk!..

Basın suskun… üniversiteler suskun…hukuk suskun…aydınlar suskun… halk suskun!..

Yıllar yılı susmamızı ektiler!.. Suskunluk; hasada erdi!.. Sıra dermede!..

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank