content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

20 Haz

Şafak Baskınından Sonra (I)

Fehmi Ağa, 1915 yılı mart ayının şafağında, zelzeleye benzeyen titremeyi hissetti. Günlerdir yarım yamalak uyuduğu yatağından şimşek hızıyla kalktı. Nefesini tutup, kısa bir süre etrafı dinledi. Hanımına “Uyan hele, bu sesler hayra alamet değil.” diyerek yalın ayak dışarı koştu. Evlerinin önünde tuz dövdükleri taşın üzerine çıktı. Buz gibi olan taş, ateş yanığı gibi ayağını acıttı. Soğuktan titreyerek etrafa bakındı. Karşı tepenin eteğinden köye doğru hızla ilerleyen kalabalık atlıları görünce; “Eyvah köyü basmaya geliyorlar.” dedi. Koşar adımlarla mahalledeki evlerden bir kaçının kapısını yumrukladı. “Millet uyanın! Şer vaktidir.” diye feryat etti.

Günlerdir Ermeni çetelerinin köylere yaptığı baskın haberleri dilden dile dolaşıyordu. Fehmi Ağanın sesini duyan köy halkı, ne olup bittiğini çabucak anlayarak dışarı çıktılar.

İki mahalleden oluşan toprak damlı köy evlerinin arasına aç kurtlar gibi daldılar.

Çevre köylere işaret verip yardım isteyecek vakitleri yoktu. Eli silah tutan herkes, tüfek, tabanca, keser, tırpan, dirgen ne varsa aldılar. Kendilerini korumak için duvar diplerini, kapı arkalarını, otluk aralarını siper ettiler. Kadın, çocuk ve yaşlılar da saklanmak için evlerin içinde oraya buraya koşuşturdular.

Seslerinden vahşet, gözlerinden ölüm yağan atlılar doludizgin köye girerek, Türklerin yaşadığı mahalleye yöneldiler. Siyah at üstünde kin dolu bakışlarıyla etraf kolaçan eden çete başı, ağzından köpük saçan vahşi hayvanlar gibiydi.

Atın üstünde tikelerek; “Fehmiii! Neredesin çık dışarı.” diye bağırdı, ardından da “Hangisi onun evi.” diye etraftakilere sordu. Ermeni komşusu ileri atılıp; “İşte bu onun evidir.” dedi. Arkada duran üç atlı, hışımla avludan içeri daldılar. Fehmi Ağa olanları görünce saklandığı yerden çıktı. “Alçaklar, hainler ne istiyorsunuz bizden” diyerek üzerlerine yürüdü. Elindeki tabancayı doğrultup, mermisi bitene kadar ateş etti. Avluya dalan üç ermeni atlıyı da yaraladı. Atın sırtından yere düşerek, avlunun toprak zemininde yuvarlandılar.

Çete başı; “Bize silah çekip, karşı koymak nedir göreceksin. Arkadaşlar sıkı tutun bırakmayın.” diye bağırdı.

Türk mahallesindeki kapalı kapıları tekmeleriyle ve dipçikleriyle kırarak açtılar. İçerideki çocukları, kadınları çığlıklar arasında saçlarından sürükleyerek dışarı çıkardılar. Saldırıya göz yummayıp, karşı koyan birkaç ermeni köylüyü de Müslümanlar gibi süngüyle orada öldürdüler.

Köyün Ermeni mahallesinde yaşayan Ermeniler de, bir araya toplanıp olanları umursamaz bir halde seyrediyordu.

Eriyen kar ve atların ayakları her yeri çamur haline getirmişti. Tek kişinin gücü Fehmi Ağaya yetmiyordu. Birkaç kişi toplanarak üzerine çullandılar. Kollarını ve ayaklarını bağladıktan sonra çamurların içinde bayıltıncaya kadar tekmelediler.

Öğlene kadar süren mücadelede onlarında kaçı yaralandı. Köydeki Müslüman Türklerin hepsi zulme uğradı. Sokak aralarında, evlerin avlularında, otlukların diplerinde yaralılar ve ölüler yatıyordu. Gelinlerin, kızların bedenlerini kirlettiler. Hamile olan iki kadının süngüyle karnını yararak, evlerinin önünde yarı canlı olarak kanlar içinde bıraktılar.

Yerde baygın yatan Fehmi Ağa kendisine geldiğinde at kişnemeleri ve insanların feryatları kulaklarını yırtıyordu. Oğlum nerede? Karım nerede? Nidasıyla, bağlarından kurtulmak için çamurlar içinde çırpındı. Her yanı sızlıyordu. Canının acısını unutarak, yüreğinin ateşiyle; “Alçaklar.” diye haykırdı.

Çete başı ayaklarını üzengiye bastırarak at üstünde dikeldi. Yuları sol elinde aldı. Diğer elindeki kamçıyla işaret ederek, Türkçe sözlerle; “ Herkesi buraya toplayın karşı koyanları öldürün!” emrini verdi.

Kadın, erkek, ihtiyar ve çocukları birbirinden ayırdılar. Nahır[1] meydanında topladıkları ahaliden, erkekleri silah zoruyla büyük mereğe doldurdular. Karşı koyanları kurşuna dizdiler. Geride kalanları da süngüden geçirdiler. Merekten yükselen sesler dehşeti haykırdı.

Elleri ve ayakları bağlı olarak yerde yatan Fehmi Ağa’ nın başucuna dikildi. “ Ağalığın bitti. Devlete ve askere yardım etmenin bedelini ödeyeceksin.” diyen çete başına Fehmi Ağa; “Namertler, hainler, alçaklar insansanız mertçe dövüşün.” diye bağırıp ardından da küfür etti.

Kin kusan bakışlarını Fehmi Ağa’ nın gözlerine dikip, “Şimdi kim ağa gördün mü?” diyerek elindeki tüfeğin süngüsünü peş peşe bedenine sapladı. Son bir nefesle şahadet getiren Fehmi Ağa orada can verdi.

Kadın ve çocukları yarıya kadar saman dolu olan diğer mereğe at kamçılarıyla döverek doldurdular. Atların terkisinde tenekelerle getirdikleri gazyağını dökerek ateşe vererek kapıyı dışarıdan kilitlediler.

Diri diri yanan insanların feryatları yeri göğü inletiyordu. Yaptıkları katliamı sonuna kadar çirkin kahkahalarla seyrettiler. Mereklerden tüten duman ve yanan insan etlerinin kokusu gök kubbede azalıp gün geceye dönünce tüfeklerini sırtlarına çapraz taktılar. Atlarının yularından tutup, bir araya toplandılar. Çete Başı: “Büyükbaş hayvanları ve atları da önümüze katıp götürelim. Birkaç kişi onları toparlamaya gitsin.” diye emir verdi.

Diğerleri de ayaküstü konuşurken yanan merekleri seyrettiler. Çete Başı: “ Buralar çok pis kokuyor.” diyerek yere tükürdü. Ardından atlarına bindiler. Yaralı ve ölen arkadaşlarını orada bırakıp, atların yorga yürüyüşüyle gözden kayboldular.

2014/ ANKARA

[1] Nahır Meydanı alan, nahır ise büyükbaş hayvan sürüsü.

Etiketler : , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank