content

01 Mar

Köşe Yazıcılığı Ukalalıkları

Bu yazım tüm gazetecileri değil ama epeyi bir gazeteciyim diyen zevatı hedef almaktadır.

Gazeteci milleti, her şeyi bilir, her şeyden anlar!
Defne Joy Foster olayı mı oldu, hemen değme mahalle kabadayılarına taş çıkartırcasına ahlakçı olurlar! Mahallenin bekçisi kılığına giren bu zevat, evlilik, toplumsal ahlak, kamusal bilmem ne üzerine ezberlediği ne kadar fışkı varsa, okuyucunun önüne boca derler. Aslında yaşadıkları fışkılıklarını bir gizleme telaşıdır bu! Okuyucunun önüne boca ettiklerinin kokusu, gerçekte kendi kokularıdır; ancak bunu ‘öteki’ üzerinden icra ederler. Örneğin Hıncal Uluç’un konuya ilişkin yazısı tipiktir!

Gazeteci milleti her şeyi bilir, her şeyden anlar!
Bir de birbirlerine sardıkları zaman çirkeflikte bir dönem gecekondu mahallelerinin çeşme başı kavgalarını hiç aratmazlar. Bugün can ciğer, yarın kedi köpek! İftiraların, inkârların, yalanların biri bin paradır. Magazin düzeyindeki yazıları, köşe yazıları olarak okuyucuya yutturmaya kalkarlar. Bu durum yalnızca bir ahlak sorunu değil, bir kişilik ve zihniyet sorunudur.

Gazeteci milleti her şeyi bilir, her şeyden anlar!
Okuryazardırlar; inanmıyorsanız yazdıklarına bakınız; filozoflardan alıntı yaparak girerler yazılarına, bilmem hangi yazarın kitabından bir satır araklayarak süslerler yazılarını. Örneğin Mevlana’dan bir beyit sıkıştırmak, şu sıralar bir prestij meselesidir. Hız kesmeden Mevlana felsefesi üzerine birkaç kelam etmeye soyunurlar. Ancak bu araklamalar bile sığ dünya görüşlerine zerre kadar derinlik kazandırmaz!

Dediğim bu zevat okumuyor, okur görünüyor.
Bunların çoğu Google gazetecisi; oturuyorlar internetin karşısına, derleyip toplayıp yazıyorlar!

“Muhteşem Süleyman” dizisi vesilesiyle basınımızda ne tarihçiler varmış, gördük. Zülüflü Baltacılar gibi saray muhafızlığına soyunanlar mı dersin, tarihte asayiş sağlamayı kendilerine görev edinen Bostancıbaşları mı dersin, haremi koruyan Haremağaları mı dersin; neler gördük neler?

Gazeteci milleti bu her şeyi bilir, her şeyden anlar!

Tunus’ta başlayıp Libya’da devam eden ve birçok Arap ve Kuzey Afrika ülkesinde titreşimleri gözüken olaylar zinciri üzerine bizim basında döktüren döktürene! Bu ülkeleri bilen, olayların dinamiklerini, yönelimlerini okuyan ne çok gazetecimiz varmış! Bu ülkeler hakkında haritadaki yerlerinden öte bir şey bilmeyenler bile, bu ülkeler üzerine birer tarihçi, birer sosyolog, birer siyaset bilimci kesildiler. Bir yığın gevezelikten ibaret tahliller, bilgiçlik taslayan görüşler basının köşelerini bol bol işgal etmeye devam ediyor.

Peki, ben bu görüşe nasıl ulaştım?
Bu ülkeleri yakından biliyor ve bölgedeki alt üst oluşları okuyabilen birisi miyim?
Hayır, ne bu ülkeleri ne de bu olayları yakından biliyorum. Yorum yapabilecek düzeyde değilim. Ancak konuya ilişkin yapılan yorumların çok büyük bir bölümünün de fasarya olduğunu biliyorum.

Elbette bölgeye ilişkin görüşler ileri sürülecek, tahliller ve yorumlar yapılacak. Ancak ben de yorum yapayım, başkalarından geri kalmayayım ben de görüş belirteyim kaygısına kapılarak bilgiçlik taslamak; işte buna had bilmezlik denir. Basınımızda bunlardan çok sayıda var.

Peki, bütün bu olanların ‘günahı’, böylesi yazarlara mı ait!
Hayır, gazetelerin yayın politikaları ve yayın yönetmenleri, en az bu yazar taifesi kadar sorumludur. Çünkü birileri bir şeyler yazar ancak onu yayınlayıp yayınlamamak, gazete yönetiminin (ve patronların) kararıdır.

Bütün bunların üzerine, biraz iddialı olacak ama abartarak şöyle diyorum: Gazete okumak, bir sanattır!

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank