content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

12 Oca

Korkunç Gerçekler – 40’ı Çıkarmak

52 de varmış. Burada öğrendim. Bir arkadaşın babası rahmetli olmuştu. 52'sine de gelin, dediydi. Birtakım anlamları vardır tabii. Pek araştırmadım. Niye 53 değil de 52. 7 de vardı galiba. 7, 40, 52. IQ testlerindeki sayı bağlantı sorularını da andırıyor. Genelde süper zeka çıkıyorum. Geçenlerde de bir test yaptım yine Internet'te. Yine üstün zekalı çıktım. Sertifika gönderelim, dediler. Fakat 20 liraydı.

Hep üstün zekalı çıkıyorsam bir anormallik vardır demektir, bu. İnsanları gaza getiriyorlar. Yani bir testte süper üstün zekalı çıkmak neye yarar ki. Geçerliliğini yitirdi bu klasik testler. Matematik ve mantık ağırlıklı sorulardan oluşan bir testi başka tür zekaya sahip biri cevapladığında sıfıra yakın puan alıyorsa ona geri zekalı demek bir bir tür geri zekalılık bence. Neyi nasıl yaptığını bilmeden, içsel bir kavrayışla davranış-edim sergileyebilen çok insan tanırım.

Bu IQ testlerinin kaynağını da takip etmek gerek. Duygusal zekaya yer vermeyen bu soğuk test, dünyaya daha duygusal daha insansal bakan kişileri, büyük duygusal beyinleri saf dışı etmek için mi bir araç olarak da kullanıldı acaba? Yani, klasik IQ testlerinden sıfıra yakın çıkanların moralini bozmak ve dünyaya daha incelikli bakamasınlar diye geliştirilen bir siyaset miydi?

Mantıklı olmadan önce mantıklı olmayı sevmek daha lazımdı galiba. Ne için mantıklılık? Ne için her köşede, evredende , her nefeste işleyip duran matematik? Devasa bir işleyişin, benlikleri yok eden mekanizmine kaptırmak kendini. Sevmek ayrı, kaptırmak ayrı.

Dersin birinde denk geldi, üslü sayıları anlatıyorum... Sıfır'ın bir rakam-sayı olmadığını söyledim. Büyük bir sırrı verircesine. Zaten buradan bile belliydi: başı belirsizdi. Bir devasalık vardı fakat başı belirsizdi. Sıfır, belirsizlik demek. Sembolik bir şey kullanıyorsak,0, bu o şeyin belirli olduğu anlamına gelmiyordu. Bu belirsizliğe biz çok da belirmeyip belirmeyip durmasın diye sembol kondurmuşuz.

40'ı çıkarmak. 40'ı çıkmak. 30'u geçince pek de bir şey hissetmemiştim. 40, esrarlı duruyor benim için. Herkesin kendine sorduğu gibi ben de kendime sorarım: büyümek nedir? diye. Veya, bir yaşa layık olmak diye bir şey var mı? Layıklık, daha çok, çevrenin insana yaşa göre davranma baskısı sonucu düşünülen bir şey. Herkes aynı şekilde davranacaksa, yani yaşının “gerektirdiğine” yakışır şekilde, onların demesine göre, kanun gibi bir şey var galiba. Onların demesine göre, galiba, 40'ı geçemeyeceğim. Mümkünse, geçmeyeyim. Büyümeyi, insanların, klasik birkaç alışkanlığın birkaç adım gelişmiş, aslında değişmeyen, yaya yaya varlığını sürdürmek-olmak olarak anladıklarına vardım. Büyüyen bir şey yok. Sadece, öyle bir düşüncenin ağırlığı artıyor. O, büyümek zannediliyor.

Veya, olgunluk. Eyvah! Yine kaptırıyorum kendimi kelime köklerine! Olgun! Olu gun. Sürekli ol-oluş anlamı var. Kök, -ol olduğuna göre Ol-uyor olmak anlamı var. Eğer ki -ol, durağan bir şey olsaydı -ol kökü yerine başka bir kök gelirdi. Duran bir şey yok. Dursa, bizi geçerler. Öyleyse bizi geçenler bizi olgunluktan ayırıp körpeliğe iterler. Ortada bir sahtekarlık da var galiba. Kime göre, olmuşuz-olgunuz biz?

40'tan şüphe duyuyorsanız, yaşınızdan 40'ı çoktan geçmişiniz demektir. Veya geri de, geri bir bakışla da duruyor olabilirsiniz. İyidir bu haller. Etrafınızda sizden çoluk çocuk isteyenlerin sayısı azalıyorsa 40'ı yenmişsiniz demektir. Herkes baba olmak zorunda değil. Yarın birgün olur da bir gaflette bulunup bir çocuk getirmeye şu dünyaya sebep olursam, 40'dan önce veya 40'tan sonra, zorundaklıktan değil, gafletten olur. Gafleti eder, ve kaçarım. Kaçamayanlar sizindir. 40'a mecbur değildim. Zorunsamam.

 

Etiketler : , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank