content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

12 Şub

Medeniyet Dili

Başbakan Yrd. Bülent Arınç; “Kürtçenin bir medeniyet dili olmadığından onunla eğitim yapılmasının da doğru olmayacağını” açıklamış. Doğrusu B.Arınç, Kürtçe ile eğitim yapılamazlığı görüşünde haklıdır veya aksızdır ayrı bir konu olmakla birlikte bu açıklaması, Kürtçeyi medeniyet dilleri dışında görmesi her bakımdan yanlış bir açıklama olmuştur.

Bir defa nezaketiyle, efendiliği ile, Türkçeye hakimiyeti ve meramını güzel anlatmasıyla bilinen B.Arınç’ın bu açıklaması içte nazik olmamıştır. Hatta bunun ötesinde incitici de olmuştur. Çünkü bir dilin medeniyet dili sayılmasını erkeçse kabul ettirecek nesnel bir ölçü yoktur. Bir tarafa göre kaba saba sayılan bir dil başka bir tarafa göre dünyanın en güzel dili olabilir. Şasen iç bilmediğim Fransızca bir konuşma dinlediğimde kulaklarıma bir ağırlık çökmektedir. Ama iç bilmediğim Fransızcanın bendeki bu itici etkisinin yalnızca beni bağladığını, Fransızcayı bilenler için hiçte kabul görmediğini de bilmekteyim

 

B.Arınç Kürtçe bilen birisi değildir. Kürtçeye vakıf olmadığı, bilmediği için onun güzelliği hakkında bir görüş açıklayacak durumda değildir. Gerçi konuşmasında Kürtçe güzel değildir diyen bir cümle yoktur. Ancak Kürtçenin medeniyet dili olmadığına yönelik vurgusu estetik bir kaygıdan çok siyasi bir görüşe dayanmaktadır

 

Kabul edilmelidir ki medeniyetler son zamanlardaki sınırları zorlayan tanımlara rağmen dini sınırlara ve içeriklere sahiptir. Batı medeniyeti nasıl ki Hıristiyanlıktan soyutlanamaz ise aynı şekilde batı medeniyeti de, batı da yalnızca bir tek ulusa, İtalyanlara, Fransızlara veya İngilizlere mal edilemez. Dönem dönem adı geçen topluluklar batı medeniyetine öncülük etmiştir ama batı medeniyeti havzasında yer alan ulusların hepsi bu medeniyette pay sahibidir. Batı medeniyetini bu yüzden yalnızca bir İngiliz yahut alman medeniyeti/uygarlığı saymak doğru değildir

 

Aynı durum İslam medeniyeti içinde geçerlidir. İslam medeniyeti elbette Araplar ile Arapça ile başlamıştır. Ama İslam medeniyeti Araplar ile Arapça ile sınırlı kalmamıştır. O medeniyet havzasına sonradan katılan erkesin, İslam medeniyetinin gelişmesine, genişlemesine az veya çok katkısı olmuştur. Bu yüzden de İslam medeniyeti yalnızca Arapların değil, Müslüman olan bütün milletlerin (ulusların) ortak çabalarıyla oluşmuştur. İslam Ümmetini oluşturan her unsurun bu medeniyete olan katkısı azizdir önemlidir. Birinin diğerine göre daha fazla katkıda bulunması büyük ölçüde fırsatlara, imkanlara bağlıdır ama bu katkı oranı hakkındaki değerlendirmeler de büyük ölçüde görelidir

 

İslam medeniyeti içinde Kürtlerin de yeri tartışılamaz. Müslüman oldukları muhakkaktır. Tarihin akışı içinde askeri ve siyasi çabaları ile olduğu kadar, Kürtlerin içinden yetişen alimlerin de İslam medeniyetine önemli katkılarda bulundukları herkesin malumudur

 

Buna rağmen Dört Halife-Emevi-Abbasi-Selçuklu-Safavi-Osmanlı vb devletlerin resmiyet alanında kullandıkları dillerden birisinin de Kürtçe olmayışı, Kürtçeyi önemsizleştirmez. Üstelik başta Gazneliler ve Selçuklular olmak üzere yönetici seçkinlerinin Türk olduğu bazı devletlerin Türkçe yerine Farsçayı terci etmiş olmaları Türkçenin aleyhine ve Farsçanın da üstünlüğüne delil olarak ileri sürülemez. Sadece dönemin şartları içinde yapılan bir siyasi biraz da sosyal şartlara bağlı olarak yapılan bir tercihtir. Elbette isabeti ayrı bir konudur. Bu durum Kürtçe içinde geçerlidir.

 

Tarihte resmi işlerde ve edebiyat alanında Arapça ve Farsçanın daha çok terci edilmiş olması bu iki dili çok daha ayrıcalıklı ve kutsal etmemiştir. Zaten kutsallık bir dilin edebiyat ve resmiyet alanında kullanılmasıyla da ölçülebilecek bir nitelik değildir. Kutsallık bakımından dillerin yarıştırılması yanlış olduğu gibi üstünlük ve bir başkasına muhtaç olmamak gibi nitelikler bakımından da dillerin yarıştırılması doğru değildir. Kur’an ve hadis metinlerinin Arapça olması nedeniyle tarihte bazı Arapların hatta Arap olmayan bazı şahısların Arapçayı kutsal dil saydıkları bilinmektedir. Aynı şekilde Farsçanın Arapçaya muhtaç olmadığını, Arapça kelimeler kullanılmaksızın Farsça çok güzel ve ilmi eserlerin yazılabileceğini ispatlamaya çalışan misallere de rastlanılmıştır. Firdevsi’nin ünlü Şehname’sini yazıp Gazneli Mamut’a takdim ederken yalnızca Farsça kelimeler kullanmaya çaba gösterdiği bilinmektedir. Yine Ali Şir Nevai’nin, Türkçenin Arapça ve Farsçadan üstünlüğünü göstermek için yazdığı Muhakemtü’l Lügateyn kitabı da böyledir. Bu kitaplar iddialarını ne kadar ispatlayabilmiştir? Yahut beş yüz yıl, bin yıl önce yapılmış olan bu ispatlar günümüz şartlarında ne ölçüde geçerlidir?

 Çünkü diller de canlı organizmalara benzetilir çoğu kez. Canlı organizmaların çalışmalarına bağlı olarak gelişmeleri gibi diller de kullanıldıkça gelişebilmektedirler. Kullanılmayan diller de aynı ölçüde gerilemektedirler. Yine de dillerin biri biriyle kıyas edilerek birisinin diğerine üstün veya geri sayılması görelidir. Bu kıyaslardan doğru örnekler bulunsa bile dillerin biri birinin rakibi gibi düşünülmesi, yarıştırılması doğru değildir

 

Resmiyet alanında kullanılmayan edebiyat alanında ise kullanımı sınırlı ölçüde kalmış olan Kürtçenin bazı çevrelerin iddia ettiği gibi birkaç yüz kelimelik bir dil olduğu iddiası yanlıştır. Diller arasında kelime alış verişi doğaldır. Batı medeniyeti içinde yer alan, Almanca-Fransızca ve İngilizce ortak kelimeler belki ortak olmayan kelimelerden daha fazladır. Ancak bu ortak kelimelerin varlığı Almanca veya diğer batı dillerinden her hangi birisinin aleyhine bir delil/kanıt gibi kullanılmamaktadır. Buna karşılık Farsça ile aynı dil grubunda sayılan Kürtçenin, Farsçadan kelime alması yahut her iki dilde ortak kelimelerin bulunması, Kürtçenin veya Farsçanın aleyhine olan bir husus değildir. Bu yüzden de Kürtçe de kullanılan kelimeler sınıflandırılarak işte şu kadarı; Arapça-Farsça veya Türkçe denilerek bir genelleme yapılması buradan da Kürtçenin aleyhine bir sonuç çıkarılmasının hiçbir bilimsel değeri yoktur.

 

Günümüzde bazı çevrelerin Kürtçeyi siyasi bir araç hatta bir silah gibi kullanmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu kullanıma itiraz etmek ayrıdır doğrudan Kürtçeyi önemsiz görmek ayrıdır. Diller kullanışlılık ticaret-siyaset-edebiyat-sinema vb alanlardaki yaygınlıklarına göre elbette biri diğerine göre önemli sayılabilir. Ancak bu önemli saymanın siyasi bir içerik taşımaması gerekir. Günümüz şartlarında İngilizce belirtilen alanlarda Türkçeden daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu durum Türkçeyi siyasi açıdan basit-önemsiz bir dil haline getirmez. Aynı durum Türkçe-Arapça-Kürtçe-farsça karşılaştırmaları içinde söylenebilir

 

Türkiye şartlarında Kürtçe eğitimin isabeti tartışmalıdır. Türkiye’nin yalnızca bir bölgesinde diyelim ki 6-7 ilinde yapılacak Kürtçe eğitimin fiilen bu illeri Türkiye’nin diğer illeriyle anlaşamaz, ticaret-siyaset-edebiyat-sinema-medya alanında anlaşamaz hale getireceği kuşku götürmez. Böyle muhtemel (aynı zamanda mukadder) bir sonuca itiraz babında Kürtçe eğitime itiraz edilebilir. Ancak böyle bir itiraz Kürtçenin eğitim-edebiyat-sinema-medya alanında kullanımını tümüyle gereksiz kılmaz. Kürtçenin seçmeli ders olarak, Kürt nüfusun bulunduğu her bölgede yer alması siyasi tutumlar bir yana insani bir ihtiyaçtır aynı zamanda. Kürtçe medeniyet dili değildir diyerek, Kürtçeye ve o dili konuşan insanlara haksızlık eden B. Arınç aynı konuşmasının içinde “Kürtçenin seçmeli bir ders olabileceğini” de açıklamıştır. Kabul edilmelidir ki ilk defa Kürtçenin seçmeli bir ders olabileceğini açıklaması da aynı ölçüde önemli ve doğru bir tutumdur.

 

 

 

 

 

 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank