content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

03 Eyl

Operasyon Bitti mi?

2001 yılında AKP iktidara geldiğinde Türkiye’de biz sade vatandaşlar işin buraya kadar varacağını nereden bilebilirdik.
Sistemin subaşları bir-bir değiştirildiği gibi buna paralel olarak ülkemizin hayat felsefesi de değiştirildi. Değiştirilmeye devam ediliyor...
Kısaca hatırlayalım,
Laik(!), çok partili bir sistemle yönetilen devlet iki büyük ihtilal, bir post modern darbe ile sayısız muhtıralarla arada bir “rayından çıkma” bahanelerini atlattı.
Gerekçe her zaman ya komünist ya bölücü ya da irtica tehlikesi idi. Kimdi bu “fedakâr ve cefakâr” vatan evlatları?
Ordunun sırmalı generalleri ile onun gölgesindeki kamunun diğer önemli kurumları…
İşin tuhaf tarafı, sağdaki ve soldaki bütün siyasi partiler bu fiili durumlardan şikâyetçi olsalar dahi (en azından) ordu üzerinde kadrolaşmayı önleyici operasyonlar yapmaktan aciz kaldılar.
Her ne kadar Orgeneral Faruk Gürlerin (pervazsızca) cumhurbaşkanlığı tören davetiyesi göndermesine istinaden zamanın siyasi partileri dik duruş sergileseler bile; Hiçbir zaman ordu üzerinde yeterli ve gerekli otoriteyi sağlayamadılar. Yoksa sağlamak mı istemediler?
Neden?
Mahir Kaynak bir yazısında şunu der,”halkın devleti olmaz, devletin halkı olur”. Burada –her ne kadar adı Türkiye Cumhuriyeti olsa bile- acaba devletimiz 1923’de nasıl, hangi şartlarda ve kimler tarafından kuruldu? Eğer bu soruların cevabını sağlıklı olarak verebilirsek devletimizin rengini ve buna bağlı olarak kimler tarafından yönetile geldiğini anlayabiliriz.
Ben sizlere bununla ilgili-elbet bununla ilgili düşüncelerim var- düşüncelerimi aktarmayacağım. Lakin şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Ülke sadece silahlı kuvvetlerle kurulmuyor ve yönetilmiyor. Kurtulamaz ve yönetilemez de. Bunun ekonomi, bürokrat, aydın, sınıfsal ve etnik yönleri var. Ama illaki ekonomi en başta gelenidir. Ve parayı veren düdüğü çalar. Ordu bile onun emrindedir/olmak zorundadır. Bu işin gerçeğidir.
O yıllarda savaş nasıl filansa edildi ve ekonomimiz kimlerin elinde idi? Bu sorum üzerinde düşünmenizi tavsiye ederim.
Şimdi gelelim bugünlere,
2001deki AKP daha doğrusu Tayyip Erdoğan operasyonu ve zaferinin acaba birkaç ayda kurgulanmış olduğunu mu zannediyoruz? Toplumun “yetti gayri” deyip peygamber bekler gibi Tayyip Erdoğan’ı beklediğini mi zannediyoruz? Bu operasyon 1980 İhtilalından itibaren tasarlandı ve uygulamaya sokuldu. Tüm siyaset bilimcilerin ittifakı bu yönde…
1983 yılında Turgut Özal’ın iktidara gelmesinden itibaren toplum hazırlandı. Anadolu sermayesi güçlendirildi. Gerekli bürokratik kadrolar hazırlandı. Türkiye Türk okulları vasıtası ile dünyaya tanıtıldı, sempatikleştirildi. Ve Tayyip Erdoğan demokrasi havarisi olarak Orta Doğuda yıldızı parlatıldı. Bu arada ülkemize tarihinde olmadığı kadar dışarıdan sıcak para girdi.
Bunlar –eğer ülkemiz dünyada hak ettiği yeri alabilecekse- kötü şeyler değil. Ve kimin, hangi liderin gerçekleştirdiği de önemli değildir. Önemli olan ülkemizin tarihteki misyonunun tazelenmesidir.
Bunu not olarak ifade ettikten sonra konumuza geri dönelim,
Bu operasyonda benim merak ettiğim şeyler şunlar; (Ortadoğu operasyonları dâhil) Dünya ölçeğindeki ve özellikle ülke içi operasyonlarında ülkemizin katkısı ne kadar?
Geçmişte tüm ihtilalların kaymağını yemiş ve hiçbir zarar görmeyen “patronlar kulübünün” yeni sisteme muhalif görünmeleri inandırıcı mı? Yoksa dolaylı bir rolü, katkısı var mı?
Zira geçmişte ihtilallarda hiçbir zarar görmeyen patronlar kulübünün 2001 den beri süre gelen bu düzenlemelerden-birkaç defa iktidarla çatışmaya girdiği halde- hiçbir zarar görmemiş olmasıdır. Ve bütün ceremeyi ordu mensupları, birkaç hâkim ve basın mensubunun çekmiş olmasıdır.
Bence bu işte bir tuhaflık var… Ya sizce de yok mu? Bu arada… Sahi Anadolu sermayesinin hiç sesi, soluğu çıkmıyor, nerelerde ve ne yapıyorlar acaba?

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank