content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

17 Nis

Kutlu Doğum Haftası

Türkiye’de uzun bir süredir 14-20 Nisan arasındaki hafta “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanmaktadır. Çünkü Milat Takvimine göre Hz. Muhammed’in doğumu bu haftaya tekabül etmektedir. Buna aynı zamanda “Mevlit” kutlamaları da denilmektedir. Bilindiği kadarı ile ilk defa Erbil Atabeyi Muzafferüddin Gökbörü (ö.1233) bu uygulamayı ihdas etmiştir. Yine Mevlit kutlamaları için toplanan kıssaları okumayı başlatan kişi ise Mısır Memlük Hükümdarlarıdır. Yine Osmanlı Padişahı II. Selim’in (ö.1574) döneminde camiler aydınlatılmış minarelerde kandiller yakılmaya başlandığı için bu tür kutlamalar da “Kandil Geceleri” diye adlandırılmıştır. Kandil geceleri ise: Mevlit, Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecesi diye bilinmektedir.

Kabul edilmelidir ki, hiçbir gelenek ezeli değildir. Dolayısı ile her geleneğin bir başlangıcı vardır. O halde bir uygulamanın “İslami gelenekten” sayılması için ne zaman yahut ta kimler tarafından başlatılması gerekir? Hangi yüz yılda başlamış olalar, İslami gelenekten sayılırken hangi yüzyıldan sonra başlamış olanlar da İslam geleneğinin dışında tutulacaktır?
Bu soruların kesin ve bağlayıcı bir cevabının olmadığı açıktır. Ama yapılan uygulamanın kendisi İslam’a hizmet ediyorsa, Müslümanlara İslami görevlerini öğretiyorsa veya hatırlatıyorsa böyle bir uygulamaya niçin itiraz edilecektir? Hz. Muhammedsiz bir İslam düşünülemez. Dolayısı ile onun hayatının insanlara, özellikle Müslümanlara öğretilmesi hatırlatılması her zaman bir ihtiyaç durumundadır. Onun doğumu, hicreti, belli başlı savaşları, ahlakı, İslam’ı yaymada gösterdiği cehdi insanlığa nasıl öğretilecektir? Hayatın doğal akışı içinde, her yaştan ve meslekten insanların bütün zamanlarını bu öğrenmeye tahsis edemeyecekleri de görülmektedir. O halde yıl dönümü törenleri bir vesile bir araç işlevi göremez mi? Bu yıl dönümü faaliyetleri sebebiyle O’nun hayatının belli başlı evrelerini öğrenen veya yeniden hatırlayanlar için, kendilerinin yapıp ettiklerinin bir mukayesesi, bir muhasebesi yapma fırsatı oluşturmaz mı? Hayatın gündelik sıkıntıları içinde, insani ve İslami özelliklerini, görevlerini, ihmal eden, unutanlar için, Kutlu Doğum faaliyetleri gibi törenler bir uyarıcı etkisi yapamaz mı?
13. yüz yıldan beri, 7 yüz yıldır yapılmakta olan bir iş niçin İslami gelenekten sayılmasın? Genel olarak “Kandil Geceleri” diye bilinen bu uygulamaların bazılarının uydurulmuş olduğu da bilinmektedir. Ancak bazılarının uydurulmuşluğu hepsini değersiz eder mi? Hz. Muhammed’e inanan bir toplumun, onun doğumunu da, savaşlarını da, hicretini de hiç olmazsa yıl dönümü törenleriyle de olsa, o çerçevede de olsa, hatırlamalarının, öğrenmelerinin İslami bir içeriği ve özelliği olacaktır. Bu doğal ve asli faaliyet mesabesindeki kutlamaların içine sonradan katılan uydurma hikayelerin işin asıl değerinin yanında, cevherin üzerine kondurulmaya çalışılan bir tozdan öteye bir değeri de olmayacaktır. Hakikat arayıcısı Müslümanlar, işin aslını cevherini bulmak ve elden geldiğince topluma anlaşılır bir halde sunmak yerine sonradan arız olan toz toprak sebebiyle o cevheri de toz ve toprak gibi görmeleri, göstermeye çalışmaları büyük bir yanlıştır.
“Bütün bunlar muharref toplulukların arkalarından onlara öykünmedir. Kandillerin kutlanmaya baslanması, onlarda olan kutlamaların Müslüman topluluğa yansımasıdır.” 12. Yüz yıl sonlarından (1182) başlayarak Haçlılara karşı defalarca meydan savaşları yapmış olan Gökbörü Muzafferüddin’in “Muharref topluluklara” öykünmesi sebebiyle böyle bir kutlama töreni icat ettiğini söyleyebilmek, hem büyük bir haksızlıktır hem de doğru ile yanlışı karıştırmaktır.
“Tamamen seküler bir yaşam şekli..Din zihinsel ve ameli hiçbir anlam ifade etmiyor.Bunların dinle bir bağlantısı yoktur.Bunu kendileri de ifade ediyorlar.Bu alan sorunsuzdur.Diğer yandan dini yaşama gayretinde olanlar ki bunlar herhangi bir nedenden dolayı yaşayamıyorlar.İşte bunlara dini uygulamaları için paket programlar önerilerek dinle ilişkileri kopartılmıyor.Din belli günlere veya gecelere sıkıştırılarak insanlar hem dindar hem de seküler olabiliyorlar.” Daha 12. Yüz yılda Gökbörü Muzafferüddi’in “Seküler bir yaşam şekli” için böyle bir kutlama töreni ihdas edebildiğini ileri sürmek büyük bir hayal zenginliğinin ürünü olmalıdır. O dönemde, literatüde henüz ne laikliğin ne sekülerizmi yeri yoktur. Muhtemelen Gökbörü Muzafferün gibilerde bu kavramları duymadan ve bilmeden ölüp gitmiştir.
Günümüz şartlarında bu tür kutlamaların “bazı sorunları” da görülmektedir. Hem bu kandil gecelerinin bazıları külliye uydurmadır hem de sahih ve meşru bir anma/öğrenme vesilesi olacak yıl dönümlerine ise katılan hayali unsurlarla işin içeriği adeta gölgelenmeğe çalışılmaktadır. Üstelik Laikliğin kalıpları ve vuzuhsuzluğu ile malül hale getirilmeye çalışılan bir dini anlayış ile toplumun üzerindeki her türlü dini etki kazınmaya çalışılırken, olumlu ve makül değişimlere bir başlangıç ve vesile olabilecek böylesi yıl dönümü törenlerinin de dini gerekçelerle yok edilmesi hangi anlayışı tahkim edecektir? Unutulmamalıdır ki, bu tür yıl dönümü kutlamaların seküler bir dini anlayışla sorunsuz ve serbest bırakıldığı iddiası da yanlıştır yersizdir. Daha üç yıl önce, 17 Nisan 2007’de e-muhtıranın ana konusu Türkiye’deki Kutlu Doğum Haftası programları olmuştur. Üç yıl öncesinin bile unutulması ne büyük talihsizliktir.
“Kutlu doğum ve benzeri gibi takvime dayalı kutlamaların İslam geleneğinden ziyade batı geleneği olduğunu düşünüyorum. Bu tür anmaların batı terminolojisine bağlı olduğunu ve bu uygulamalarla batıcılık yapıldığını söyleyebilirim.” İslam tarihi zaten takvime dayalı işlerden oluşur. Hicretten önce, Hicrette sonra, yahut Bisetten önce, Bisetten sonra gibi zamanı ve olayları tasnif etmek esas itibarı ile takvime dayalıdır. Batının Haçlı saldırılarına karşı savaşanlar niçin ve hangi gerekçeyle Batıcı olsunlar? Üstelik teslim edilmelidir ki, doğrusu ile yanlışı ile bu tür kutlamaları önemseyenler, Batıya öykünenler değil, Batıya ve Batıcılara rağmen Türkiye’de İslami geleneği devam ettirmek isteyenlerdir.
Kandil gecelerinin, inanların işleye geldikleri günahlardan arınıp kurtuldukları adeta ibra edildikleri birer kutlu gece gibi algılanmaları nasıl temel İslami ilkelerin rağmına ise, İslam’ın ve Hz. Muhammed’in hayatının belli başlı dönemlerinin yıl dönümlerinin de bir çeşit “oryantalist” telkin olarak görülmesi yersizdir, haksızdır.
Türkiye gibi ülkelerde, İslami eğitim yeterli değilken, halkın dini duyguları, bağlılıkları giderek çeşitli bahanelerle telkinlerle, zorlamalarla aşındırılırken, Kutlu Doğum Haftası gibi yıl dönümleri ne yeni bir ibadet ihdasıdır ne de günahların adeta sıfırlandığı kutlu gecelerdir. Belki de hepsinden çok bir vefa bir kadir şinaslık ve bağlılıkların yenilendiği gecelerdir. Ne yapalım ki bunlarında takvimlerde yerinin olması sebebiyle “takvimli” işlerdir. Kabul edilmelidir ki İslam’ın mesajı az çok bu tür yıl dönümü faaliyetleri ile çeşitli toplum kesimlerine ulaşmaktadır. Bu faaliyetlerde önemli şekil ve içerik yanlışlıkları da zaman zaman görülmektedir. Ancak bu yanlışlıkların giderilmesini sağlayacak somut uygulanabilir çözümler ortaya konulmalıdır. Yeni bir ibadet türü ve hatta yeni bir din ihdas ediliyormuş gibi naslardan delil getirilerek bunların yanlışlığının ortaya konulmaya çalışılması ise yersiz ve mesnetsiz birer fantezi misalleri olarak önümüzde durmaktadır.
Kutlu Doğum Haftası sebebiyle yapılan faaliyetlerden dolayı bir tek insan bile İslam’a ve Hz. Muhammed’e yönelirse bu faaliyetlerin amacına ulaştığı ve çok değerli bir sonuca yol açtığı söylenebilir.

K A Y N A K Ç A

1-Gülay Öğün Bezer, Kökbörü Muzafferüddün,TDV İslam Ansiklopedisi,C.26,Ankara 2002, s.234.
2-M. Emin Akın, Kandil Geceleri ve Bin Yıllık Bir Yanılgı, İstanbul 1996.
3-Nebi Bozkurt, Kandil, TDV İslam Ansiklopedisi, C.24, İstanbul 2001, s.300.
4-Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, İstanbul 1980.
5-Steven Runcıman, Haçlı Seferleri Tarihi, Çeviren: Fikret Işıltan, TTK Yayını, Ankara 1996.

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank