content

15 Eki

Para, Din ve Ahlak

Ali Tarakçı, geçen günkü yazısında kimilerine “Hırsızsınız” diyerek müthiş bir ithamda bulundu. Buna ben de katılıyorum ve ekliyorum; “Alçaklar ve ahlaksızlar”.
Vurgunlarına kılıf olarak Allah’ın adını ve dinin argümanlarını geçirecek kadar korkunç bir pisliğe bulanmışlar.
Bunlar din ve Allah’ı çıkarları için kullanmayıp da, hırsızlıkları ve soygunları için başka kılıflar bulsalar, bu denli aşağılık sözcükleri kullanmazdım.
Çünkü işin içinde maneviyat var!
İnsanın hem en güçlü, hem de en zayıf olduğu yer, manevi dünyasında yer alan Allah konusu veya inançlarıdır.
Bir insan bunlar için ölebilir!
Bir insanın uğrunda kolayca ölebileceği yer, aynı zamanda o insanın kolayca kandırılabileceği yerdir!
Bunun için kolayca kandırılabilir, soyulabilir!
Nitekim tarih bir bakıma bu alanlardaki ölümlerin, kandırılmışlığın ve soygunların tarihidir!

Para, din ve ahlak…
Bu üçlü, insanın en eski sorunsallarından biridir.
Birbirlerini dışlayan, öteleyen gibi görünen bu her üç kavram da, birbirleriyle son derece güçlü ilişkilere sahiptir.
Neden?
Bu her üç kavramın merkezinde insan vardır da, ondan!
Bunların her biri, tarihin temel kavramlarındandır. Ve insanlığın yanılsamasının en çok olduğu alanları oluştururlar.
Para somuttur!
Din ve ahlak ise, soyut!
Tarihte dinlerin ve o dinlerin ahlakının temel vaazı, para ya da daha geniş deyimle, insanın egoları üzerinedir.
Açın Hak kitabı olar dört kitabı (Tevrat, Zebur, İncil, Kuran), insana ve topluma yeni bir inanç, yeni bir ahlak vaaz ederler.
İşin merkezinde insan vardır!
İnsanın olduğu yerde de, insana ait her türlü halt vardır.
Din, inançlı ve ahlaklı insanı oluşturmayı, günahtan sakınmayı, yani haltlardan uzak durmayı vaaz eder.

Paranın, dinin ve ahlakın bir gerçeklik olarak insanın hayatında yer alışı, genellikle sorunludur çünkü paranın olduğu her yerde sahtekârlık da vardır!

Bir yanda meta ekonomisinin olmazsa olmaz aracısı olarak para var.
Bir yanda insanın manevi dünyasının dolduran inancı (dini) var.
Bir yanda da hem manevi hem de dünyevi bir olgu olarak ahlak var.
Bunlarsız bir yaşam mümkün değil.

O halde soru şu: Haksız kazançtan, sahtekârlıktan, başkasının ve kamunun haklarına tecavüz etmeden para kazanmak; mütedeyyin bir dindar olmak ve dolayısıyla ahlaklı olmak mümkün müdür?
Evet, mümkündür!
Ve böyle yaşayan çok sayıda insan var.
Ama…
Ama böyle yaşamayan, fırsatını bulunca sırtlan kesilen çok sayıda insan da var.
İnsanların sırtlan kesilmesi alçaklık ve ahlaksızlık değildir. O doğrudan ve açık bir saldırıdır! Asıl alçaklık ve ahlaksızlık, sırtlan kesilen insanların, avlarına saldırırken kendilerini avlarına benzetmek için kılıf olarak dini kullanmalarıdır!
Daha açıkçası, Allah’ın adını sırtlanlıklarına bir kılıf olarak kullanacak kadar çürümüş ve onursuzdurlar.
Şeytan, Allah’a açıkça baş kaldırmıştır!
Bunlar ise Allah’ı kandıracaklarını sanacak kadar nefislerinin kölesi olmuş riyakârlardır.
Şeytan, bunlara göre onurludur!

İktidar olmak (en geniş deyimle bir yerde yetkili olmak), insanın sırtlanlaşmasına iyi bir zemin sunabilir.
Dün bu zemin üzerinden ülkenin kaynakları soyuluyordu.
Bugün de bu zemin üzerinden ülkenin kaynakları soyuluyor.
Bir farkla.
Bu seferkiler hiç de ‘delikanlı’ değiller!
Çünkü bolca maneviyattan dem vuran bu sülükler, soygunlarını sırtlarında taşımak yerine hac kervanlarına yükleyip üstüne de yeşil bir örtü çekiyorlar.

Tarakçı, bu yaşananlar karşısında ancak gerçek dindarların seslerinin yükselmesiyle bu toplumun temizlenebileceğini söylüyor ki, biraz naif bulsam da, benzer düşüncedeyim.

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank