content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

10 Tem

Ne Güzeldir Yollara Çıkmak…

Ne güzeldir yollara çıkmak...

Hafta sonu İzmir'de bir arkadaşımızın düğününe katıldık. Sonra ver elini, Çeşme, Şirince, Altınoluk… Öyle uzun bir tatil değil. Perşembe yola çıktık, Pazar akşamı İstanbul'a döndük. Yeni Türkü'nün en güzel parçalarından biri olan "Mamak Türküsü"nde olduğu gibiydik.güneş altında tutsaklar
geçen sonbahara bakıyorlar
şirin mi şirin gecekondu evleri
samsun asfaltında otomobiller
ne güzeldir yollarda olmak şimdi

Cuma akşamı düğün, cumartesi günü yolda… Cumartesi akşamı Çeşme'de… Pazar günü yine yollarda… Pazartesi günü sabahın erken saatlerinde İstanbul… Ve biz yollardaydık… Sanki bir ömür gibi… Binlerce kilometre yaptık, güneş altında, gecenin karanlığında…

Karşılıklı mübadele yılları…

Eşim "Şirince'ye uğramamız gerekir" diyor. Ve Çeşme'den İzmir, İzmir'den de Şirince yaptık, iki gün içersinde. Gerçekten görmeye değer bir köy. Köyün girişinde köyün geçmişini okuyoruz. Köy 1800 kişilik bir Rum köyü imiş. 1922'ye kadar.

Kocaman yazıların başına not düşülmüş. Nedense bu köyü, ilk Türklerin kurduğu düşünülüyormuş.

Şirince'nin ünlü oluşunun nedeni şarapları. Her türlü meyvenin şarabını bulmanız mümkün, şirin köyde. Eşime dönüp, "Hayır diyorum, burası bir Türk köyü olamaz. Şarapçılık ve Türk köyü." Sonra yazıyı okumaya devam ediyoruz. 90 yıl kadar önce yaklaşık 8 bin kişi yaşıyor muş, bu köyde. Geçimini şarapçılıktan yapan Rumlar… Sonra mübadele yıllarında zorla köylerinden yaşlı, genç, çoluk çocuk, kundaktaki bebeler zorla iskana tutulmuş.

Sürülmüşler yurt bildikleri köylerinden.

Selanik civarından Türklerde aynı zorunlu iskana mecbur tutulmuşlar. Rumlardan boşaltılan köylere, Balkanlardan gelen Türkler yerleştirilmiş. Vatan bildikleri topraklardan zorla göç ettirilen Rumlar ise, Yunanistan'da 5 yıl boyunca çadırlarda yaşamaya mecbur bırakılmış.

İki damla gözyaşı

Hani övgü ile anlatılıyor ya, tarihte "Yahudilere kucak açmış bir toplumuz" diye. Sonra okuyup öğrenince 'nereye gitti Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, Süryaniler?' diye sorduğunuzda karşınıza çıkan yanıtlar insanlığımdan utandırıyor beni. Bana yapılmış bir zulüm gibi hissediyorum, yaşanılan vahşeti. Düşünebiliyor musunuz? 1920'li yıllarda Trakya'da 13 bin Yahudi'nin yaşadığını biliyor muydunuz? Onları da zorla göndermişiz!

Türkiye'nin en büyük köylerinden biri olan Şirince'de, bugün yaklaşık 550 kişi yaşıyormuş. Rumların köylerine yerleştirilen Türkler'de sonradan köyden göçmüşler. Şarapçılık geleneği devam ediyor.

Köyün içersinde 2 kilise kalıntıları kalmış. 40'a yakın manastır olduğu rivayet ediliyor. Sonra düşünüyorum, buradan zorla iskana tabi tutulmuş Rumların yaşayanları, çocukları, torunları buralara ziyarete geldiklerinde ne düşünürler diye. Ben öyle olsaydım, ne düşünürdüm? Siz ne düşünürdünüz?

Ülkeleri yönetenler karar alıyorlar. Karşılıklı göç ettirelim. Sizden gelenlere, bizim boşalttığımız yerlere yerleştirelim, sizlerde bizlerden gelenlere, boşalttırdığınız yerleşim alanlarına yerleştirin.

Mezarlar ne olacak? Anılar.. Aşklar… Hüzünler… Sevdalar… Umutlar… Umutsuzluklar… Vatan diye bildiğiniz toprakların elinizden alınarak, göçmen eylenmeniz… Çekilen acılar ne olacak? 

Yapılan zulümleri nereye koyacağız?

İnsanın evi mahremiyeti değil midir?

Mahremiyetiniz  elinizden zorla alındığında ne hissedersiniz? Ne hissederdiniz?
Ben ırzıma geçilmiş gibi hissederdim. Empati yaptım. Ve kahroldum.

Gözlerimden iki damla yaş döküldü. Dünyanın neresinde olursa olsun, vatan bildikleri topraklardan zorla göç ettirilenler için..

Aynı 1800 hanelik Şirince Köyü'nden zorla iskana tabi tutulan Rumlar için olduğu gibi…

Ege'nin Sofrası'nda harika
damak tatları…

Sonra damak tadına hayran kaldığımız Ege'nin Sofrasında yemeklerimizi yedik. İnanın yakın olsa hergün orada yerdim yemeklerimi. Ege'nin Sofrası'nın sahibi Eylül Hanım şöyle yazmış, tanıtım broşüründe yemekleri için…

"Yemeklerimizi taze ve doğal ürünlerle, temizliğe çok önem vererek ve içine sevgimizi katarak hazırlıyoruz. Tıpkı evde misafirlerimize hazırlar gibi…"

İşin içine sevgi katarak her şey güzel oluyor. Sevginin eksik olduğu, yok olduğu her iş işe zulüm oluyor. Aynen Anadolu'da ve Balkanlar'da 90 yıl önce yapıldığı gibi.

Eylül hanım devam etmiş: "Eğer sizinde yolunuz birgün Şirince'ye düşürse (ki) mutlaka bizim soframızın önünden geçeceksiniz. Soframıza uğramadan ayrılmadan Şirince'den, karnınız tok olsa bile muhabbet etmeye bekliyoruz sizleri, kahve yada çay tadında. Çünkü Aksiyotis Monali'nin selamı var üzerimizde. Onu söyleyeceğiz sizlere!.. Aksiyotis Monali 30 yıl önce geldi karşıdan. Şirince'deki artık bizim olan eski evine. Bağ evindeki şöminenin önünde anlattı. Şirince`de yaşadığı günleri. onun çocukluğunun geçtiği bu yerde büyüdüm ben de. Giderken, buraya gelen herkese selamlarını bıraktı. sonra "Benden selam söyle Anadolu'ya" (Doğrusu bu değil miş. 'Kanlı topraklar' imiş. A.T) kitabıyla oradan bir daha seslendi, dido`nun yardımıyla bizlere..." sesleniyor bizlere. Ardından da şöyle bitiriyor satırlarını: "hepinizi iki dost milletin anılarının bulunduğu sevimli şirin köyümüze ve kendi evinizde bir aile yemeğinde hissedeceğiniz soframıza bekliyoruz. Bu anılara ve dostluğa ortak olmak için..."

İki dost millet miyiz bilemiyorum. Egemenler, iktidarlarını sürdürebilsin diye düşman edilmiş, aynı toprakları paylaşmış, zorla göç ettirilmiş, vatanlarından kopartılmış insanlar…

Yeryüzünde doğarken herkesin eşit(!) olduğu, farklı olmadığı, aynı tanrının çocukları olanların; kullandıkları dillerinden, inandıkları dinlerinden, mezheplerinden, tenlerinin renklerinden dolayı diğerlerinden kendilerini üstün gördüğü ve birbirlerine trajediler yaşattığı dünyanın çocukları olmak ne acı.
"Ne güzeldir yollarda olmak şimdi."

Ne güzeldir tüm insanları ailemiz bilmek.

Ne güzeldir ayrıştırılmayan bir dünyanın çocukları olmak ve aynı yolları paylaşmak.

Ve ne güzeldir, kitapların isimlerinin 'şirin gözüksün' diye değiştirilmediği bir dünya…

Kim bunlar?

Not: Pazartesi günü bölgemizde bir belediyede, 'geçmişte bir partide parti yöneticisi olan, Başkan Danışmanı'nın' aracılığı ile yasadışı toplanıldığı iddia edilen yaklaşık 50 trilyondan bahsedeceğiz ve soracağız. Herkesin dinlenildiği bu coğrafyada, bu zat-ı muhteremler neden dinlenilmez? Ve neden operasyon yapılmaz? Ayrıcalıkları nedir?Pazartesi günü…

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank