content

22 Haz

Reflüde Endoskopi Sömürüsü Var

Türk Gastroenteroloji Derneği, reflünün teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda bir uzlaşı raporu hazırladı. Rapordan halka ve doktorlara önemli mesajlar çıktı.

Türkiye’de her 4 erişkinden 1’i, yani yaklaşık 13 milyon kişi reflü sorunu yşıyor.. Reflü en çok Marmara Bölgesi’nde, en reflü-1-137x150az ise Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde görülüyor.

Batıda reflü yanma şikayetiyle ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise reflü, yanma yarı yarıya az, ama ağıza acı, ekşi su ve yemeklerin gelmesiyle gelişiyor. Reflü ilaçları kanser yapmıyor, kemik erimesini az da olsa artırıyor. Ama doktor kontrolünde reflü tedavisinin gözlenmesi gerekiyor.

Her reflü şikayeti olana endoskopi uygulanması önerilmiyor. Reflü sorunu olan hastaların yalnızca yüzde 3’ünde doktor önerisiyle endoskopi öneriliyor. Her reflü hastasına endoskopi uygulanması ise suistimal olarak değerlendiriliyor. Sebebi açıklanamayan müzmin öksürüğün ya da sebebi açıklanamayan kronik larenjit ve farenjitin en önemli nedeni reflü kabul ediliyor.

Bu önemli başlıklar Türk Gastroenteroloji Derneği, Nobel İlaç’ın desteği ile reflünün teşhisi ve tedavi yöntemleri konusunda hazırladığı uzlaşı raporundan çıktı.

REFLÜ İLAÇLARININ YAN ETKİLERİYLE İLGİLİ DOĞRULAR VE YANLIŞLAR

Toplantıda konuşan Reflü Konsensus Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Türkiye’de reflünün kansere ilerlemesi çok nadir olduğuna dikkat çekerek hekimlere hastalara gereksiz yere endoskopi yaptırmamaları uyarısında bulundu.

Reflüde kullanılan mide asidini baskılayıcı proton inhibitörü ilaçlarla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Serhat Bor, “İlaçların kansere neden olma riski yok. Kemik erimesini az da olsa artırma ihtimali var. Ama hastalar ilaçlarını doktora danışmadan kesinlikle kesmemeli. Süreç doktor kontrolünde yürütülmeli” dedi.

Reflü ilaçlarının yan etkilerinin abartıldığını söyleyen Prof. Dr. Serhat Bor, “İlaç kullananlarda kemiğim kırılır, kanser olurum, zatürre olurum gibi kaygılar var. Uzlaşı grubunun kararı şu: ilaçların gösterilmiş 4 yan etkisi bulunuyor. Bu durumlarda da ilacı kesmek gerekmiyor, yan etkiyi tedavi ediyoruz. Mesela osteoporoz riski olan hastalarda osteoporozu tedavi edin diyoruz” dedi.

TÜRKİYE’DE REFLÜNÜN PROFİLİ OLUŞTURULDU

Türkiye’de bilimsel kanıta dayalı bir tıp oluşturulması gerektiğini vurgulayan Bor, “Bugüne kadar hep Batı literatüründen hareketle reflüde tanı ve tedavi yöntemlerini uyguladık. Oysa bizim reflü profilimiz Batı’dan daha farklı. Bu nedenle bizlere özgü tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Örneğin, reflü hastalığında Batı ülkelerinde esas yakınma göğüs kemiği arkasında yanma iken ülkemizde ağza acı-ekşi su ve yemeklerin gelmesi şeklinde” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Benzer şekilde reflünün kanserle ilişkili bir alt grubu olan ve Batı ülkelerinde %10 sıklıkta görülen Barrett sorunu ülkemizde çok azdır. Ayrıca endoskopik diğer bulgular da daha hafiftir. Farklı yapımızdan ötürü Türkiye’de reflünün kanser olma ihtimali çok az. Bu nedenle her hastaya endoskopi yapmak ve sık sık tekrarlamak yanlış. Uzun bir çalışma sonucu hazırladığımız bu rapor ile alanında etkin ve öncü hekimlerle uzlaşmaya varıp reflüde Türklere özgü tanı ve tedavi standartları geliştirdik.”

Reflü’de kansere neden olduğu gerekçesiyle uzun yıllardır tartışılan helikobakter pilori bakterisinin aslında bilinenin aksine reflüyle ilişkili yemek borusu kanserinden koruyabileceğini vurgulayan Bor, şöyle devam etti: “Gastroenteroloji uzmanları uzun yıllar helikobakter piloriyi yok edip etmeme konusunda tartıştı. Oysa Batı’da daha az bulunan fakat bizlere özgü olan bu bakteri, bilinenin aksine reflü kaynaklı kanser hastalıklarından koruyor. Bu yüzden reflüde helikobakter piloriyi yok etmek için ilaç kullanmayı önermiyoruz. Türkiye’de reflü hastaları kanser riski ile bugüne kadar çok korkutuldu. Ancak reflüden korkmayın.”

REFLÜDE RİSK FAKTÖRLERİ

Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Necati Sırmacı ise reflüde risk faktörleri hakkında bilgi verdi: Sırmacı şöyle konuştu: “Yeme alışkanlıkları, gece yemek yemek reflüyü tetikler. Kahvenin aksine sigara ve tuz tüketimi reflü ile ilişkili bulunmuştur. Bununla birlikte; çikolata, yağlı gıdalar ve gazlı içeceklerin tüketimi reflü ile ilişkilendirilebilmiştir. Çok geç vakitte özellikle kalori içeriği yüksek olan yağlı ve protein değeri yüksek besinlerin yenilip yatılması, karın içi basıncını artıran çok dar giysilerin giyilmesi, karın kaslarına yönelik ağır egzersizlerin yapılması gibi durumlar reflü hastalığını tetikleyen faktörlerdir.”

TOPLANTIDAN ÇIKAN SONUÇLAR

1.Östrojenler, bazı tansiyon ilaçları, kemik erimesinde kullanılan ilaçlar reflüyü artırıyor. Ancak reflü için en büyük risk obezite. Obeziteyi asitli içecekler, sigara, tuz ve alkol takip ediyor. Sakız çiğnemek ise reflüye iyi geliyor. Reflüden korunmak için, çok sıcak içecekler içmeyin, asitli içeceklerden uzak durun, obezite ile mücadele edin, gece yemelerini bırakın, gece süt içmeyin.

Kabızlık tedavisi için önerilen liften zengin diyetin reflü semptomlarını da gerilettiği gösterilmiştir. Ayrıca sık sık ve küçük porsiyonlu yemek tüketimi de reflüyü önleyebilir. Sonuçta; gıda maddelerinin reflüyü tetikleyici etkisi bireysel farklılıklar göstermekte ve diyet kısıtlamalarının hastanın tecrübeleri doğrultusunda düzenlenmesi gerekmektedir.

2. Gebelik reflüsü çok yaygın bir hastalık, her 2 gebeden 1’i gebelik reflüsü yaşıyor ama bebeğime zarar gelir korkusuyla ilaç kullanmaktan korkuyor. Gebelikte asla ilaç içilmemeli gibi bir durum yok. Biz bu uzlaşıda hangi dönemde hangi ilaçların kullanılabileceği konusunda da bir sonuca vardık.

3. 2014 yılında 80 milyon kutu reflü ilacı yazıldı. Reflünün tedavisi için gastroenteroloji, göğüs hastalıkları, kulak burun boğaz, genel cerrahi ve psikiyatri hep birlikte bir takım oyunu oynamak zorunda

4. Reflü ile ilgili bölgesel sonuçlar oldukça ilginç. Reflü en çok Marmara Bölgesinde yaşayanlarda görülüyor. Zengin mutfağı ile nam yapmış Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde ise reflü daha az görülüyor. Kuzeyle güney kıyaslandığında da kuzey Bölgesi reflü açısından daha zengin.

Reflünün bölgelere göre görülme sıklığı ise sırasıyla şöyle:

Marmara Bölgesi %27.3,
Karadeniz Bölgesi % 23.7,
İç Anadolu Bölgesi % 20.4,
Ege Bölgesi % 19.5,
Akdeniz Bölgesi % 18.3,
Doğu Anadolu Bölgesi %17,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi %17.

Kaynak: http://www.sagliktagundem.com/haber/reflude_endoskopi_somurusu_var.htm

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank