content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

27 Ağu

PKK TSK Bünyesinde ‘Bir Birim’ Haline Gelirse…

Çözüm-Barış sürecinin akamete uğramaması ve yaşanmış acılarımıza yenilerinin eklenmemesi için aydın, yazar, din âlimi ve en önemlisi de vicdan sahibi insan kimliğimin bana yüklediği sorumluluk bilinciyle tüm taraf ve sorumlulara çağrıda bulunuyorum:  Sorumluluklarınızı yerine getirin! Artık halk olarak insanımızın kaybına tahammül edebilecek limitimizin sonuna gelinmiştir. Çaldıran’da, Çanakkale’de ve Kıbrıs’ta omuz omuza savaşanların torunları artık birbirini öldürmesin! Kaybedilmiş canlara yeni canların eklenmemesi için çözüm/barış sürecinde tüm taraf ve sorumluların sorumluluklarını acil bir şekilde yerine getirmeleri gerektiğine inanıyor ve yükümlülüklerin tez elden yerine getirilmesini diliyorum. Taraf ve sorumluların, pusuda bekleyen provokatörlere dikkat etmelerini, özellikle de halkımızın sanal ortamda yazılan haberlere kanmamalarını, bu konuda dikkat etmelerini, araştırmalarını ve fevri davranmamalarını diliyorum.

Gerçeğimizi bize hatırlatması açısından düşündürücü bulduğum bir anekdotu burada zikretmek isterim.

Rivayet edildiğine göre 1975 tarihinde Güney Kürdistan’da Melle Mistefa Barzani önderliğindeki Özgürlük Hareketinin yenilgisinden sonra 1976 da hareketi tekrar toparlamaya çalışan kadro, Kürdistan davasını BM'ye taşıyacak; Arap devletleriyle doğrudan ilişkisi olmayan ve aynı zamanda BM üyesi olan bir devlet arayışına girerler. Dünya haritası üzerinden baktıklarında İzlanda’yı bu konu için uygun görürler. Bu devletin yetkilileriyle görüşürler. Bu görüşmede; Kürdistan davasını BM'ye taşıma teklifinde bulunurlar. Sonuçta kendilerince bu devletin Arap devletleriyle doğrudan bir ilişkisinin olmadığını tespit ederler. Adı geçen devletin yetkilileri; "Kürdistan davasını tanıdıklarını ve haklı bir dava olduğunu bildiklerini, kendilerinin Arap devletleriyle doğrudan bir ilişkilerinin olmadığını doğrularlar. Fakat temel ekonomik kaynaklarının balıkçılık olduğunu, kendilerinin çevredeki İskandinav ülkeleriyle ilişkilerinin olduğunu temel geçim- ekonomik kaynakları olan balığın bu ülkelere satıldığını ve İskandinav ülkelerinin de Arap devletleriyle işbirliği içinde olduğunu beyan ederler. Bu bağlamda Arap ülkeleriyle ilişkide olan İskandinav ülkelerinin Arap ülkelerinin baskılarına dayanamayacağını ve bu sebepten ötürü ekonomik ilişkilerimizin sekteye uğrayabileceği nedeniyle haklı buldukları Kürdistan davasını BM'ye taşıyamayacaklarını" söylerler.

Tarihini bilmek yetmez, tarihinden ders çıkarmak ve bu bağlamda istikbalini inşa etmek gerekir… Düşünün! Şayet Yavuz Sultan Selim (1514) Çaldıran'da galip gelmeseydi, Şah İsmail bölgede hâkim olacak, belki de Osmanlılar'ın yerine İran-Şah İsmail Anadolu'ya yerleşecekti… Burada tarihin seyrini değiştiren Kürd Türk ittifakıdır.

Kürd aşiret ve beyliklerinin Osmanlıya bağlanmasını sağlayarak bunun önüne geçen ve engelleyenlerden birisi de Kürd âlim İdrisi Bidlisi’dir. Tarihin seyrini değiştiren Türk ve Kürd ittifakını sağlayan bu zatın statüsü kimilerince halen de tam olarak netlik kazanmamıştır. Kimileri onu “büyük bir diplomat”,  kimileri onu “Kürdlerin Nizam-ı Mülk”ü, kimi Kürdlere göre ise, “taşeron, işbirlikçi, hain” ve “Kürdlerin devlet olamamasının en büyük nedeni”. Devlet nezdinde ise;“ülkeye hizmet eden değerli bir kişi”.

Neticesinin ne olduğu, Kürdlerin aleyhinde mi yoksa lehinde mi olduğu konusuna girmeden bana göre İdrisi Bidlisi; günümüzde bunca acıların neticesinde oluşturulmaya çalışılan bir Kürd Türk ittifakını o dönemin şartlarında başarmıştır. İlk önce Kürt aşiret ve beylikleri arasında ittifak kurmayı başaran ve sonrasında da bir damla kan dökülmeksizin Kürdler ve Yavuz Sultan Selim şahsında Türkler arasında bir ittifakın sağlanmasını sağlayan ve bunu yazıya döken bir dahi!

Yine Çanakkale’de de (1915) Kürd ve Türk ittifakı tarihin seyrini değiştirmiştir. Kıbrıs ve daha niceleri…

Bunlar tarihi olaylar olduğu için çokça konuşulur ve tartışılır fakat günümüzde de var olan ve bu tarihi olaylarla benzerlik taşıyan kişi ve olaylar hakkında pek konuşulmaz. Oysaki şiddeti araç kılmadan ve korkmadan güncelimizi tarihin ışığında konuşmamız yararımıza olacaktır.

PKK TSK bünyesinde bir birim haline gelirse; Türkiye Ortadoğu’da özellikle de Irak ve Suriye’de barışın, sükûnetin ve huzurun mimarı olacaktır. Türkiye için en büyük istikrar Kürd Türk ittifakın sağlanmasındadır. Bu ittifak ekonomide büyümeyi ve ilerlemeyi sağlayacağı gibi demokratikleşmeyi de beraberinde getirecektir. 1514, 1915 ve 2015. Yeni Türkiye ile yeni bir Kürd Türk ittifakı neden olmasın? Zira bu günlerde de tarihin seyri değişmeye mahkûm gibi görünüyor. Türkiye; huzurun mimarı olmak istiyorsa PKK’nın TSK ile hareket etmesi, TSK’nin da PKK’dan 'istifade' etmesi gerek. Bu; barış-çözüm sürecinin ruhuna da yakışacaktır.

Artık umut vaad etmeyin, umut olun! Bizi birbirimize bağlayan çaresizlik değil, bir bağ var kendimize bile itiraf etmeyip inkâr etsek de. Ezelden yazılmış bir bağ var bunu biliyoruz, farkına varmak istemesek de. Bizi birbirimize bağlayan çaresizlik değil; birçok dönemde olduğu gibi 21. asrın çaresizlerinin derdine de çare olabilme bağı ve sorumluluğudur.

{ MB. Hedbi }

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank